Bozkırda bir ahlat ağacı olsam tek başıma,
Kış gelince dallarıma kar dolsa...
Üşüsem de belli etmesem üşüdüğümü.
Sıcak günler karın altında kalsa...
Sabırla beklesem çiçek açacağım anı...
Gelinlik kız gibi karşılasam baharı...
Çiçeklerimden gıdıklayıp uyandırsa beni
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
AŞIK KORHANİ KARDEŞ:
1-nazım"ın o şiirindeki ağaç ÇAM değil.( Ceviz Ağacı. Başım köpük köpük bulut İçim dışım deniz. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. ) iki yerde aynı hatayı yaptın.okuyacaksın.bileceksin.öyle yazacaksın.
İHSAN GÜRBÜZ:
1-ortaokul çağlarımızda sıraladığımız dilekler bunlar.aklımıza geldiğince yazardık.şiir estetiği yok. derinlik yok.yalnızca ağacın tecellisinden esinlenen ve faydalanılan bir özlem dilekleri var.altalta yazarak ne şiir olur,ne de şair olunur
2-seydişehir-konya arasında ova yok.akyokuşa gelinceye kadar dağ silsileleri var.sonrada şehir başlar zaten.
3-konya-ankara arasında uçsuz-bucaksız ovalar var ama,söğüt ağaçları ve dereler nerde acaba.....
Mükemmel bir şiir okumanın keyfini yaşattığınız için teşekkürler sevgili şairim.
Tam Puan + Ant.
Sevgilerimle....
Nafi Çelik
Bu yürek, ağaç da olsa, taş da olsa, toprak da olsa farketmeyecek. O hep iyilik güzellik peşinde nefes tüketecek. Keyif alarak okudum. Kurgu ve anlatımını tam puanımla kutluyorum. Nicelerine...
eyi dersin bizimoğlan da
bişiy yannış galmış aklında
o gadar mesafe katedecek de bir saksağan tüneyecek dallarına..
ya sonra,
(not sayfalarımda galiz bir anlatım olmalı bu konuda)
*******Güzel Dost; Bu şiiriniz bana Üsdat Nazım Hikmeti anımsıttı, Benbir çam ağacıyım gülhana parkında şiiri aklıma gelidi, birden kendimi gülhane parkında, Konyaya Akseki üzerinden giderken konyanın uçsuz bucaksız boz kırını boz kırın ortasındaki gördüğüm ahlat (Yabani armut; Dağ armutlarını) ağaçlarını anımsattı, bu güzel şiiri yazan yüreği kutlayarak, yüreğinizden dökülen bu sevda ve duygu yüklü dizeleri bize sunan yüreği kutlar, başarılar dilerim şiir gibi şiir kaleminize ve yüreğinize sağlık, bu güzel zaman dilimini ve bu güzellikleri bize yaşattığınız ve paylaştığınız için, yüreğiniz sevgi ve güzelliklerle çarpsın, kaleminiz ve yüreğiniz daim olsun tam puan ekleyerek saygılar sunarım , Saygılarımla*****Aşık Korhani/Kanber ORHAN
Merhaba,
duygusallığın dizelere aktarıldığı bir çalışma..
bütünlük, akıcılık ile birlikte okunası bir şiir.
başarılar dileri.
/orhan_tiryakioglu
Ağaç, taş, toprak...değil mi ki her yaşanılana sırdaş? Siz de bir ahlat ağacıyla yaşamış, yaşatmışsınız bu duyguları okuyana...Tebrikler...
gardaş iyi deyon da
yalnızsan saksağan yuvasından başka olacağın bişi yok..
bahardan bahara çifçi
yaslar heybesiyle testisini
yazları gölge edersin bebeğe
sonra yapayalnıozsındır nedense
biz 'dağ armıdı' deriz ahlata
işte sana öyle bir macera
NADAS...
sabah serinliğinde;
nadasdaki öküzlerin
zevlelerini çekip
-kuşluk vakti -
boyunduruktan bırakırdık
dizboyu çayır Aptalderesi
karşıdan karşıya geçmek için
taştan taşa sıçrardık
olmadı çamura batardık,
Sakardaşın alt yandaki
saksağan yuvası dağarmutlarının gölgesine
indirirdik mataralı-azıklı heybelerimizi
öküzler kendi halinde
katırları, beygirleri duşar,
eşeklerin kuskununu gevşetir,
palanlarını indirir,
örkünü çakar
saygın ağabeylerin tarafına seçilir
akla gelmedik oyunlar oynardık
öğle sıcağında,
sıcağın gözünde,
çaresiz hayvanlar
kuyruklarıyla at sineği kovalar,
olmadı cağnarlar
saksağan pislikli
ahlat ağacının dar gölgesinde
ayıplı masallar anlatırdı
yaşça bizden büyük olanlar
anladığımızı anlamasınlar
diye salağına yatardık
İBRAHİM ÇELİKLİ
Hoş bir şiir. Ahlat ağacı ise bambaşka bir seçim. Papatyalar gibi. Ne bakım ister, ne su. Kendi kendine açar. Doğayı süsler, hastalıkta sağlığa yetişen lokman, sevgilinin saçına güzellik katan bir su olur. Ahlatta öyle. Hele şairin eline düşmüş ki ahlat ağacı ağaç olduğunu bilse mutluluktan daha bol meyve verirdi. Yüreğinden esin eksilmesin.
Sevğili İhsan hocam Yüreğinize ve kaleminize sağlık, bana bir anlamda Nazım Hikmetin, Anadoluda bir Armut ağacı olsam ve Benbir Çam ağacıyım, Gülhane Parkında isimli şiirlerini anımsattı, Yüreğinize ve o güçlü kaleminize sağlık, yüreğiniz ve kaleminiz hep şiirde kasın tam puanım ile sayğılar sunarım+Ant..... Aşık Korhani
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta