Senin için niyet ettim Hüdaya
Gel yetiş imdada boz atlı Hızır
El atarsın yetmiş iki gedaya
Gel yetiş imdada boz atlı Hızır
Darda kalan senden bekler eleman
Musa  ile kardaş oldun bir zaman
Yusufu çıkardın derin  kuyudan
Gel yetiş imdada boz atlı  Hızır
Sabır oldun  şu Eyyubun derdine
Koç getirdin İsmailin yerine
İsa ile çıktın Hak seferine
Gel yetiş imdada boz atlı  Hızır
Yoldaş oldun Hz.Muhammedin göçüne
Perde çektin mağaranın içine
Yardım ettin yaşlısıyla gencine
Gel yetiş imdada  boz atlı  Hızır
Hasanla,Hüseyin hasta yatakta
Ali ile Fatıma hep  ağlamakta
Hakka niyaz edip  niyet tutmakta
Gel yetiş imdada boz atlı  Hızır
Şahım niyet etti üç gün  oroca
Hasanla,Hüseyin şifa bulunca
Boz atlı  Hızırdı gelen  o gece
Gel yetiş imdada boz atlı  Hızır
İki gün  iftarda sofra serdiler
Sofranın içinden lokma verdiler
Hasanla,Hüseyin  şükür dediler
Gel yetiş imdada boz atlı  Hızır
Üçüncü gün gene sofra serildi
Cümlesi sofradan  iftar eyledi
Şahım Hak bizlere himmet eyledi
Gel yetiş imdada boz atlı  Hızır
Gönül  perdemizi açıp bakalım
Pirin  sofrasından nasip  alalım
Aliden gayrısı değil bilelim
Gel yetiş imdada boz atlı Hızır
Can Baba her daim çağırır seni
Hem gamda,efkarda tek koyma beni
Lokmanı pişirip dağıttık  yeni
Gel yetiş imdada boz atlı Hızır
Ozan Doğan Can Baba
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta