Kimi şehirler susar,
Kimi şehirler söyler...
Ama sen, ey Kırşehir,
Sustukça da söylersin,
Söyledikçe de derinleşirsin.
Bir çerağ yanar kalbinde her gece,
Ahi Evran’ın duasıdır belki,
Emeğin alnından dökülen ter gibi
Helal, dürüst, mert…
Ve kardeşçe.
Cacabey Medresesi’ne dokunur zaman,
Taşın içinden geçer yıldızlar,
Gökbilimin nabzı atar orada hâlâ,
Bin yıl önceden gelen bir bakış gibi
İzler evreni,
Ve insanı.
Neşet Ertaş oturur köy çeşmesinin başına,
Bir türkü tutturur:
"Gönül Dağı’nı delip gelen
Bir aşk var bozkırda."
O aşk senin adındır,
Senindir Kırşehir!
Toprağın yorgun ama yüreğin dik,
Dağların sessiz ama mazin konuşkan.
Bir kervan yürür vakur adımlarla
Ahilik sancağı önde…
Erdem yükü sırtında…
Seyfe Gölü'nde suya düşer kanatların gölgesi,
Binlerce kuş,
Binlerce dua gibi…
Uzar maviliklere,
Uzar sessizliğe…
Ve adını taşır rüzgârla birlikte.
Köylerinde sarı buğday tarlaları
Bir şiire durur her sabah,
Ve analar fısıldar toprağa umutla:
“Bu şehir bizim evimizdir,
Ekmeğimizdir,
İnancımızdır.”
Kırşehir,
Sen sadece bir yer değil,
Bir yürek,
Bir yol,
Bir dildir.
Gönül yorgunları sana sığınır,
Çünkü senin duvarlarında
İnce sazla yazılmış
Bir türkü saklıdır.
Ve işte o türkü,
Köprü olur geçmişe,
Ve gelecek senden
Bir irfan damlasıyla başlar.
05.11.2024
Şerife Gündoğdu
Kayıt Tarihi : 15.9.2025 02:24:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!