Boynozlu koç'un boğazına ipi doladı sahibi.Bu gün bir tuhaflık vardı sahiplerinin hallerinde.Halbu ki ellerinde büyütmüşlerdi kendisini.Ta küçüklüğünü bilirlerdi.Sahibinin kızı tutuyordu boynundaki ipi.Uzun bir yolculuğu çıkıyorlardı sanki.Nihayet epey yol gittiler,bir eve vardılar.Bu evdekiler niçin böyle sevinmişlerdi?Niçin asmanın altına indirmişlerdi?Küçük bir çocuk bindirdiler üzerine hissediyordu.Birde resim çektirdiler çocukla.Aman allahım neler oluyor böyle diye düşündü.Birden hiç tanımadığı kişilerle birlikte sahibi ve sahibinin kızı yüklendiler üzerine.Ne oluyordu?Sahibi niçin bu duruma izin veriyordu?Hep birlikte yere yatırmak mı istiyorlardı kendisini?Yoksa!yoksa kendisini kesmek mi istiyorlardı?Ama buna sahibi izin vermezdi herhalde,demeye kalmadı.Sahibinin ağzından dualar dökülmeye başladı.Şimdi anladım dedi boynozlu koç.Demek ki kendisi Allah'a adanan bir kurbandı.Yumdu gözlerini boynozlu koç,Allah vermişti,Allah alacaktı.Allah uğruna canım feda olsun dedi.Herkes boynozlu koç'un üzerine yüklenmişken o huzurlu bir teslimiyet halinde Allah'ın emri doğrultusunda Allah'a kurban edilmiş gidiyordu.
Bu sırada boynozlu koç'un sahibi,birer birer
Kurbanlık merasimine devam ediyordu.Acaba
Şimdi onun aklından boynozlu koç'un büyüme evreleri geçiyormuy du?Sahi,bu boynozlu koç'un sahibleride üzülüyormuydu?
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta