Yiğit ona derim ki, ben;
Hazreti Ali, gibidir...
Bir aslandır, cenk ederken;
Kâmil îmân, sâhibidir...
Kâfiri zebûn düşürür...
Boynuna kılıç üşürür...
Hasmı, tükürür yüzüne;
O, boynunu vurmaz, yürür...
Hasmı şaşırır ve sorar:
''Neden kesmedin başımı
Bunda ne gibi sebep var
Yarım koydun savaşımı...? ''
Ebû Türâb; der, kâfire:
''Bre câhil, putçu, nâdân
Canın cehenneme gire
Seni ederdim dünyâdan...''
''Savaşım, dinim içindi...
Tükürdün, nefsim incindi...
Mevtin, hırsımdan olurdu;
Bu yüzden, kılıcım indi...''
Hâli anlayan düşmanı;
Müslüman olur, dost olur...
Nûr ile yıkanır, kanı;
Böylece cenneti bulur...
Yiğitlerin şiârıdır :
Mertçe çarpışır, vururlar...
Kalp, adâlet diyârıdır;
Gurura, karşı dururlar...
Ne günlere kaldık, gardaş;
Şimdi nerde, mert arkadaş...?
Zarar vermek, şöyle dursun;
Yan baksan, olur karabaş...
Bir kılına gelse zarar;
Mahvetmeye, fırsat arar...
Kollar, en zayıf ânını;
Yollarına, tuzak kurar...
Yiğit ona derim ki ben;
Hasma bile, verir güven...
Adâletten, hiç ayrılmaz;
O' dur her varlığı seven...
''Kısasa kısas'' var, lâkin;
Her durumda, olur sâkin...
Affetmeyi yeğler çok kez;
Benliğini sarmaz, hırs, kin...
Her ırktan; yerli, muhacir,
Her cana, her kula, acır...
Dağa, taşa, kurda, kuşa;
Nûrundan, yayılır fecir...
Kayıt Tarihi : 17.1.2008 10:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!