Şimdi Ne olacaktı? Yaptığı şeyden pişman olup vicdan azabı mı çekmeliydi? Yoksa verdiği karara saygı duyup hiçbir şey olmamış gibi hayatına yeniden yön mü vermeliydi? Sürekli duygularıyla hareket eden biri olduğu için kızdı kendine. Neden verdiği kararlar onu daha da karamsarlığa itip ikilemde bırakıyordu? Aldığı tüm kararlar, “Yeter ki sonuca varayım” düşüncesiyle, aslında nihayete erdiremediği ruhunu daraltan kararsızlığının eseriydi. Kendi rutinine esir olmuştu, her yeni gününü düne benzer sıradanlıkta yaşıyordu sürekli. Yanından geçen birine selam vermek dahi ürpertiyordu içini. Öylesine bunalmış hissediyordu ki her nefes alışında sanki Sahra Çölü’nün sıcaklığını ve tozlarını çekiyordu ciğerlerine.
Kafeden çıkar çıkmaz telefonun rehberine girip kişi listesinden dertleşebileceği arkadaşlarına baktı. Her seferinde birilerini seçip aramak üzereyken aniden oluşan sebepsiz isteksizlikle vazgeçti. Nereye gittiğini önemsemeden küçük adımlarla meçhule yürüyor, sürekli gönderdiği mailin olası sonuçlarını hesaplayıp nihayetsiz kalıyordu.
-Ooo kimler gelmiş? Hey! Neşesiz adam sana söylüyorum.
-Ne, bana mı seslendin?
Nasıl oraya geldiğinin farkına bile varamamış, kafasını kaldırıp etrafa baktıktan sonra her zamanki bara geldiğini anlayınca kalp atışları hızlanmış, heyecanlanıp tüyleri diken diken olmuş, akıl sağlığından şüphe ederek ürpermişti.
- “Merhaba Seda” dedi yüzündeki şaşkın ifadeyle. Beni çabuk sarhoş edecek, tavsiye edebileceğin bir içki var mı?
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta