BOZ KURT DESTANI
Börterçine derler, bir bozkurt vardı;
O bozkurt’un otağı, Ergenekon kadardı.
Boz yeleleri, alev alev bu kurdun;
Örsünden geçmişti, pençeleri Davut’un!
Hür sesiyle, titrerdi hep; dağ, vadi! ..
Yatağına, bir gün; bir çakal, çıka geldi.
Dişi çakalın, o, çok güzel gözleri;
Büyüledi kurdu, pek latif sözleri…
Çelik pençeleri, eriyince bozkurdun;
Mucizesinden, eser kalmadı Davut’un!
Meğer; İblis, çakal olup, otağa;
Girmişti sinsi, soyunmuştu yatağa!
Çekilince pençeler, elden-ayaktan;
Titredi bozkurt, çıktı hemen yataktan.
Kurt feryadı, Korkut Ata işitti;
Korkut Ata, Türk Tarihi ile yaşıttı.
Dişi çakal dedi: Aşıp küfür seddini,
Bildirmek istemişti, yiğidime haddimi!
Çarpılmadı fakat, Türk; çaşıt prensese.
İbret oldu bu destan, Türklerin cümlesine.
Korkut Ata el açıp Allah’a,
Kut diledi yiğide, çıksın diye felaha.
Görklü Mevla, af buyurup, kut verdi…
Hem; az bulmuş her hal, kat kat verdi.
Kat kat ordular, yeryüzüne dağıldı;
Kurt soylular cihanda, hiç şükürsüz değildi.
Şükür dedikçe Türkler, Mevla nimet artırdı:
Türk’ün kusurunu, meleklere örttürdü.
Peygamber de övünce, tas tamam;
Ozanlar sustu, oldu artık söz tamam.
Davası Türk’ün, İlayı Kelimetullah.
Ey Türk!
Her daim, muzaffer kılsın, seni Allah!
Kayıt Tarihi : 17.12.2009 23:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)