İçim uçsuz bucaksız koskoca bozkır...
Hergün yalnız başıma bu bozkırda yol alıyorum.
Burası soğuk buz gibi, üstelik karda yağuyor, üşüyorum...
Hayallerim paramparça, uykularım leylim ley,
Gül yaprağı çöl rüzgârıyla savrulmuş,
Aysızım gece namert kurşunuyla vurulmuş,
Duymadı kimse şûrîdelerimi, ölümcül yolumun sonunu.
İyi ki rüzgâr var, yoksa hiçbir ezgi kaldırmıyor sesimin tonunu...
Dök ağaran saçlarım, içini tel tel
Ben çocukluğumun manzum şiirini özlüyorum...
Yahu hiç konuşur mu ay şölbeli gölgeler,
Hıçkıra hıçkıra iç çeker mi dudaktaki köz köz sözler...
Ya şu nefesimi kesen bozkırın tozuna ne demeli.
Yağmur bekleyen ekinler,
Konuşan çiçekler,
Gök giyinmiş selviler,
Güneş yanığı boz kayalar,
Eteği belinde çapa yapan kızlar.
Bizdeki gurbet bitmez diyorum,
Bazen soğursun nedensizce, her şeyden, herkesten, hatta kendinden bile.
Şair heceye bir cıgara daha tutuştururken,
Bu kalabalığın arasında dönüp gözlerimden öpüyorum...
Aslında ben bu bozkırda kendimi arıyorum, bir çıkış yolu arıyorum...
Kayıt Tarihi : 10.2.2024 21:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!