Boş Tren Garı-1968 Şiiri - Hanzade Servi

Hanzade Servi
26

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Boş Tren Garı-1968

Hayatta hiç kimsen olmasaydı ondan başka
Ve o sağ el parmaklarını,
Senin sol el parmaklarının
Sıcacık müebbet hapisliğine çağırmış olsaydı;
Yatağının boş yanını bozman,
Alışveriş listesine hiç almadığı şeyleri eklemen,
Evde yalnızken kilitte anahtar sesi duyduğunda,
Kalbine hırsız korkusundan çok farklı bir heyecan katman,
Sıkıcı dizilerin bile beraber izlendiğinde,
En çok gülünen şey olabileceğini göstermen için…

Gar boşaldığında;
Yalnızlar bile sırt çantaları
Ve gidecek yeri olan adımlarıyla
Olay yerini terk ettikten sonra,
“Her yalnızdan daha yalnız”
Sözünü ruhunun sayfalarına
Hiçbir gülümsemeyle silinmeyecek
Bir mürekkeple eklemek için belirlenmiş
Yasal bekleme süresi ne kadardır?
On dakika: Fazla kısa
İki saat: Kabul edilebilir
Bir gün: Abartmaya başlamak…
Ömür boyu: Doğru cevap

Son sözler söylenip
Kapılar, telefonlar çarpılmamışsa
Mavi, yeşil ve kahverengi gözlerin üzerine;
Senden uzağa yürüyen
O çok iyi bildiğin ‘arka’yı,
Yüzen kirpiklerinin ardından
Bulanık görmemişsen;
“Üçüncü ve dördüncü ellerim” diyecek kadar
Parçan olmuş on parmak,
Sokakta pervasızca başka yanakları okşamamışsa,
Bu tam bir ayrılık olmaz
Ayrılık, bıçak ister
Geri dönüşü olmayan kesikler yaptığı
Anlaşılsın diye…
Hiçbir ayrılık, parmağın ucunu kanatmaz
Kolu toptan kesmeyi tercih eder

Ayrılık, cevap ister
Soracak soru kalmasa
Ya da cevap sadece
“Öylesine… İşte…” bile olsa…
Cevapsız her ayrılık,
‘Belki bir gün’ adındaki bataklıkta beklemeye alınır
Öyle bir ‘belki’ olmadığını bildiğin halde bekler,
Bekledikçe gömülürsün
Biri o ‘belki’yi anlamsız kılıp
Sana elini uzatmadıkça,
Cevapsız ayrılıkların bataklığı,
Kurbanlarını zevkle yer

Boş tren garı,
Bataklığa gidişi engelleyen,
Nadir ayrılık mekanlarındandır
Özünde ikisinin misyonu aynıdır
Sadece sunumu değişir
Biri size hamamböceği hediye edecekse,
Bunu doğrudan elinize koyarak
Ya da
Hediye paketiyle yapması arasında
Ne kadar fark varsa,
O kadarcık…
Kimine göre
Yaldızla da boyansa,
Elinizdeki hamamböceğidir
Kimine göre
Bir şeyin suratınıza fırlatılması başkadır,
Elinize nazikçe bırakılması başka;
Fırlatılanla bırakılan aynı şey olsa da…
Bu, nazikçe ayrılmakla
Kalleşçe terk etmek arasındaki farktır
Biri bataklıkta biter,
Öbürü boş tren garında…

Ayak ucunuzda bir bavulla
Beklediğiniz kişinin gelmemesi,
Duygusal bir resmi geçittir
Ya da
İsmi “Delinin Bekleyişi” olabilecek bir tiyatro…
O kadar çok duyguyu
Ardı ardında hissetmek,
Delilik değildir aslında
Sadece,
Bir tren garında terk edilmektir
Açıklamasız, cevapsız,
Buğulu gözlerin izlediği
Uzaklaşan ‘arka’sız…
Ardında,
Sonsuza dek boş bankta bekleyecek
Bir ruh bırakmaktır
Bu, karlı kış gününde
Kapının önünde
Aç bir yavru kediyi bırakmakla
Aynı şeydir
O saatte
Tren garından beklenirken,
Sımsıkı kapıların ardında
Kulaklarını tıkamak çözüm müdür?
İnsan en iyi, sessizlikleri duyar
Ve boş tren garında uzaklaşan adımlar,
Onu bekletenin kalbine basarken,
Sonsuza dek yankılanacak
Bir çığlık duyulur
Sadece, bekletenin kulağında…
Öyle sessiz bir çığlıktır ki,
Duyanı sağır eder

Boş tren garındaki duygular resmi geçidinde,
Önce heyecan vardır
Dibinde birkaç damla “niye gelmedi” korkusuyla karışık;
Evde bekleyemeyip
Bir saat önceden buraya koşmamasına duyulan minik öfkeyle,
Azıcık da hayal kırıklığı…
Ama hepsi,
Onu gördüğün an iz bırakmadan kopup gitmek üzere,
Kalbinin kenarına pamuk ipliğiyle bağlıdır
Geldiğinde,
Bir saat önce gelmesiyle, yirmi dakika geç kalması arasında
Hiçbir fark kalmaz

Duygulardaki bayrak değişimi,
Yarım saat dolunca başlar
Korku artık yavaşça bardağı kaplamakta;
Öfke ve hayal kırıklığının tutunuşu
Pamuk ipliğinden misinaya geçiş yapmaktadır
Artık onu görünce her şeyi unutmayacak;
Sevincin yanında hesap da soracaksındır

Bir saatin ardından,
Kalbin “toz kondurmak istememe” bölümleri devreye gider
Bu da, içten içe endişeyi doğurur
“Ya başına bir şey geldiyse? ”
Üç yüz altmış dört tane daha olasılık varken,
Tam da bugün, bu saatte…

Bir sonraki trenin kalkış düdüğü,
Birinin gelip “terk edildin” demesinden bile daha açıktır
Ve bu,
Terk edilmenin en kalleşçesidir
Çünkü bütün gece beklesen bile,
Sabaha karşı ayrılırken,
Yüzlerce kez garın kapısına bakarsın
Sanki her an, çok geçerli mazeretiyle beraber
Nefes nefese içeri dalacaktır
Tren garında aşkı bırakmak,
Böyle bir şeydir
Bir sene sonra bile oraya gelsen,
Gözlerin seni pişmanlıkla bekleyen,
Geçmişin bekletenini arar
Mantık devreden çıkalı çok olmuştur
Hem filmlerin başrol aşıkları,
Yıllar sonra aynı yerde,
Tesadüfen karşılaşmazlar mı hep?
Ya da olayın yıldönümünde…
Seni boş tren garında öylece bırakan için,
Bunun yıldönümü ne anlam ifade edecektir,
Şayet hatırlarsa?
Kurtuluş kutlaması?
Bir kediye ya da köpeğe mama verip aşılacak
Küçük bir günah?
Hiç şüphesiz ki her sene o gün gara gidip,
Bir bavulun üzerinde mum yakarak,
Bunu hüzünle anmıyordur

Onun,
Sen gardan ayrıldığın an gelecek olmasına dair inatçı his,
Kalbi ve beyni yiyen bir kemirgen gibidir
Ruhun,
Tren garındaki boş bankta yatıp kalkan
Bir evsize döner
Tekrar trene binip giderken
Onun koşup geldiğini,
Senin imdat kolunu çektiğini,
Aşağı atlayıp onun kollarına koştuğunu,
Tren görevlilerin tüm yolcularla beraber
Gözleri dolarak alkışladığını ve
İmdat kolu yüzünden ceza almadığını hayal etmek,
Bir işe yaramaz
Klişe film sahneleri sadece kağıtlara yazılır
İnsanların alınlarına değil
Gerçek hayatta sen bavulunu alıp gidersin,
Beklediğin banka başkaları oturur,
Gar kapısından o hariç herkes girer
Ve biri,
Evde duramayıp,
Bir saat önceden sevgilisini karşılamak üzere
Çoktan gelmiştir

Senin tren garınsa
Bir daha hiç dolmamacasına bomboş,
Bankta saate bakarak bekleyen
Genç bir kızın,
Ressamı çoktan ölmüş,
Silik bir tablosu gibidir
Taklit gibi görünmekten korkmasan,
Kulaklarını tıkamak istersin
Boş garın gürültüsüne…
Çünkü insan en iyi,
Sessizlikleri duyar

Hanzade Servi
Kayıt Tarihi : 6.8.2008 11:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hanzade Servi