Bozyazı Destanı Şiiri - Hamdi Mert

Hamdi Mert
2

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bozyazı Destanı

“Bozyazı”yı naylon poşete sokup,
“Ak” yazı haline getiren canlara..

Adıma bakmayın
Bende rengin her türü;
Yeşilin her tonu var..

Dağlarca, tepelerce ormanlarım;
Ufkunda Kıbrısım, uçsuz-bucaksız denizim
El değmemiş güzelliklerimle koyun-koyuna, iç-içeyim..

Akdeniz’in sıcak kumsallarında dalgalarla kucak-kucağa uyur;
Torosların çılgın yamaçlarında kekik, yavşan kokularında uyanırım..

Ağlıca’dan-Toroslara tırmanırken
Geçmişin engin düzlüklerinde yol alır duygularım..

Beğkonağı’ndan-Kozak Deresi’ne;
Ardıç yaylasından-Işam Alanı’na
Geçmiş ve geleceği birlikte koklarım..

Koz Ağacı, Meteris, Navgasın ve Tersakan yaylağım;
Mersin dallarının kucakladığı, limon çiçeklerinin kanatlandığı
Yazılar, yamaçlar kışlağım..

Ovalarım narenciye, turfanda muz;
Dağlarımsa ardıç, pelit, köknar cenneti..

Eskiden geyikler dolaşırdı başı dumanlı dağlarımda
Geyik avlanır, keklik avlanır, sürek avına çıkılırdı
Atmacalar salınırda küncü, fıstık, darı tarlalarına
Atmacalar bıldırcınla dönerdi pençelerinde
Doğan’ca, Kartal’ca..
Atmacalar kendilerini Kartal sanırlardı
Güz günlerinin yaydan-kışa yol alan serinliğinde..

Bir zamanlar, çamların yeşiliyle buluşurdu denizlerim
Bir gökkuşağı güzelliğinde
Renk cümbüşüne dönüşürdü dağlarım, tepelerim..

Bir zamanlar davullar çalınırdı düğünlerimde
Delikanlılarım güreş tutar;
Genç kızlarım eğirtmeç eğirir; üçtaş, beştaş çevirirlerdi..

“Ağırlık” gitti mi, düğünümüz var diye,
Sökün ederdi evlerden siniler, tepsiler
Düğün evi düğün evine, şölen yerine dönerdi
Gelini al At’a bindirirler;
Başına “Pulluca” örterlerdi..

At’tan inmezdi gelin, indirmelik almadan..
At’tan inmezdi gelin, başına para-pul saçılmadan
At’tan inmezdi gelin, gelince karşılandığına inanmadan..
Allı-pullu Ayşe’ler, Emine’ler, Fadime’ler
Geçmişten bugüne bu renklerle, bu zenginlikle geldiler
Bizi “Biz” yapan töreleri, kınalı ellerinde ördüler..

Kızı-kızanı, oğlu-uşağı
Savaşta, barışta, kıtlıkta
Ekin derdiler, harman dövdüler
Toprağı elleriyle sürüp, ayaklarıyla bel teptiler..

Arı kovanları, ulu ağaçlara kurulan “Kovanlık”larda saklanırdı
Ulu ceviz, ulu alma ağaçları, ulu sırıklarla çırpılırdı..
Ak ekmeğimiz, kara saçlarda pişirilir;
Yeleğimiz, gömleğimiz, çulfalıklarda dokunurdu..

Darı sömekleri zavraklarda kurutulur;
Darı değirmenlerinde öğütülürdü..

Bir zamanlar var ya, bir zamanlar
Yazlığımız, kışlığımız, evimizin önündeki sekiden çıkarılırdı
Üzümümüz, pekmezimiz, bağımızdan..

Yavşanımızı, kekiğimizi Torosların yamaçlarından derer;
Odunumuzu, kömürümüzü kendi ormanımızdan eylerdik..

Bir “Komşuluk” hukukumuz vardı, kuramı-kuralı kendimizden
Bir yalın topluluktuk ki;
Öküzü ölenin, evi yananın, bağı-bahçesi kuruyanın
Yanındaydık hepimiz köycek..
Birbirimizin eli-kolu, gözü-kulağıydık..

Beyreli, Ağzıkara, Tekmen, Tekeli,
Manastır, Denizciler, Narınca, Evciler
Bi geniş “Aile” gibiydik..

Karabucak’tan-Karaseli’ye,
Dereköy’den Kızılca’ya ünleyen ses
Dağların yamaçlarında yankılanırdı:
“Yettim! .”, “Geldim! .” Dercesine..

“Ağa”ları vardı Bozyazı’nın, “Ağa”ca,
“Beğ”leri vardı “Beğ”ce..
Ve sanları “Ağa”, “Beğ” olmayan niceleri..
Saklı hazineler gibi sessiz, gösterişsiz..

Devlet eli girmeyen bu kuytu köşeye “Devlet”çe kucak açtılar..
Devletçe büyüdüler, Devletçe ululaştılar..

Yollarını kendileri yaptılar, Köprülerini kendileri kurdular
Yazılarını-ovalarını kendileri suladılar..
Okul, karakol, terbiyelerini kendileri sağladılar..

Geçmişten-bugüne bu bilinçle ulaştılar
Onlar gerçek Bozyazı, gerçek Bozyazılıydılar..

Hamdi Mert
Kayıt Tarihi : 24.5.2003 19:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Feysah Can
    Feysah Can

    coooook guzel olmus, tesekkurler....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Hamdi Mert