Bu aşk da biter,karşılık vermeyen gözlerinin şiddetinde
Suyu kesilen çiçekler misali düşer başım uykusuz gövdeme
Boğazıma düğümlenir asmaya dolanan zehirli sarmaşıklar
Keder kapımda nöbete yatar,yanağında can çekişen gülüşlerle
Boşalmak için gece nöbetini bekler bulutsuz yağmurlar
Dikenler batar bülbüllerin diline şakıyamaz gönlünce
Bir doğu türküsünde boy verir yürekleri dağlayan nağmeler
Sen yanarsın şarkının tam ortasında ve şehrin göbeğinde
Çay bardağına konan şeker gibi karıştırır insanlar bizi
Karşı koyamadan savruluruz avuçlarımızdaki mutluluk erirken
Günler birbirini takip eder kamçılayarak bedenlerini
Yalnızlığın sırtında istenmeyen kambur olur akşamlar
Kim mutlu olmamı bekleyebilir,kim mutlu olabilir ki
Sağır duvarlara kazınırken yaşlı çalgıcının bitkin duruşu
Bırakalım bu aşk da ölsün mahcup ölüm çiçeklerinin koynunda
Hatıralar yaralar basılan tuz olsun bitmeyen gecelerde
Bir bıçak yarasında açsın ayrılığın sembolü sarı güller
Yüzüm ıslak bir mendil olsun sıkıcı aşk hikayelerinde
Yüzün katli vacib öyküye dönüşsün hayatın kıyısında
Beraber akalım hiç istemediğin halde unutulmuşluğun
Bizi,ikimizi eklediğimiz yalnızlığımızın uyuklayan nehirlerinde
Kimsesizliğin kırbacı şaklasın ufkun bittiği karanlıkta
Birbirimizin kimsesizliği olalım en tenha kuytularda
Çözelim kendimizi manalandıran hayatın iskele babalarından
Bölük pörçük mutlulukları toplamaya koyulalım
Kırık dökük şiirlerin şehla gözlü mısralarından.
Kayıt Tarihi : 20.9.2006 18:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!