Yollar geçilir, dağlar çıkılır, hiç şaşılmaz
O ne ince duvaktır, bir türlü aşılmaz…
Bir kuru çiçek görsem, kalbime dokunur
Bu gidişle, adım ancak selada okunur
Bekle, yağmur yağsın, yüzüme pusluyken bak
Şimdi git, bana birde geliş borçluyken bak
Hemen beynimden kemiriyor gövdemi kurtlar
Bir viraneye dönüyor, en muhteşem yurtlar
Gerek kalmadı akbabaya, o kuzguna
Uğradım işte, zar u perişan bozguna…
Sevmek… Her zaman ateş pahasıdır
Fitne çıkan şehirlerde, ıstıraplar dahasıdır
Korku, bir ceylanın gözlerinin içinde saklı
Susuz bir değirmende öğüttüm işte aklı…
Halden hale bürünüyor her mesele
Seninle alıştırdık bütün çocukları masala
Telve utanır, fincanlardan fal istedikçe
Yakar kendini ağaçlar, bir dal istedikçe
Çare, ne çare, çaresizlik… Dimdik anıt
Soran olursa Ersini, işte böyle tanıt…
Kayıt Tarihi : 18.7.2007 13:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)