Bozkırda Uğuldayan Rüzgara Bıraktım Haya ...

Fatma Avcı 2
226

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Bozkırda Uğuldayan Rüzgara Bıraktım Hayallerimi

Bozkırda Uğuldayan Rüzgâra Bıraktım Hayallerimi

Sadece benim görebildiğim boşluğu dolduran bir hayaldin. Gecikmiş baharın müjdecisi gibiydin. Beşiğini bulamamış aşkın büyümesine yardımcı oluyordun. Seninle konuşuyor sana dokunuyordum. İç sesimle seninle konuşuyor, öfkeleniyor, kavga ediyordum. Sonra sıcak nefesini hissediyordum yüzümde ve sakinleşiyordum. Yumuşacık bir mutluluk depoluyordun, rahatsızlık ve acı veren duygularımı onarmak için. Ruhumdaki fırtınaları dindiriyordun.

Derin nefeslerime karışıyor hıçkırıklarım. Başka gezenin, başka gökyüzünde başka boyuttayım sanki. Şu an içinde bulunduğum boyut beni sana taşıyor. Ellerinin sıcaklığını duyuyorum tenimde. Bakışlarının altında eriyorum. Kollarının gölgesinde omzuna yaslanıyorum. Sanki gitmemiş gibi…

Ruhumu rüzgâra bırakıyorum. Kan kırmızı gelincik tarlasında esen seher yelinde…
Sahi, Bilir misin gelincik dalından koparıldığında kısa sürede ölür. Yaprağına hoyratça dokunduğunda örselenir ve incinir. Bir yaprağı düştüğünde ise diğer yaprakları kendiliğinden dökülür... İşte ben böyleyim toprağından koparılmış kan kırmızısı gelincik... Gidişinle duygularım örselendi. Ruhum rüzgâra kapılıp oradan oraya sürüklendi.

Yüreğim gelgitlere uyum sağlayamaz oldu. Oysa arka bahçeme güz gelmişti. Hüzün rüzgârları ruhumun figanına eşlik ediyordu. Zihnimin mahzenlerinde tutunacak bir söz arıyordum. Ne zaman işlediğimi bilmediğimin bir suçun ağırlığı çöküyordu omuzlarıma. Müebbede mahkûm oluyorum. Razı olmadığım kabullenemediğim hiçlikte kendi kendimden vazgeçiyorum. Unutmaya çalışarak, zamana sırt çevirerek. Sonunda yenik düşüyorum ruhumun bitimsiz acısına. Sessizce oturup daralan karanlığa bakıyorum. Gitmek ile yok olmak arasında kalıyorum.

Seni, kara saplı hançer gibi yüreğimde taşırken ruhum kehribar köprüde ayak izlerini bırakarak uzaklaşıyor. İtiraf edilmemiş, sözlenmemiş sözcükler boğazımda düğümleniyor. Yutkunmaya çalıştıkça dilimde kekremsi bir tat bırakıyor. Özlemle ve buruklukla bakıyorum ruhumun ruhunla birlikte gidişine.

Gözümdeki asi kıvılcımların sönüşünü gördüm. Her geçen zamanın senden bir şeyler alıp götürmesini beklerken özlemlerin daha da ağırlaştı. Kangrenli yara gibi sardıkça azdı. Zamansızlık zamanını yaşamaya başladım. Cennetin güneşini özledim. Sesimi nefesini duyurmak için haykırdıkça daha da boğuldum. Kimsesiz bir çocuğun çığlıklarına karıştı sensizliği bağıran çığlıklarım.

Bozkırda uğuldayan rüzgâra bağladım hayallerimi. Savurduğu her gelincik yaprağında yeni umutlara açılsın diye. Her yaprak düşüşünde lime lime elime geldi hayallerim kendimden kaçmak istedim seyri olmayan diyarlara. Gömdüm kendimi katran karası gecelere. Hıçkırıklarla ıslanmış yastığımda, yine bana hasret, yine bana yalnızlık dedim. Bir nara atmaya çalıştım yaşadıklarıma fakat sesim boğazımda düğümlendi yutkundum boğazıma takılmış ayva lokması gibi, boğulmak istedim haykıramadığım sözcüklerimin batağında.

Zamanın acımasızca akışında senin yolunu beklemek benim kaderim oldu. Ne kalbim yoruldu nede yüreğim uslandı. Özleme sardım sevdamı. İçimde belirsiz bir sıkıntı, sırtımda sanki dünyanın onca yükü ve zindanlar dolusu yalnızlığım. Bu zulüm ne, beni takip eden gölgeler kim? Kim bu yanımdaki sahte gülüşler sahte sevdalılar? Neden hep düşlerde kalıyorsun? Neden hep bir başkası gerçek oluyor? Oysa sen olmalıydın benim beklediğim. Yüreğim senin için çarpmalıydı. Şimdi yanımda sen olmalıydın.

Güneşin yakıcı sıcaklığını uğurlarken gelincik yapraklarında, ellerim ellerinde uzanmalıydık. Eylülün son ışıklarında ılık yağmurların saçlarımızdan süzülüşüne kapılıp toprağın suya hasret duyguları yaşamalıydık. Doğan her yeni günde yeni umutları savurmalıydık karanlığın yalnızlığına inat. Kelebeğin kanat çırpışındaki heyecanı yaşamalıydık.

Oysa… Özü ateş olan aşkın yüreğimizi kavurmasına izin vermedik. Gözümüze perde indi kulaklarımıza kurşun, masumluğumuzu yitirdik. Sen incinirken beni yok ettiğinin farkında bile değildin. Örselenirken duygularım ben yavaş yavaş yok oluyordum. Kalpten kopan kıvılcımların ateşinde yangın yerinde döndü yüreğim. Yüreğimin ateşiyle baş başa yaşamaya alıştım. Ruhumun yanmasını, bedenimin kavrulması artık hissetmiyordum.

Öfkeyle söylenen cümleler ezmiyor yüreğimi, hüzün şarkıları söyleyip de teselli yerine yüreğim acı mezarlığına gömülüyor.

Bir adım gerisi sen, bir adım ötem sensizlik, ben sensizlikte dağılırım, dur olduğun yerde, bensiz gitme.

04.09.2011

Fatma Avcı 2
Kayıt Tarihi : 4.9.2011 13:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan


    Sayın AVCI hem ne anlatacağını hem nasıl anlatacağını çok iyi biliyor.
    Var oluş sıkıntılarıyla yüzleşmek gibi bir şey..Başka türlü içselleştirmeler...Çok kritik eşikte duran çözümlemeler.

    Ama lirizmin tadıyla...

    Kutluyorum Efendim.
    Erdemle.

    Cevap Yaz
  • Baran Bari
    Baran Bari

    Duyguların, mantığın konuşturduğu ve volkanlaştırdığı bir anlam ve anlayışla yazılan çokgüzel bir şiiri okudum.Tam puanla kutluyorum..

    Cevap Yaz
  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy

    * İçten duygular bir volkan gibi patlarken yine de sonsuz bir
    sevginin unutulmazlığı yansımış betim dizelerinize...*
    Sonsuz kutluyorum...

    *10 Antoloji Yıldızı *

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Gene de bozkırdan esen ve hayallerinizi bıraktığınız rüzgarın yön değiştirmesini ve 'bir adım gerisi sen' olan yana doğru esmesini dilemek gerekiyor ki, bozkırlar yeşersin, hayallerin içinin dolacağı umudu hep yaşanabilsin...Sevgilinin yolunu gözleyebilmekte güzeldir çünkü....

    Düz yazı kaleminize çok yakışıyor...
    Kutluyorum sayın Fatma Avcı...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Fatma Avcı 2