Boynumda taşıdığım gümüşten bir kolyenin, ışıldayan kapaklarının ardında kalmış resmin. Sen annemmişsin, çok üzülmüşsün, erken ölmüşsün. Ben, sen ölürken doğuyormuşum... Doğarken ağlamışım, sen beni görüp gülmüş sonra da ölmüşsün...
Yaşasan beni çok sevecekmişsin... Cebime para koyacakmışsın ben de pamuk şekerleri alacakmışım. Patikler örmüşsün, adımı düşünmüşsün, geceleri beni rüyanda görürmüşsün...
Melekler gibiymişsin... Seni çok kıskanırlarmış ya çok da nazar etmişler. Pembe kelebek desenli kadife bir palton varmış, onu giysen seni herkes bir tür mevsim sanırmış. Nisan ayında pencerenin kenarında oturup cama vuran yağmurların buğusuna parmaklarını sürer, belli belirsiz bir şeyler karalarmışsın. Seni bir tek kedin anlarmış, ben doğunca ben de anlayacakmışım. Doğmuşum, anlayamamışım...
Oysa sen yaşamak istermişsin... Yeryüzünün son gününe dek yaşamak... Kuşların dilini bilmek istermişsin, Van Gölü' nde serinlemek, Afrika' da ot yemekleri yemek, Sibirya' da üşümek... Genç ölmesen daha yapmak istediğin çok şey varmış...
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta