Ne kelimeler dizdik kör kütük satırlara, karşılık beklemeden. Kıymet bilmeyenler için ne yollar aştık, sonunda beslediğimiz duygularımızı kirli elleriyle katlettiler…
Sürüklenip oradan oraya, etrafımızdaki sarhoş duvarlara çarpa çarpa her yanımızı,
Taşların, çukurların birini bile atlamadan, düşe kalka avuç içlerimizi ve dizlerimizi,
Her defasında daha çok severek de eski yaralarımız kanatarak, yine de onlara teslim olduk.
Ne kışlar gizledik baharların altına bilemediler. Ne kadar yüceltip, başımıza taç ettiysek, o kadar küçük gördüler, tepemizden bakarak. Ne badeler sunduk sevdiklerimize, zehir içtiğimiz kadehlerde, kan kusup kızılcık şerbetini yalancı şahit tuttuk, ağladık toz zerrelerini suçladık, bilemediler…
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum