Kurumak
bir ölçü kadar yakın,
çaya beyaz şeker attığımız.
Düşüne taşına...
El ama öyle mi ya.
Göz,
öyle mi.
Biliş
öyle mi...
Kendim kadar yakın.
Yıldızlara uzaksa da bazen,
görür
Neyin ne olduğunu bilmek,
bir başarı ölçütü
yine de.
Bilinçliliğe ne kadar yatkın,
o kadar da, varetmek...
Unutmamak.
Süzmek
zamanı.
Göremediğimizi
ya da gördüğümüzü.
Kördüğümlerimizi.
Siliniş yoktur
böylesinde...
*
Gecelerin bir göz kırpışı;
tilkilerin dolaşan,
bininin
de kuyruklarının
birbirine değmeyişi.
Kloroplast.
Ve yükseliyor
o kadar da damla
sabahlarımıza,
doğan güneşimize...
Gündüzün bize verilen
bir borç gibi alınıyor,
gece olunca
tekrar çalışsın
ama emeğinde
diye ağaçlar, bitkiler...
Gündüzün güneşi
ve bitkilerin karbondiyoksidi.
Kar yağıyor yukarıdan,
attadan yağıyor.
Çok uzak değil.
Uzaydan yağmıyor
-ordan bilecik...
yakından düşüyor üzerimize.
Ben,
'BİZ'
ve bizler...
*
Şuaya vurduğumuz gözlerimiz,
devrile devrile.
Nazar.
Radar.
Kurumak
bir ölçü kadar yakın.
Dallarda
yeşil yapraklarda
çırpınıp, oynaşan süreç
hala Nükhet Duru'nun
Cambaz'ı mı...
Cambaz ya da değil,
orda işte.
Adın ne gereksinimi var
yüzgörümlüğüne.
Bir merhaba.
Noel Baba, ah katmer baba.
Ve kendim kadar yakın.
Orda işte,
cambaz ya da değil.
Hala ipte.
Akın AkçaKayıt Tarihi : 4.4.2007 00:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)