Boş ver Şairi Şiiri - Yorumlar

Belgin Turan
321

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Artık şairi soran yok,
Öldü mü? Bir köşede çürüdü mü?
Bilen yok…
Hoş her sorduklarında,
Kapanan yaralar yeniden kanardı,
O işte her zaman ki gibi,
Gri bir bulutun tepesinde,

Tamamını Oku
  • Gürkal Gençay
    Gürkal Gençay 24.10.2008 - 11:29

    *
    Zerdüşt havarilerinden birine şöyle diyordu: 'Bedeni daha iyi tanıyalı beri ruhun bence ehemmiyeti kalmadı. Ve ''ebedi'' denen her şey bir sembolden ibaret.'

    Havari cevap verdi: 'Evvelce de böyle bir şey söylemiştin. Fakat şairler çok yalan söylerler diye ilave etmiştin. Bunu neden demiştin.'

    Zerdüşt, 'neden diye soruyorsun' dedi. 'Ben o adamlardanım ki onlara neden diye sual sorulmaz. Ben bunları henüz dün mü yaşadım. Fikirlerimin sebeplerini yaşayalı beri hayli zaman geçti. Eğer sebeplerimi de yanımda taşımam gerekseydi benim bir hafıza ambarı olmam lazım değil miydi? Fikirlerimi kendim için saklamam bile bana fazla geliyor.

    Ve nice kuşlar uçup gidiyorlar. Bazen güvercinliğime yabancı ve elimle dokunduğum zaman titreyen bir kuşun sığındığını görürüm. Fakat Zerdüşt sana bir zaman ne diyordu? Şairlerin çok yalan söylediğini mi? Fakat Zerdüşt de bir şairdir. Onun bu işte hakikati söylediğine inanıyor musun? Neden inanıyorsun?'Havari cevap verdi: 'Ben Zerdüşt''e inanırım.'

    Zerdüşt başını salladı ve gülümsedi.
    'İnanman, hele bana inanman, beni mesut etmez. Fakat, birisi ciddiyetle, şairler çok yalan söylerler diyorsa haklıdır. Biz çok yalan söyleriz. Biz pek az şey biliriz. Ve güç öğreniriz. Onun için yalan söylemeye mecburuz. Biz şairlerden, şarabını tağşiş etmeyen kim var?Kilerimizde nice zehirli karıştırmalar yaptık. Tarif edilmez nice işler yaptık. Çok az şey bildiğimiz için ruhça züğürt olanlar hoşumuza gider.

    Hele kadınlar!
    Hatta ihtiyar kadınların akşamları anlattıkları masallara bile hasret duyarız. Ve kendimizce buna 'ebedi karanlık' deriz. Sanki hususi ve mahrem bir kapı varmış da öğrenmek isteyenlere oradan bilgi dağıtılıyormuş gibi, halka ve onun vecizelerine inanırız.
    Çayırda veya münzevi tepelerde yatıp kulaklarını diken herkesin gökle yer arasındaki şeylerin bazılarına agah olabileceğine bütün şairler inanır. Ve şairler kendilerine nermin heyecanlar gelince bizzat tabiatın kendilerine aşık olduğunu ve tabiatın kulaklarına gizlice okşayıcı sözler fısıldadığını duyarlar ve faniler önünde bununla göğüs kabartırlar.

    Ah yerle gök arasında o kadar çok şey var ki bunları ancak şairler tahayyül edebilir. Hele tanrı hakkında. Çünkü bütün ilahlar şair sembolleri ve şair uydurmalarıdır. Gerçekten, daima göklere yeni bulutların alemine yükseliriz bu bulutların üstüne alaca körüklerimizi kurarız. Ve sonra onlara tanrılar ve üst insanlar deriz. Onlar ancak bu iskemlelere oturabilecek kadar yufkadırlar. Bütün o şairler ve üst insanlar!

    Ah, olağanüstü bir şeymiş gibi görünmek isteyen bütün bu acizlerden ne bıkkınım! Ah bütün şairlerde ne bezginim.'Zerdüşt böyle deyince çömezi ona kızdı. Fakat sustu. Zerdüşt de sustu. Ve gözleri sanki çok uzaklara bakıyormuş gibi içine yöneldi. Nihayet içini çekti ve nefes aldı. Ve şöyle dedi:'Ben bugünün ve dünün eseriyim. Fakat içimde bir şey var ki, yarının, yarından sonranın ve daha uzak bir istikbalindir. Ben eski ve yeni şairlerden bezginim. Bence hepsi sathidirler. Ve sığ sulardır. Derinlere dalamamışlardır. Onun için duyguları dibe nüfuz edememiştir. Biraz şehvet biraz can sıkıntısı. Onların en çok düşündüğü bu idi. Onların saz tıngırtıları bir hayaletin hışırtılarıdır. Seslerin içliliğinden ne anlıyorlardı?

    Onlar temiz de değillerdi. Derin görünsün diye bütün sularını bulandırmışlardır. Ve böylelikle barıştırıcı görünmek istediler. Fakat bence aracı, karıştırıcıdırlar. Yarım ve pistirler. Ah, ben ağımı onların denizlerine daldırdım ve balık avlamak istedim. Fakat daima eski bir tanrının başını çektim. Böylece deniz ancak bir taş vermiş oldu. Bizzat onlar da denizden gelmiş olabilirler. Tabii içlerinde inci vardır. Fakat kabuklu hayvanlara o nispette benzerler.

    Ve kendilerinde ruh yerine ekseriya tuzlu bir sümük buldum. Onlar denizden gurur da öğrenmişlerdir. Deniz tavus kuşlarının en güzeli değil mi? Tavus en çirkin bir manda karşısında bile kuyruğunu açar gümüşten ve ipekten kanatlarından hiç bıkkınlık göstermez.

    Manda hayretle bunu seyreder. Ruhunda kuma yakın, sazlıklara daha yakın, batağa en yakın olarak. Mandaya güzellikten, denizden ve tavus süsünden ne? Şairlere bu sembolü söylerim. Gerçekten, onların ruhları tavusların tavusudur ve bir kibir denizidir.Şairin ruhu seyirci ister. İsterse seyirci manda olsun.Fakat ben, bu ruhtan bezdim. Ve görüyorum ki o da kendinden bezecek. Ben şairleri değişmiş ve bakışları kendilerine yönelmiş görüyorum.Ruh tövbekarlığının geldiğini görüyorum. Bunlar onlardan meydana gelmiştir.

    Böyle buyurdu Zerdüşt!..

    Cevap Yaz
  • Tahtına Dargın Padişah
    Tahtına Dargın Padişah 26.09.2008 - 22:42

    HEM ŞAİR DENİLMİŞ BİR KERE
    SOLUĞUNU TUTUĞU VAKİTLER
    ESKİMEYECEK YÜZÜ MISRALARDA
    GÜLÜMSEYECEK ANLAYACAĞIN İNADINA

    HEM ŞAİR DEMİŞLER BİR KERE
    ELLERİ NASIRLI OLACAK TABİ
    BİR SÖĞÜTÜN GÖLGESİNDE SOLUKLANACAK
    AMA SÖĞÜT OLMAYACAK IRMAK KENARINDA....

    ....


    GÜZEL ŞİİR... İÇİNE HAPSEDİYOR OKUYUNCA İNSANI.. YÜREKTEN KUTLARIM...SAYGILAR...H.CİHAN

    Cevap Yaz
  • Zeki Gümüş
    Zeki Gümüş 23.09.2008 - 14:39

    tükettiler her şeyi,sevgiyi asla ve onu yazacak kalemleri bitiremediler.Tebrikler.

    Cevap Yaz
  • Bir Mim Kemal Ertuğrul
    Bir Mim Kemal Ertuğrul 23.09.2008 - 11:31

    şiir mi kaldı ortalıkta şarkı sözünden ki şairi olsun...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta