Borçka-alaca Köyü Şiiri - Hüseyin Gezer

Hüseyin Gezer
1956'da Artvin ili Şavşat ilçesinde doğdu.
127

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Borçka-alaca Köyü

BORÇKA ALACA KÖYÜ// HÜSEYİN GEZER

(1991 YILI VE DAHA ÖNCEKİ YILLLARA AİT BİLGİLERDİR)

ALACA KÖYÜNÜN MAHALLELERİ:

1-Alaca(Valaşi, Çevirme, Havazo) ,

2-Ortadere(Şvağhev, Çabaget, Agara) ,

3-Orhanlı(Oğhorcin) ,

4-Işıklı(Sanatis) ,

5-Yangın(Banakna, Sinagara) .

ALACA ADI NEREDEN GELİYOR?

Dağınık olduğu için ''ALACA'' adı verilmiştir.

ALACA'DA HANE VE NÜFUS:

Alaca köyü 150(yüz elli) hanedir. 1990 nüfus sayımına göre 840(sekiz yüz kırk) kişi olduğu tesbit edilmiştir.

KÖYÜN DEĞİRMENLERİ:

Kozoğlunun değirmeni

Oğhorcinin değirmeni

Megreloğlu değirmeni

Başoğlu değirmeni

İsanoğlu değirmeni

Çuğhumere değirmeni

Kışlık köyiçi değirmenleri

KÖYÜN TEPELERİ

Burda tepeler dağ olarak adlandırılıyor:

Tarladağı(Gelav) ,

Bentdağı,

Tuvaşir,

Ayıyatağı dağı(Datvisaselo) ,

İnsanbaşı(Kaçitavi) ,

Beyaztaş(Tetrikilde) ...

AKARSULARI:

Devüskel deresi,

Ortadere deresi,

Manano deresi,

Çabaget deresi,

Işıklı deresi,

Banakna deresi...

KOMŞU KÖYLER:

Güneyde: İbrikli

Kuzeyde: Aralık

Batıda: Arkaköy

Doğuda: Kaynarca

ARKAKÖY ALACANIN MAHALLESİYMİŞ:

Arkaköy 1967 de Alaca'dan ayrılarak köy olmuş.

ALACA'DAN ÇEŞİTLEMELER:

1-Köyde bir orman kooperatifi var. Bu kooperatif etkin duruma getirilerek topluca kalkınma hedeflenmeli.

2-Köyde bakkal ve kahve yok.

3-1980'de köye elektrik gelmiş.

4-1972 yılında içme suyu gelmiş, yetersiz. Sulama suyu yok.

5-1989 da köye telefon bağlanmış, kooperatif başkanının evine, tek ve yetersiz.

6-Köyde üç cami var: Valaşi, Işıklı, Ortadere. En eskisi Valaşi camisidir. Üç imam görev yapıyor.

7-Işıklı mahallesinde sağlık ocağı var.Kapalıdır. Ayda bir sağlık taraması yapılmalı.

8-1970 lerde HALKEVİ açılmış ve kapanmış.

9-Ortadere mahallesi heyelan sahası, devletin yetkili elemanları onaylamış.

SAYISAL HAYVANCILIK:

Büyükbaş:900

Koyun-keçi:500

Kümes hayvanı:1500

At-katır:17

Eşek:13

Köpek:40

HAYVAN BESLEME:

Altın yediriyoruz, bok sıçıyor. Otu dışarıdan parayla alıyoruz. Tütüncülük yaptığımız için hayvan yiyeceği az oluyor. Genellikle neker ve çala olur.

TANGO:

Hayvanların boğazına tango denen bir çan takıyorlar.

EVCİL HAYVANLAR:

İnek, öküz, koyun, keçi, tavuk, horoz, az miktarda kaz, at, eşek, katır, köpek, kedi. Suni tohumlama ve kaliteli hayvan ırkına yönelme çalışması yapılmalı.

YABANİ HAYVANLAR:

Ayı, domuz, tavşan, tilki, fare, gelincik, yılan, kertenkele, kurbağa, karga, doğan, karınca, sümüklü böcek, güvercin... Ormandaki doğal zenginliği korumanın tek yolu, orman tahribini önlemektir.

SAYISAL TARIM ÜRÜNLERİ ÜRETİMİ:

Tütün: 30 ton.

Fındık: 30 ton.

Mısır: 15 ton.

Karalahana: 30 ton.

MEYVELER:

Fındık, üzüm, elma, armut, kiraz, dut, erik, ayva, incir, böğürtlen, çilek, muşmula, kestane, karayemiş, ceviz, vişne, hurma, nar, kızılcık...

SEBZELER:

Karalahana, salatalık, biber, patates, kabak, pancar, pırasa, maydanoz, marul, fasulye, havuç, domates, kinzi, karpuz, şekerpancarı, turp...

GÖÇLERİN TARIM TOPRAĞINA ETKİSİ:

Gerek savaş döneminde yapılan göçler, gerek iş bulma veya işi nedeniyle köyü terk etme, gerekse okumak ve memurluk dolayısıyla köyü terk etme sonucunda oluşan göçler tarım toprağını olumsuz yönde etkilemiştir. Bakımsızlık ve işlememe yüzünden ormanlarla kaplanmıştır. Bu nedenle köyde işlenen tarım toprağı az ve yetersizdir.

NOT:

1-Arazilerin çevresine çit yapıyorlar.

2-Tütünü HAVAN denen bıçakla doğruyorlar.

TAŞIT ARAÇLARI:

Taksi:12 adet

Kamyonet:2 adet

Jeep:3 adet

Minübüs:6 adet

YOL:

1973 yılında Alaca Köyüne araba yolu yapıldı. İlçe merkezi Borçka'ya uzaklığı:

Alaca(Valaşi) :9 km.

Alaca(Şvağhev) :11km.

TOP YOLU:

Elli dokuz yıl önce Hopa yolu gelmiştir. Buranın iskelesi Batum'dur. Top yolu Batum'dan Kars'a kadar Nikola tarafından yaptırılmıştı. Köyümüzdende geçiyordu. Eskiden ulaşım Batum'dan sağlanıyordu. Top yolunda at arabaları çekerdi topları, yolcuları taşırdı.

Eski düğünlerde ulaşım yaya olarak veya at sırtında sağlanırdı.

YOL SORUNU:

Yolları ıslah ve genişleme çalışmaları yapılmalı.

ORMAN YOLU:

Alaca-Balcı arasında orman yolu mütahit eliyle yapılmaktadır.

KONUTLAR-ADETLER:

Eski tip evlerin ocak ve baca kısımları taş duvarlarla yapılmış.

Ayakkabılar kapı önünde açılıyor ve giyiliyor.

Genellikle mutfak olarak kullanılan kısımlar, oturma odası olarakta kullanılıyor.

Her evin bitişiğinde bir samanlık, bir ahır, bir ambar bulunur. Ayrıca tütün kurutmak için yapılmış ''Mağaza'' denen basit tipli konutlarda var.

Mısır tarlalarını geceleri ayıların zararlarından korumak için basit tipli KOĞH dedikleri kulübeler yapmışlar.

Yeni tip evler modern. Eski tip evlerde tuvaletler evlerden uzakta, derme-çatma, ahşap olarak yapılmış.

YAKACAK:

Yakacak olarak odun kullanılıyor. Önceden ormana yol olmadığından sırtlarıyla, eşek, at, katır sırtıyla odunu taşıyorlarmış.

İki yıldan beri ormana yapılan yol sayesinde yakacaklarını arabayla taşıyorlar...

BEDDUALAR:

Allah yoketsin!

Allah belanı versin!

Allah götürmesin!

Allah paramparça etsin!

Allah ocağına incir ağacı diksin!

GECE OTURMALARI:

Gece oturmalarına genellikle davetsiz gidilir. Kapı vurulmaz. Köyün sorunları ve politika konuşulur. Askerlik anıları anlatılır... Çay ikram edilir.

KÖYDE HAVA DURUMU TAHMİNLERİ:

Köyde hava durumunu en iyi tahmin eden kişi Dursun Avcı'dır:

''- Kışın pek fazla tahmini yürütemiyorum. Ama, diğer mevsimlerde genellikle tahminim isabetli oluyor. Anamda hava tahminini çok iyi yapardı.''

Rumi yılbaşından sonra geceleri kar yağmaz.

Çift karga havada uçtumu: Hava bozar, bozuk olur.

''Karakış karadan gider''

''Zemheride aradan gider''

''Gücük azdır''

''Mart yazdır''

Pelut kakası çok olursa kış çok olur, ağır geçer.

İMECE(MEC, NADİ) :

Köyde hemen her şeye imece yapılır: Tarla kazıma, ekin biçme, odun hazırlama, silor ve börek yapma, kar temizleme...

Genellikle imece çağrılarına uyulur.

KÖYDE KABİLECİLİK(SÜLALECİLİK) :

1-Çığhaloğlu(Düzhanlar'dan gelmişler) .

2-Megreloğlu(Ardanuç'tan gelmişler) .

3-İsanoğlu(İbrikli'den gelmişler) .

4-Çaloğlu(Balcı'dan gelmişler) .

5-Karasuloğlu(Balcıdan gelmişler) .

6-Bekiroğlu(Dereiçi'nden gelmişler) .

7-İbişoğlu(Sorsel-Şavşat'tan gelmişler) .

8-Botoğlu(Balcı'dan gelmişler) .

9-Memoğlu(Kaynarca'dan gelmişler) .

10-Habazoğlu(Kaynarca'dan gelmişler) .

11-Mazlumoğlu(Balcı'dan gelmişler) .

12-Saidoğlu(yerli) .

13-Delimemedoğlu(yerli) .

14-Kirlioğlu(yerli) .

15-Başoğlu(yerli) .

16-Kayabeyoğlu(yerli) .

17-Osmanoğlu(yerli) .

18-Melekoğlu(yerli) .

19-Ömerağalar(Camili'den gelmişler) .

YAYLA GÖLLERİ:

Yaz mevsiminde piknik yapılıyor.

YAYLA ÇERMİKLERİ:

Şifalı sulardır.Laboratuar araştırmaları yapılmamıştır.

YAYLA YOLUNDA KİLİSE KALINTISI:

İncelemeye değer.

ASIRLIK ÇEŞME:

Alaca köyü-Ortadere mahallesinde(Çabaget Piçnara mevkiinde) asırlık bir çeşme var. Caferoğlu Cafer adlı usta yapmış. Yörede de bir çok çeşme ve havuz yapan bu usta vasiyeti üzerine PİÇNARA ÇEŞMESİ yakınlarında gömülmüştür. Cenazesi Adagül'den getirilmiş...

TURİZMİ TEŞVİK:

İç ve dış turizmi teşvik çalışmaları organizeli şekilde yapılmalıdır.

Spor etkinlikleri organize edilmeli.

Köy müzesi oluşturulmalı.

Köyde kış mevsiminde yapılan avcılığın organize şekilde ve bilinçli yapılmasını sağlama.

Işıklı mahallesinin şimdiki sağlık ocağının yerinde kilise varmış. Onu sökmüş yerine sağlık ocağı yapmışlar.

IŞIKLI'DA ASIRLIK ÇINAR:

Caminin karşısında asırlar öncesinden kalma büyük bir çınar ağacı vardır. Çınarın altından büyük bir dere geçiyor. Çınarın yanında eskiden büyük bir konak varmış. Kalabalık gelen konuklar, eş-dost bu çınarın dibinde ağırlanırlarmış. Yazın ortasında bu çınarın dibinde dünya yansa yine rüzgar eser.

TANAĞRO MEZRESİ:

Işıklı mahallesindedir. Soğuk buz gibi suları akar. Yemyeşil ormanları, çimenlikleri hayat ilacı gibi kokuyorlar! ..

TAVKASİ:

Taş adam. Valaşi Mağlisa mevkiindedir. Doğa harikası.

ALABALIK:

Köyün derelerinde alabalık avlamak mümkün. Balık üretimi teşvik edilmeli.

ŞUANTOBA EĞLENCELERİ:

Yayla zamanı katılmak ve izlemek, eğlenmek isteyenlere kesinkes tavsiye edilir.

Şuantoba eğlenceleri festivale dönüştürülürse turizme büyük katkısı olur.

POLİTİKA:

20 Ekim 1991 tarihinde yapılan milletvekili seçiminde partilere oy dağılımı şöyle gerçekleşti:

DYP:172

ANAP:23

SHP:169

RP:12

DSP:24

SP:5

Köyün yaşlılarından ve dokuz yıl muhtarlık yapmış Dursun Özçelik, köyün eski politik anlayışını şöyle çizdi:

''- Eskiden umum köy CHP'yi desteklediğimiz için, köyümüzün adı KÜÇÜK MALATYA diye anılıyordu. Şimdi Malatya değişti, bizde değiştik.''

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDAN BU YANA GÖREV ALMIŞ MUHTARLAR:

İskender Solmaz(Şu anda görev başında)

Dursun Avcı

Hacı Ali Özçelik

Dursun Özçelik(dokuz yıl)

Kazım Yılmaz

İdris Ata

Dursun Keskinkurt

Süleyman Özdemir(en eski)

Osman Başsoy

Aslan Karadeniz

Hacıbey Kaya

Murat Avcı

Kaya Başsoy.

YAYLACILIK:

Dokuz yıl muhtarlık yapmış Dursun Özçelik diyorki:

''-Karçal Yaylasının havası serttir, koyunuda titretir, çobanıda titretir.''

KVA KVA(TAŞ TAŞ ÜSTÜNDE) :

Yaylaya giderken yolda taş üstünde bir taş varki, o kadar harika ve görülmeye değer. Adı: Kvakva.

KİLİSE KALINTISI:

Yayla yolunda birde kilise kalıntısı var.

GÜNEŞ GELDİ ÇAMLARA

NE MUTLU ÇOBANLARA:

Yaylamız Karçal yaylasıdır. Yaya sekiz saate gidiyoruz.Araba ile üç saate gidiyoruz.

Yaklaşık kırk hane köyden yaylaya çıkıyoruz.

Köyden yaylaya götürdüğümüz hayvanlarımız: İnek, koyun, keçi, at, tavuk, kedi, köpek...

Gaz lambası ile yaylalarımızı aydınlatıyoruz. Dört yıl önce yaylamıza araba yolu geldi, çıktı.

Yaylaya topluca çıkıyoruz.

ŞUANTOBA EĞLENCELERİ:

Yaylada bir ay sonra eğlence yaparız. Biz bu eğlenceye ''ŞUANTOBA'' diyoruz. Şuantoba yayla ortası demektir. Garmon(akordeon) , saz çalınır... Oyunlar oynanır: Delihoromi, düzhoron, sarıçiçek, Atabari, ondörtlü, Şehşamil, disko...

Geriye dönüşte beş hane, on hane, üç hane olarak inilir. İniyoruz...

Küçük yaylaya mayısın yirmisinde, büyük yaylaya haziranın onbeşinde çıkıyoruz.

Ağustosun onsekizinden sonra, onbirinci aya kadar geriye dönüş devam eder... Sığır sahipleri erken, koyun sahipleri geç iner.

Yaylamız köyümüzden daha şenliklidir.

Hele şuantobada hava açıksa! ..

KARÇAL YAYLALARINA

Karçal Dağı'na gülüm

Rüzgar vurmasın

Çiçeklerin solmasın

Sana sevdam yeşersin

Pembe yaşamında banada

Yer ver

Ninem Karçal yaylalarına

Selamımı götür

Gülümü kimse koparmasın

Bana getir onu

Yüreğimde yeri var

Solmasın ((Hüseyin Gezer-12 Eylül 1991- ALACA KÖYÜ-Borçka))

YAYLANIN ADI YÜKSEKLİĞİ UZAKLIĞI:

Karçal yaylası yaklaşık 3000 metre yükseklikte ve köye 42 kilometre uzaklıktadır.

YAYLAYA ÇIKAN KÖYLER:

Balcı, Kaynarca, Alaca, Arkaköy, Civan, İbrikli, Adagül, Erenler, Beşağıl, Sümbüllü, Aralık, Atanoğlu, Camili ve bağlı köyler...

YAYLAYA ÇIKIŞ TARİHİ:

Muhtarların ortak görüşüyle tesbit edilir. Buna uymak zorunluluğu vardır.

KÜÇÜK YAYLAYA ÇIKIŞ:

Küçük yaylalar orman içi ve orman kenarlarındadır. 15'le 25 gün arasında değişen sürelerde bu yaylada kalırlar. Hem yaylaya çıkarken hemde yayla dönüşünde bu küçük yaylalarda kalırlar.

GENELDE YAYLA NÜFUSUNU TEŞKİL EDENLER:

Yaşlı kadınlar, yaşlı erkekler, morbet denen yaşları on-ondört arasında değişen kız ve erkek çocuklar...

EVLERDE YAYLA HAZIRLIĞI:

Yiyecek ve temizlik malzemeleri hazırlığı, yayla ortamına uygun kalın giyeceklerin hazırlığı,yayla yolculuğu için araç temini...gibi hazırlıklar yapılır.

ULAŞIM ARAÇLARI:

Jipler, traktörler, kamyonetler...

DANALARIN BOYNUNA SARIMSAK TAKMA:

Hayvanlar yaylaya ayakla götürülür. Danalar yorulmasın diye boyunlarına sarmısak takarlar.

YAYLA EVLERİ:

Genelde iki katlı ahşap binalardır. Çatıları bedevre ve sac ile örtülüdür. Alt katları ahırdtr. Üst katta ayrıca süthanede bulunur.

MEŞORDELER:

Yaylaya çıkan ninelere deniyor.

İÇME SUYU:

Genelde yayla evlerinin içine alınmıştır.

YAKACAK TEMİNİ:

Yaylaya yakın ormanlardan elde ediliyor.

KÖY YAYLA İLİŞKİLERİ:

İhtiyaçlar tembihle(ısmarlama) ile yerine getirilir. Her hafta sonu yaylaya gidilir.

YAYLADAKİ AKRABALARI YAKINLARI ZİYARET:

Yaylaya çıkanları zaman zaman akrabaları ve yakınları ziyaret ederler. Hemde yayla ortamından yararlanırlar.

YAYLADA GEZ VE GÖR:

Yıldız gölü(Maskulava) , Karagöl, Boğa gölü, Beyaz su, Gogo mezarı, Dodopalakilde(Gelinkayası) , Çiftepınar, Zincirlikaya, Otingo çermiği, Kvakva(taşüstünde taş) ...

ŞUANTOBA ŞENLİKLERİNİ SÜRDÜREN KÖYLER:

Balcı, Kaynarca, Alaca, İbrikli, Civan, Arkaköy.

Köy köy yayla ziyaretleri yapılır. Boğa güreşlerine yer verilir. Bu şenlikler iki ile dört gün arasında sürdürülür.

YAYLA BOZUMU:

Yayladan köye dönenler:

''- Bir daha ya kısmet yaylalar sizi görmek! Gidipte gelmemek var! Gelecek yıla kim ölü, kim sağ! (?) '' Diyerek vedalaşırlar.

YAYLADAN DÖNEN MEŞORDELERİN HEDİYELERİ:

Yayladan köye dönen meşordeler yakınlarına, komşularına, yaylada pişirdikleri puğaçaları(nağbiğmiyatları) ndan,hazırladıkları peynirlerinden hediyeler verirler.

KÖYÜN YETİŞTİRDİĞİ GÖREVLİLER:

DOKTOR:

Burhanettin Küçük

MÜHENDİS-ŞEF-MÜDÜR:

Mehmet Karadeniz

Necati Karadeniz

Abdul Karadeniz

Cemil Keskinkurt

Yaşar Bekiroğlu

Sencer Bekiroğlu

Osman Karakullukçu

Ethem Bekiroğlu

Mustafa Karakullukçu

Muharrem Yılmaz

Ruhi Yılmaz

Nurettin Turgut

MÜFETTİŞ-ÖĞRETMEN:

Şerif Öztürk

Rahmi Öztürk

Hilmi Öztürk

Seyfettin Öztürk

Savaş Sönmez

Rauf Sönmez

Yılmaz Özışık

Hilmi Karadeniz

Ahmet Küçük

MEMUR-YEDEKSUBAY-POLİS-POSTACI:

Nihat Başsoy

Ethem Karadeniz

İsrafil Sönmez

İlker Başsoy

Secaattin Özışık

Bilge Kaya

Turan Özışık

Fatma Bekiroğlu

Orhan Küçük

Sabri Öztürk

İsmet Öztürk

Necdet Bekiroğlu

Şükrü Özışık

Niyazi Küçük

Hayrettin Küçük

İMAM-BEKÇİ-ŞOFÖR-MUTEMET-HİZMETLİ VE ÜNVANI TESBİT EDİLEMEYENLER:

Erkan Başsoy

Celal Keskinkurt

Cemal Keskinkurt

Musa Keskinkurt

Mehmet Karakullukçu

Hikmet Öztürk

Kemal Öztürk

Aytaç Kocaman

Hüseyin Özder

İsmet Karakullukçu

Nazım Karakullukçu

Özer Demiral

Enver Solmaz

Remzi Solmaz

Hasan Solmaz

Metin Şentürk

İbrahim Yılmaz

Nevzat Solmaz

Ömer Solmaz

İbrahim Uygun

Dursun Şimşek

Kemal Özçelik

Orhan Yılmaz

KÖYDE GÖREV YAPMIŞ ÖĞRETMENLER:

Hüseyin Gezer

Savaş Sönmez

Hamdi Esen

Nedim Karaibrahimoğlu

Rauf Sönmez

Müzekkir Meydan

Rahmi Genç

Kemal Şimşek

Musa Koşar

Nihat Yavuzoğlu

Fahri Acar

Ekrem Turgut

Şerif Öztürk

Teyfik Öztekin

Teyfik Orhan

Nezahat Şimşek

Nurdiye Gümüş

Fatma Zoralioğlu

Emine Özdemir

Ahmet Küçük

Hasan Dede

Yaşar Şahin

Ulvi Öztürk

Ahmet Uçar

İsmet Güler

BİR TEK KAYNARCA'DA BEŞİNCİ SINIF VARDI:

Dursun Avcı(eski muhtar) anlattı:

''1944 lerden 1950 lere dek bizim köyde beşinci sınıf yoktu. Bir tek kaynarca'da beşinci sınıf vardı. Valaşen'den Kaynarca'ya okumaya gidiyordum. Ayaklarımızda çarık... Bir buçuk saate... Zaten okullarda biz eğitmenler okutuyordu.''

ESKİ OKUL KİTAPLARINDAN 1940'LI YILARA AİT EZBERİNDE OLAN BİR ŞİİR:

LOZAN'DAN BU GÜNE

Kılıçlar girdi kına

Kalemler çıktı kından

Müjdeler bekliyorduk

Bu ikinci akından

Eski yöney değiştik

Yeni yöney Lozan'dı

Ankara'nın gür sesi

Tah oraya uzandı

Meydan boğazlaması

Başladı aynı hızla

Süngünün yaptığını

Yapıyorduk ağızla

Bu gün kalem tutan el

Dün kılıç tutan eldi

Kalemini İzmir'de

Kılıçla yontup geldi

Kuruldu yer yüzünde

Yeni bir büyük vatan

Ne şah islam ne saray

Ne halife ne sultan

Ne okulda çocuklar

Arapça heceliyor

Ne kızların yüzünü

Peçeler geceliyor

Köylerde yaşayanlar

Değil dünkü ölüler

Başları Panamalı

Bakır tenli köylüler

Dün yedikleri zehir

Giydikleri kefendi

Bu gün her şey onların

Bu gün onlar efendi

Dağılmış kafaları

Büyüyen karaduman

Nuskadan üfürükten

Şimdi yok iyilik umman

Yeni bir soy tutuyor

İçi sağlam dışı dinç

Gözlerinde parlıyor

Özlerindeki sevinç

Bu çocuklar bilmiyor

Peçe nedir nedir fes

Temiz devrin havası

Aldıkları her nefes

Hepsinin yüreğinde

Alevden bir kanat var

İçlerinde bir sevgi

Dillerinde bir ad var

Bu sevgili uğruna

Canlarımız diyettir

Hep ayağa kalkınız

Adı cumhuriyettir

OKUL:

En eski okul Alaca(Valaşi) ilkokuludur. Daha sonra Ortadere ilkokulu yapıldı. En son ıIşıklı ilkokulu açıldı.

OKUMUŞ:

Eski muhtarlardan Dursun Özçelik:

''-1944'te Valaşi ilkokulunda okudum.''

IŞIKLI OKULU KAPANMIŞ:

Işıklı okulu kapanmış, yerinde cami lojmanı yapılmış. Okul öğrenci azlığından kapanmış.Okul yirmi yıl yaşamış. Yirmi beş öğrenci ile eğitime açılmış, bir öğrenciyle kapanmış. Aile planlaması ve göç dolayısıyla nüfus azalmış.

BİR KÖY KÜTÜPHANESİ KURULMALI! ..

KÖYDE YAPILAN YEMEKLER:

Karalahanadan sarma, turşu, yemek; fasulyenin kurusundan ve tazesinden yemekler, turşu yapılıyor. Peynir kavurması ve sade olarak yeniyor. Minci kavrulara veya sade olarak yeniyor. Kaymak bulama olarak ve sade olarakta yeniyor. Patates yemek ve haşlama olarak yeniyor. Cevizli börek yapılıyor. Fındıklı börek yapılıyor. Silor yapılıyor. Erik kurusundan kaysep yapılıyor. Yoğurt, ayran, süt, tereyağı yapılıyor.Domates turşusu, salatalık turşusu yapılıyor. Biber konservesi, fasulye konservesi yapılıyor. Etten kavurma, sarma, ızgara yapılıyor.

EKMEK:

Ofis buğdayından esmer ekmek yapıyorlar. Mısır ekmeği yapıyorlar. Arasıra hazır un alanlar var.

''Ekmek istersen Allah vere,''

''Yatak istersen yat yere.'' Diye espri yapıyor, Dursun Özçelik.

ISIRGANOTU YEMEĞİ:

Isırgan otu haşlanarak, içerisine yumurta ve süt katılarak yemeği yapılıyor.

ACILI:

Ceviz ve sarmısak dövülüyor, limon sıkılıyor, yarım yemek kaşığı salça katılıyor, iki kaşık zeytin yağı katılıyor, karabiber, acı pul biber katılıyor, karıştırılıyor.

KISIR:

Haşlanmış bulgur, ince doğranmış soğan, bir kaşık salça, acı karabiber, maydanoz, marul, havuç,limon, zeytin yağı karıştırılır.

YEMEKLERLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ ADETLER İNANIŞLAR:

1-Tavanın dibindeki yemeği siler yersen yağmur yağar.

2-Tencerenin dibindeki yemeği siler yersen yağış yağar.

3-Tabağın dibindeki yemeği siler yersen karın çilli olmaz, güzel olur.

4-Yeni yılda kabak yiyenin yıl süresince karnı guruldar.(Yeni yılda kabak ismini söylersende yine yıl süresince karnın guruldar.)

5-Tavayı siler yersen düğününde yağmur yağar.

YEMEKLERLE İLGİLİ NOTLAR:

1-Su büyüğe ikram ediliyor.

2-Ormanda çam sakızı toplayıp, çiğniyorlar.

3-Doğal mantar toplanarak yeniyor. Soğanlı, salçalı yemeğini yapıyorlar.

4-Genellikle yemekli mevlit okutturuluyor, koyun kesiliyor,et yenir.

5-Çeşitli eğlencelerde koyun kesilir, et yenir.

6-Üç gün cenaze evinde yemek yapılmaz, komşular yemek götürür.

7-Köyde erkeklerin yüzde beşi içki içiyor.

MİSAFİR AĞIRLAMA:

Misafiri kapıda karşılarız. Hoş sefa çekeriz. Misafiri güler yüzle karşılamaya ağırlık veririz.

Misafir gelince yemekleri özene bezene hazırlıyoruz. Uzaktan gelen misafire misafir aç olur düşüncesiyle acilen sofra hazırlama gereğini duyuyoruz.

Soğan ekmek yeter. Zaten hocalarımızda öyle diyor.

Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.Ama yinede amaç; misafiri iyi karşılamak...Güzelce karşılamaktır.

Yakın komşulardan gelenlere yemek vakti ise yemeğe davet yapıyoruz

Misafir gelen eve, komşu olanlarda, misafire''-Hoş geldin! '' demek için gelirler. Oturur sohbet ederler

...

Misafirsever bir köy...

MİSAFİRLİKLE İLGİLİ BİR ADET:

Evde misafir oturduğu yerden kendi isteğinin dışında, hangi nedenle olursa olsun kaldırmak istemiyorlar...misafir rahatsız olmasın diye.

OYNANAN OYUNLAR:

DİSKO(RASPUTİ) :

Çalgı eşliğinde isteyen istediği gibi oynar.

ATABARI:

Çalgı eşliğinde komutla yedi kişiyle oynanır.

KARS ATABARI:

Çalgı eşliğinde komutla yedi kişiyle oynanır.

MENDİL OYUNU:

Çalgı eşliğinde,türkülü, komutla iki veya dört kişiyle oynanır.

DELİHOROMİ:

Çalgı eşliğinde komutla kalabalık kişiyle oynanır.

DÜZHORON:

Çalgı eşliğinde komutla kalabalık kişiyle oynanır.

ŞEHŞAMİL:

Çalgı eşliğinde komutla iki kişiyle oynanır.

DÖNEY:

Çalgı eşliğinde komutla kalabalık kişiyle oynanır.

ERZURUM BARI:

Çalgı eşliğinde komutla kalabalık kişiyle oynanır.

ONDÖRTLÜ:

Çalgı eşliğinde komutla iki veya dört kişiyle oynanır.

SARIÇİÇEK:

Çalgı eşliğinde komutla iki kişiyle oynanır.

NOT:

Çalgı olarak akordeon çalınır.Bazen saz ve teyptende yararlanılır. Horonlar kadın erkek karışık oynanır.

AKORDEON ÇALAN SANATÇILAR:

1-Kemal Keskinkurt

2-Turan Karadeniz

3-Kemal Başsoy

KÖYDE SAZ ÇALAN TÜRKÜ SÖYLEYENLER:

1-Musa Gökaydın

2-Bedri Gökaydın

3-Muhammet Başsoy

4-Kadem Başsoy

DESTANCILAR:

Köyde destan yazanlarda var:

1-Dursun Yaşar

2-Bekçi Metin

3-Hikmet Gökdemir

4-Dursun Keskinkurt(ölmüş)

DESTAN(VALAŞEN CAMİ İMAMI HASAN ÖZDEMİR'İN MAHALLE HALKINA YAZDIĞI DESTANDIR-1991) :

Şu mahallenin adı Valaşi'ymiş ne tatlı

Hele Megrel Yusuf'la sesi sadası saklı

Mahallenin gülüdür gülün sapı kanatlı

Bağırması yokmudur sesi kendinden bahtlı

Hey gidi koca dünya Valaşi'yi taşırsın

Megrel Cevri amcayı ötelere aşırdın

Haftada bir cuma günü camiye koşmak için

Sabahın gurubunda şükür namazındasın

Telefonlar çalıyor acele cevap verin

Megrel Fevzi amcayı İkram acil arıyor

Ağrıdan telefonlan erdal sıra bekliyor

Cevap ver fevzi amca bunlar sensiz yapmıyor

Beride tahsin amca keyfine diyecek yok

Bir bakarsın ardanuç bir bakarsın karçalda

Valaşinin derdini soran olmaz borçkada

Çünkü tahsin amca bu dermandır şu mahalda

Cafer amcanın ise amma derdi büyükmüş

Tütünün demetini kimseye elletmezmiş

Kimsenin demetini hiçmi hiç beğenmezmiş

Tütünüyle yoğrulmuş demetiyle uyumuş

İsmet amcanın ise saraydan bir köşkü var

Dört tarafı tuğlalı saraylı Koreli var

Zavallı Nakopavın bilmemki ne derdi var

Hoca onu tutacak bilseki ne derdi var

Dursun amca karşıda onun derdi bambaşka

Özden telefona bak kimin derdi var başka

Derdi olan koşuyor dursun amca bakıyor

Telefonlar çalıyor binbir cevap bekliyor

Kamil amca uzakta bilmemki orda neyler

Muhammetlen birlikte nice sohbet eylerler

Muhammedin sazı var birde nefesi olsa

İçini birer birer şu millete okusa

Şu köydeki almancı tam yirmi beş evlatlı

Sormayın bunu dostlar ilker abi çok dertli

Mehmet ağa kurbetli enis ise heybetli

Değirmen hususunda megrel yusuf inatlı

Ramiz amca soruyor bizim ali nerdedir

Ali başsoy tüfeklen kekliğin peşindedir

Hocada ikide bir ah çeker için için

Bizim ali efenin vurduğu keklik içn

Valaşide etlik varosman amca nerdesin

Nazim amca var desin hayvan gitti ansızın

Dursun amca nerdesin osman amca neylesin

Tek başına kalmasın yılmaz amca seyretsin

Kalemini frenle valaşiyi dilleme

Böyle güzel dostların kabağını neyleme

Nice yıllara doğru gurub eyle seviçlen

Arkandan peşin sıra tatlı bir sada eyle

Bir kusurat yaptıksa ne olursun affeyle

Şimdi asker oluyom duanı bizden eyle

Benim adım hasandır civan köyün genciyim

Uzatmayın dostlarım sizinle içiçeyim

(Destanı Yazan: Hasan Özdemir(Valaşen cami imamı)

MEZAR GELENEĞİ

MEZAR BAŞINDA EKMEK HELVA:

Mezar başında cenazeye katılanlara helva, ekmek dağıtılıyor. Bu komşular tarafından değil bizzat cenaze sahibi tarafından yapılıyor.

KALO MEZARLIĞINDA AĞLAYAN ÇOCUK:

Alaca köyü-orhanlı mahallesi, kalo mevkiindeki nurettin dedenin mezarının yakınlarından her gece ağlayan çocuk sesi duyulurmuş. Ama bu sesi bazıları duyar, bazıları duymazmış...

GOGO MEZARINDA UYU İSTEDİĞİNİ DÜŞÜNDE GÖR:

Alaca köyü yayla mevkiinde ''GOGO MEZARI'' denen bir mezar vardır.Gogo mezarında uyursan: Gündüz olsun, gece olsun düş(rüya) görürsün...İstediğin her ölmüş yakınını rüyanda canlı olarak görürsün.

MEZARA PARMAK UZATILMAZ

Mezara parmağını uzatanın parmağı çürür.

MEZARA AYAK BASILMAZ

Mezara ayak basanın ayağı çürür.

MEZAR TAŞINA YAZI YAZILIR

Bir örnek vermek gerekirse Işıklı Mahallesinde bir mermere şu sözler kazılmış:

''Bakı geçme ey Muhammet ümmeti

Ölünün diriden bir fatihadır minneti''

Ayrıca ölünün doğum, ölüm tarihleri, ruhuna fatiha...yazılıyor...

MEZARLARI ZİYARET EDERLER

Mezarları bayramlarda ve cuma günlerinde ziyaret ederler. Uzaktan gelmiş hemen gidecekse o zaman ziyaret günü önemli değil, her zaman ziyaret edebiliyor.

MEZAR BAŞINDA OKURLAR:

Mezar başında genellikle:Yasin, Fatiha, Kulhüvallahu okuyorlar. Çeşitli dualarda ruhuna gönderiyorlar.

MEZARA ŞEKER KOYARLAR

Mezarı ziyaret edenler mezar başlarına şeker, çikolata, helva...koyarlar.

MEZARLIK ORTAK MAL DEĞİL

Köyde ortak olarak kullanılan mezarlık yok. Aile mezarlığı veya sülale mezarlığı var.

MEZARLA İLGİLİ ÇEŞİTLİ ADETLER-İNANIŞLAR

1-Akşamları mezarlıkta gezersen çarpılırsın.

2-Mezarlığın yanında konuşursan ölü rahatsız olur.

3-Kadın salı günü ölürse cennete gider, erkek cuma günü ölürse cennete gider.

4-Haftada bir mezara kuran okunmalı.

GOGO MEZARI EFSANESİ

Bir kız zamanın birinde bir genci çok seviyormuş...O kadar çok seviyormuş ki! ..

''-Öl! ..''

Deseler, hemen ölecekmiş onun uğruna...

Gençte o kızı bir o kadar daha fazla seviyormuş...

Genç, kızı babasından ''-Allah'ın emrini, Peygamberin kavlini...'' anarak istemiş.

Kızın babası ''-Nuh! '' Demiş. ''-Peygamber! '' Dememiş.

Genç çaresiz boynunu büküp çekip gitmiş. Aradan günler geçmiş...

Kız bu duruma çok üzülmüş! ..Nerdeyse üzüntüden ölecek! ..

Babası zalim adam, kaçsa ölecek! ..

''-Dursamda öleceğim! .. Kaçsamda öleceğim! .. Bari kaçayımda öleğim! ..'' Demiş. Almış bohçasını eline kaçmış!

Yakınları yetişip kızı orada öldürmüşler, öldürdükleri yerde gömmüşler! ..

O gün bu gündür o mezara ''GOGO MEZARI'' derler.Çok candan sevdiklerini kaybedenler, o mezara gider uyurlar, düşlerinde sevdiklerini canlı görürler...

TAŞ OLMUŞ GELİNLE DAMAT

Karçal mevkiinde,köyün yaylasındadır.

Bir zamanlar bir anne, bir oğlana vermek istemiyormuş kızını. Kızıda ısrarla o oğlanı istiyormuş.

Annesi çok kızmış! Kızına beddua etmiş:

''-O oğlana gelin olduğun gün ikinizde taş olasınız! ..''

Kız, o oğlana gelin olmuş. Anneninde bedduası kabul olmuş. Gelinle damat taş olmuşlar.

HZ. ALİ'NİN ATININ NAL İZİ

Alaca Köyü- Valaşi Çulavenağhi mevkiinde bir taşın üzerinde nal izleri var. Diyorlar ki:

''-Hz. Ali burdan geçerken, o taşa atı basmış. O gün bu gündür o iz vardır.''

NAZARA İNANMA

Köyde nazara inanıyorlar: İneğin sağılmaması, sütünden kan gelmesi, öküzün kan işemesi...

Horoz sesi işitmemiş kiraz ağacının dallarını(acı kiraz olacak) asarsan nazar almaz.

Nuska yazdırır asarsan nazar almaz.

Kedi, köpek, inek tüyünü yolarsın. Üzerine unu dökersin. Ateşle yakarsın. Tüsüsünü çocuğa verirsin, çocuk nazardan kurtulur.

NUSKA

Sevdiği kızı veya erkeği kendine bağlamak için, hayvanlar hastalanınca nazardan kurtulsun diye NUSKA yaptırıyorlar.

CİNE PERİYE İNANIYORLAR

Köyde CİN'e, PERİ'ye inanıyorlar. Ortadere deresi ile Valaşi deresi cinli, periliymiş. Cinler, periler davul çalıp, saçlarını tarıyorlarmış. Geçen adamları gelin yapıyorlarmış.

ÇEŞİTLİ ADETLER İNANIŞLAR

1-Çarşamba günü birinebir şey verirsen(süt, yoğurt...) , ineğin uçar,kan sağılır.

2-Cuma günü birine bir şey verirsen ineğin uçar, kan sağılır.

3-Salı günü yeni işe başlarsan sallanır, o iş bitmez, sallanır.

4-Yeni yılda evine ilkönce kim gelirse evini o ayaklar. O kişi uğurlu ise işlerin o yıl iyi gider. Her yıl o kişinin evini ayaklamasını istersin. Ayaklayan kişi uğursuzsa işlerin o yıl kötü gider. O kişinin evini ayaklamasını istemezsin.

5-Ekmezden tohum verirsen, o sene seninki ekin vermez.

6-Yılbaşında ceviz verilmez ineğin ayağı kırılır.

7-Yılbaşında fındık verilmez, ineğin ayağı kırılır.

8-Yılbaşında ineği ahırdan çıkarıp evin içine sokuyorlar: bereket, bolluk olsun diye!

9-Evin içine yılbaşında arpa döküyorlar, bolluk olsun diye!

10-Yılbaşında kapı kapı gezip koro şeklinde:

''Büyükanne çık dışarı''

''Çıkmadınsa dışarı''

''Sıçarım o yanki kapına''

''Verirsen erkek olsun''

''Vermezsen kız olsun''

Diye bir şeyler isterler. Buna karşılık hane sahibi: pasta, şeker, elma, armut, hurma, peynir, helva, bisküvi... verir.

11-Yılbaşında kimsenin evine gitmeyeceksin.

12-Demirelması hasut insanların olduğu yerde yetişmez.

13-Huzursuz evde mutlaka haram vardır.

14-Erkek çocuklar sünnet ettiriliyor. İsteyen tören yapıyor, isteyen tören yapmıyor. Sünnet ettirilen çocuğa bir kirve tutuluyor.

15-Sövmek fukaranın mavzeridir.

16-Yılanı konuşanı düşmanı diller.

17-Tavuğun kuçusunu yersen düğününde dudakların siyah olur.

18-Çeşitli ağrılı hastalıklara okutturarak, tedavi olacağına inanıyorlar.

19-Gündüz kimseye süt, yoğurt verilmez, gece verilir.

20-Komşu köylerdeki cenazelere gidiyorlar.

21-Dedikodu yapılıyor.

22-Lakap takılıyor: Sarıbıyık. Dörtgöz...

23-Adlar kısaltılarak söyleniyor: Hati(Hatice) , Sündo(Sündüs) .

HASTALIKLARIN TEDAVİSİ

DÖVÜLMÜŞ YARA:

Tuzu kavurarak, yakmayacak şekilde saracaksın.

KÖTÜ KANI TEMİZLEME:

Vücuduna sülük koyarak emdireceksin. Eskiden özel sülük saklayan, yetiştirenler vardı.

DİŞ AĞRISINI KESME:

Surandi bitkisini kaynatıp gargara edeceksin. İçersen ölürsün.

Pamuğa hidrolik sürer koyarsan ağıran dişine, ağrısı kesilir.

SOĞUK ALGINLIĞI:

Ihlamuru kaynatıp içeceksin.

Ayva yaprağını kaynatıp içeceksin.

YARAYI TEMİZLEME-DEŞME:

Balasağva otunu bağlarsan yarayı temizler, deşer.

EZİKLER:

Kuru soğan eziklere iyi gelir.

Soğuk su eziklere iyi gelir.

TATLI YARA(MANTAR) :

Hastanın kendi dışkısını süreceksin.

ROMATİZMA VE MİDE AĞRILARI:

Isırganotunu kaynatıp yiyeceksin.

ATASÖZLERİ

Dökme toprak yerde durmaz, koyma akıl başta durmaz.

Hem düğünü olacak, hem ekmeği kırılmayacak.

Kötü gelin senin, kötü hava benim olsun.

Karım hastalanacağına ben hastalanayım, ben öleceği karım ölsün.

Akıl dal daldır, baltayla kafayı yarıpta içine akıl konulmaz.

Değirmene giren unsuz, kavgaya giren kansız çıkmaz.

Düğün yemeğinden kimsenin karnı doymaz.

Çalma kapıyı çalarlar kapını.

Çok bağıran tez yorulur.

Herkes anamı soruyor, babamı soran yokki!

Köpek pislik yemekten vaz geçmez.

Geç gelen cebinden yer.

Martta ya herk et ya terk et.

Hayvanlara bakmazsan yer içer martta göçer.

Abrilin beşi öküzün leşi.

Abrilin onu öküzün gönü.

Mayısın yedisinde yedi horom ot lazım.

Aynan yoksa komşuya bak.

Eve lazım olan şey camiye haramdır.

Allah, şoför mahalini kadınlar için yaratmış.

Ana merekte gelin terekte.

Kakoğlu'nun bir hançeri varmış, oda bir boka yaramazmış.

DEYİMLER

Mabal çekme.

Kemene çekme.

Eşeğine binip eşeğini aramak.

Artvini geçip pantolonu açmak.

Kırmızı ip bağlama.

Denizi geçip Çoruh'ta boğulmak.

Bant teline dokunma.

ÖZMEME EMDİRMİŞİM

(Alaca köyünde anlatılan tarihi bir öykü)

Osmanlı devrinde eskilerden birisi askere gidiyor:

''-Gidipte gelmemek, gelipte görmemek var.Allaha ısmarladık! '' Diyor ve gidiyor...

Aradan onbeş- yirmi yıl geçiyor.Giderken karısı hamileydi. Ama o günün koşulları: ne mektup, ne haber!

Adam askerden geri dönüyor. Pencereden içeri bakıyor. Karısının yanında uyuyan bir genç görüyor:

Tandırı tandır gelin

Ateşi yandır gelin

Koynunda yatan yiğit

Neyindir senin gelin

Kadın içerden yanıt veriyor:

Tandırı tandırmışım

Ateşi yandırmışım

Koynumdaki yiğite

Özmeme emdirmişim

Diyor. Adam karısının yanında yatanın oğlu olduğunu anlıyor. Sarmaş dolaş oluyorlar. Güzel günler onları beklemektedir...

BADEMCİKLER VE RAKI

(Tahsin Karadeniz'in anlattığı askerlik anısı)

Pötürge'de askerlik yapıyordum. Bademciklerim şişmişti.

Askeri doktora çıktım. Sordu:

-Oğlum görevden kaytarmak için mi geldin?

-Hayır doktorum. Memleketimde bu derdim yoktu. Burda oldu,bademciklerim şişti.

Dedim.-Öyle ise onun ilacı bir kadeh rakıdır.

Dedi.

1964'te bir kadeh rakı içtim. o gün, bu gündür bademciklerimden bir zorum yoktur.

TARİHİ KİŞİLER:

ŞEVKET ÖZÇELİK:

Osmanlı Döneminde Batum'da yüzbaşılık yapmış.

ASLANAĞA(KARADENİZ) :

Osmanlı Döneminde Borçka'da kaymakamlık yapmış.

KAHRAMAN SÖNMEZ:

1935-1940 tarihleri arasında Vezirköprü'de belediye çavuşluğu ve zabıta memurluğu yapmış.

İSTİKLAL MADALYASI ALMIŞ OLANLAR:

1-İsmail Başsoy

2-İdris Özçelik

3-Ahmet Gökaydın

KORE MADALYASI ALMIŞ OLANLAR:

1-Hikmet Sönmez

2-İsmet Öztürk

İLYAS BAŞSOY ESKİYİ YENİYİ ANLATIYOR:

(Doksan sekiz yaşlarında canlı tarih İlyas Başsoy)

ÇOCUKLUK YAŞLARIM

Çocuk yaşlarından beri potin görmedik! Çarıkla büyüdük! Hiç bişemiz yoğidi! Başı açık, yalınayak! ..

Bitler yedi. Bitleri söylemiyeyim bari!

Çocukluktan ne anlatayım? Çocukluktan zaten ne biliyorum ki! ? Sana ne anlatayım? Çocuklukta ne yaptık ki! Aldık keçileri... Çıktık ormana... Yattık aşağı! Çocuklukta ne olur(!) Samsun'a gettuğ, çocuğiduk o kadar...

RUS GELDİ SONRA İNGİLİZ GELDİ SONRA RUS GELDİ

Samsun'a gittuk. Onbeş gün denizde sallandık...Onbeş gün! .. Motor ile... Motor ile gittuk. Onbeş gün! Muhacir olduk!

Rus geldi.İngiliz geldi! Sonra Rus geldi.Evveli Arap geldi...

Rus geldi.Ne eziyet vermesinler! O zamanda biz kalktık gittik orya.

Çete indi burdan. Bizim çete. Dedilerki:

''-Git Samsun'a! Hayde! ..

Samsun'ide zaten bilmiyorduk! Biz ne Samsun'i biliyorduk! ..

Düşman geldi. Babam Batum'a gitti. O zaman çete zamaniydi. Herkes silahı tutan peşine gittiler...

...

Öküzlere yükledik yükleri. Öküzlerle götürdük.Geçtik habu Çoruğu. Aşşağta köprü yoktu o zaman. Borçka'da Katiphanı'na indik. Katiphanı'nda kayık bağlıydı. Kayığa doldurdular bizi. Çeteler dediler ki:

''-Geçin Samsun'a! ..

Geçtik Samsun'a. Samsun'da kaldık. Samsun'dan Çarşamba'ya çıktık. Yukarı Çarşamba köylüğuna. Köylükten, ordan kaldırdılar. Karakovuğa çıktık. Karakovuğ diye bir yer. Samsundan yukarı.

İşte orda yerleştik. Beş altı sene orda kaldık. O devirde on yaşlarında vardım.

Doğum tarihim 1329 dur.Ama yaşım bu tarihten çoktur. Ana yaşımı bilmiyorum.Şu anda doksanı geçtim. Benim emsalim kimse yok burda. Ben kaldım burda.

Ordan geldik, İngiliz vapuruyla Batum'a.

...

Yol yoktu, ayağ ile Batum'a gidiyorduk. Bakü'dan o zaman bize gaz yaği veriliyordu. Batum'da dağıtıyorlardı.

Sonra...

Üç at bağli paytoninen Batum'dan Borçka'ya gider gelirdik. Heba yoluyla. Maradit yoluyla.Top yolu dedikleri odur. Batum burdan yakındır. Hopadan gitmiş olsak uzaktı.

...

Zaten Batum'a biz geziyorduk:Gaz yaği, tuz... almak için.

...

Bir kat yatak aldık sırtımıza... Yirmi kişiye bir kat yatak.Hep yaya...

Yahu bizi istedi Türkiye:

''-Kalkın! Gedin Samsun'a! Gedin İstanbol'a! Rus geliyor! ''

...

Türkiye geldiği zaman ipi uzattı Çoruğha. Tahta bağladı.Üzerinden geçtik.Karşıya halatları bağlamak için yüzmeyle geçtiler.

...

At yok! Yol yok! Ne olur? Hepsini bıraktık:Koyunuda, keçiyide, yatağide... bıraktık gittik! Rusya sürdü malı götürdü, kesmek için!

...

Rus'un süvarisi geldi, kırk - elli at... Kaynarca'yı esir aldılar... Rusça bilen Rusça konuştu, Ruslar'la.

Dedem, dayım bir sene suyun altında bir sığınakta bir sene gizlendiler...kaldılar...

Dedem orda öldü, Batum'da.

...

O devir!

Öküz çamura batmış... Öküzün ayakta gönünü almışlar diri diri... Kurumazdan iğne ile ayaklarına çarık dikmişler, eşkiyalar! Böğürüyor öküz! Gözümle gördüm o deviri, o günleri! ..

...

Çerşembe'de kaldık. Bişemiz yok! Gelmiş muhacirlerde ne olur?

Yozgatli Ermeniler vardı orda. Türkler'in gebe karılarına varana kadar öldürmüştüler...Türkler'de doldurdu Ermeniler'i kiliseye, verdi ateşi, hepsini yaktı.

TÜRKİYE GELDİ

Türkiye geldi. Bizde beş-altı-yedi sene sonra buraya döndük geldik, Batum üzerinden.

Her yol açıldı...Kars'ada gittik! Iğdır'ada gittik! Sarıkamış'ada gittik! ..

...

Beyler varidi. Sımarlasa sana bişey, götürmesen seni asarlardı. Hakim makim istemezdi. Kız isteyen onların emriyle isterdi. Kız evlendirecek olan onların emriyle evlendirirdi. Akşamdan çağırırdı seni:

''-Karşıya geçip falancayı vuracaksın! ..''

İtirazsız geçip vururdu emiri alan... O devir öyleydi ama itaat vardı. Herkes kendi nefsindeydi. Herkes kendi işindeydi. O zaman öğleydi.

...

Eskilerden hiç kimse, hastahane gören yok! Ölen öldü! Kalan kaldı! Doktor namına gördüğümüz yoktu hiç. Türkiye geldi, doktor ganimet oldu. Akşam karnı ağıran şimdi sabahtan doktora gidiyor.

...

Ben beş tane kızı köçürdüm. Hiç birine sormadım. Şimdi ağnaşmamiş iş olmuyor.

Kardeşim şimdiki zaman öyle oldu!

...

Evle(öğle) meheli gelini getirirsin, akşama seninen konuşur. Eskiden ölene kadar gelin seninen konuşmazdi. Şimdi sen yatmadan o gidip yatıyor.Eskiden sen yatmadan gelin yatmazdı.

Eskiden komşuluktada itaat vardı.

Şimdi Ruslar cami yapıyorlar...

ŞİMDİ MİLLET BEYAZ EKMEK YİYOR HEPTEN ŞAŞURDİ

Artvin'e gittim. Anlatayım sana meseleyi: Artvin'e gittimde yoli başladuk. Artvin'den bir çavuş verdiler.

Ya altı çocuğun olacaktı, ya otuz gün yolda çalışacaktın, ya da beş lira para verecektin!

Beş lira para bulamadık! Öyle zaman varıdıki, beş lira parayı bulupta veremedimde, yola çalışmaya gittim, Artvin'e! ..

Gittik Artvin köprüsüne. Artvin köprüsüne gittik! Geldi çavuş, dediki:

''-Bu olmamiş! ''

''-! ..''

''-Kanava yapılmamış.''

''-Ne olacak? ''

''-Tekrar başlayacaksınız! ''

''-Tekrar başlayalımda, yahu, bitler yedi bizi! Kapıda, dışarda, hasır üzerinde yatıyoruz! Handa! Handa!

Tekrar indik Borçka'ya. Borçka'dan başlattırdı yolu tekrar. Çıktık Artvin köprüsüne.

Yahu gene:

''- Olmamış! '' Diyor. Vereceğimizde beş lira ha! Para yok ki, beş lira bulsanda versen orya. Öyle zamana kaldık!

Çarıkla geziyorduk. Çamurli, başi açık, yalınayak! .. O zaman öyle idi. Şimdi millet beyaz ekmek yiyor, hepten şaşurdi.

Hepten şaşurdi!

ALTUN GİTTİ TUCİ KALDİ

ZAMANE PİCİ KALDİ

Şimdi her eve bir maaş giriyor!

OKUMAYAN SIPA GİBİ SÜRÜNÜR

1938'de eğitmenin elinde okumak vardi. O zaman okumakta ekmek yoktu: Keçide, bu gün mezre dediğimiz yerlerdeki mısır tarlalarında ekmek vardı.

Şehir nedir bilmezdik...

Aç kaldığımızda da, binbir türlü zorluklarla, Maçahel'e gider, mısır getirirdik sırtımızla.

Bundan elli yıl öncesini pek hatırlayamıyorum! ..Bilmiyorum! Göç devrini yaşamadım.

Elli kilo yükü sırtıma alır, Karçal yaylasından köye getirirdim. Sekiz-on saatlik yol. Oradan hemen dinlenmeden koğha koşardım,gece, mısır tarlasını beklemek için...

Gün geçtikçe fakirlik artıyor!

Bu gün okumakta ekmek var. Okumayan sıpa gibi sürünür! ..

BEYLERE BARNA

Eskiden beylik devrinde, beyler bizim köylülere, gerek sırtlarıyla gerek katırlarla ''BARNA'' ağacının odunlarını taşıtıyorlarmış, yakmak için!

''-Götürmem! '' Diye kimse itiraz yapamazmış, yapamazdı! Yapsaymış, yapsaydı hayatıyla ödermiş bu itirazın bedelini.

Devüskel beyleri ile Balcı Çifteler beyleri eskiden devletti...hükümetti!

ÇOBAN AHMET'İN BİTLERİ

Bit devrini, çarık devrini bizden önce ki kuşak yaşamıştı, bizde yaşadık. Çoban Ahmet, bitlerini iğne ile ipe diziyordu. O devri yaşayanlarımız var.

Şimdi biti tanıyanımız var mı! ?

ESKİDEN ŞENLİK VARDI

Eskiden şenlik vardı, şimdi geçim derdi var!

MERMER MEZARLAR

Şu anda imam lojmanının yapıldığı yerde(Valaşi) eski mezarlar vardı: Mermerden yapılmış. Daha sonra tahrip oldu. O mezarların yerinde şimdi imam lojmanı yapıldı. Nerden gelmişti? Nerden getirilmişti o mermerler? Merak konusu!

KONGRE GELİYOR

Annem anlatırdı:

''-Kongre geldi, rahatladık. Yaşamak için bir umudumuz oldu! ''

Annem, Erzurum Kongresi sevincini dile getiriyordu:

''-Kongre geliyor! ..Bu müjdeyi ulaştırdık birbirimize...''

Derdi annem. Diye sözünü bitirdi Dursun Özçelik.

ŞİMDİKİ GENÇLERİ SUYA DÖKMEK LAZIM

Şimdiki gençleri suya dökmek lazım! Hepsi tembel, gıçlarında ütülü pantolon, ayaklarında iskarpin!

Biz eskiden: Başı açık, yalınayak taaa Devüskel'den sırtımızla çala, Artvin'in Ağhıldaba köyünden sırtımızla saman getirirdik!

BU GÜN ÇALIŞMAKTAN NOKSANIZ

Bu gün çalışmaktan noksanız. Eskiden karda düşe, kalka, bata, kaya... iki saat öteden neker ve mercanotu taşırdık! ..

Şimdi aynı yerlere araba çalıştığı halde tembellikten kimse çalışmıyor. Erzurum'dan, Kars'tan, Ardahan'dan arpa ve ot alıp hayvanlara yediriyoruz.

Şimdi merekten otu alıp ahırda ineğe vermeye tembellik ediyoruz.

ESKİ DEVİR ÇOCUKLARI

Büyüklerin yanında oturamazdık. Sofraya koşamazdık. Büyüklerle yemek yiyemezdik. Büyüklerle konuşamazdık.

Şimdinin parmak kadar çocuğu büyük olmuş.

FIKRA

ALLAHTAN BULSUN MUHTAR

Yaşlı bir muhtar yola öteye gidiyor, hemde kendi kendine söyleniyormuş:

-Allah'tan bulsun muhtar!

Ama bu yaşlı kadın muhtarı tanımıyormuş. Aynı anda muhtarda bu kadının arkasından gidiyormuş:

-Muhtar ne yaptı sana anne?

Yaşlı kadın:

-Bana bir şey yaptığı yok! Herkes öyle diyor, bende diyorum, Allah'tan bulsun muhtar!

FIKRA

KEDİYE ÇINGIRAK TAKMA

Fareler bir gün toplanıp karar almışlar:

-Kedinin boğazına bir çıngırak takarsak daha bize zarar veremez!

En son sözü topal ve yaşlı olan bir fare söylemiş:

-Önemli olan o çıngırağı, o kedinin boğazına takacak olan bir cesaretli var mı içimizde?

FIKRA

KANI SENİN KAPINDA AKSIN

Vatandaş, hocaya sorar:

-Hocam adak kurbanım var. Bunu nasıl pay edeğim?

Hoca anlatır:

-Kurbanın başı hocanın, döşü hocanın, yedi hisseden beşi hocanın, namaz kılmak için hocanın, geriye kalanındada işi var hocanın! ..

Vatandaş hayretle:

-Hoca o zaman birşey kalmadı, al kurban senin olsun!

Hoca, vatandaşa derki:

-Kanı senin kapında aksın!

FIKRA

LAKLAKİ OLSUN

-Ölmüş kardeşin sağ mıdır?

-Niye sordun?

-Laklaki olsun diye! ..

AHMEDA'NIN RADYOSU

Ahmet Küçük, eğitmendir. O devirde bölgeye tek tük radyo girmeye başlamıştır. O devirde ilk radyoyu ilk radyoyu alanlardan biride eğitmen Ahmet'tir. Eğitmen Ahmet'in radyosuna ilk tepki babasından gelir:

-Oğlum bunu alacağına bir inek alsaydında, çocuklar sütünü içseydi daha iyi olmaz mıydı?

FIKRA

İMAMLA CAMUŞU

İmamla camuşu bostana girmiş. Bostanın sahibi olan çocuk babasına bağırmış:

-Baba bizim bostana imamla camuşu girdi ne yapayım?

Babası:

-Bostandan önce imamı çıkar, camuşu sonra çıkarırsın! ..

FIKRA

BÖYLE KOYUNA BÖYLE KAZAN

Yalancının biri atıyordu:

-Geçen bir koyun kestim, iki yüz elli kilo geldi!

Topluluktan birisi yalancıya karşılık:

-Geçen çarşıda bir kazan yapıyorlardı, bu yanki başında vurulan çekicin sesi öbür başında duyulmuyordu.

Yalancı hayretle:

-Böyle kazan olur mu?

Topluluktan bir başkası:

-Böyle koyuna böyle kazan olur!

NİŞAN DÜĞÜN

ANLAMA

Kız tarafının kızı verip vermeyeceğini anlamak için hiç kimseye duyurmadan, bir kaç eş dost gönderilir. Niyeti olumluysa, erkek tarafı istemeye gider.

KIZ İSTEME

Kız tarafının olumlu niyetini anladıktan sonra erkek tarafı, yakınlarından bir gurup oluşturarak kız evine, kızı istemeye giderler:

-Allah'ın emriyle, peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz! ..

Kız tarafı olumlu yanıt verirse nişan günü belirlenir.

NİŞAN TAKMA

İki çeşit nişan yapılır:

1-Küçük nişan: Kız isteme anında alınan olumlu yanıt karşılığında kıza ya bir yüzük ya bir mendil takılır.

2-Büyük nişan: Gün belirlenir. Nişan hazırlıkları yapılır.

EMANET

Nişan için alınan ziynet eşyalarıdır: Lira, zincir, bilezik, bir kat elbise, valiz, para...

VALİZ KALDIRMA

Erkek tarafından nişan için gelen valizi kızın babası kimi rey görürse valizi o kaldırır. Kaldıran kişi:

-Valiz ağırdır kalkmıyor!

Der. Erkek tarafı valizin üzerine para bırakıyor. Kız tarafı bahşişi aldıktan sonra nişan için gelen valizi kaldırıyor.

EL ÖPME

Oğlan tarafı ve yakınları toplanıyor. Kız evine gidiyorlar. En büyükten başlamak üzere gelenlerin elini gelin sırasıyla öper. Eli öpülen getirdiği hediyeyi geline takar: Bilezik, altın, küpe...

Nişanda çalgı çalınır. Oyun oynanır. Yemek yenir.

Kız nişanında erkek tarafı önce gelini ne zaman götüreceğini belirtir. Asıl söz kız tarafında biter. Aynı görüşü kabul eder veya başka tarih belirler.

Kız erkeğine nişanlandıktan sonra çikolata, şeker, mendil... gönderir. Böylece nişanlandığını erkeğe haber verir.

Nişandan aynı gün geri dönülür.

ENİŞTE GÖRME(ERKEK NİŞANI)

Erkeğe nişan takma olayına ENİŞTE GÖRME diyorlar. Kız tarafı enişteye: Gömlek, iç çamaşırı, saat, yüzük, pijama...alır. Kalabalık gelirse eğlence yapılır. Yemek sunulur.

Nişan bittikten sonra konu komşu:

-Gözünüz aydın olsun! Hayırlı olsun!

Dileğinde bulunurlar.

...

Geline giysi konfeksiyondan alınır.

ZİYNET EŞYASI

Geline ziynet eşyası olarak: Yüzük, küpe, zincir, bilezik, lira, saat... takılır.

Erkeğe saat ve yüzük takılır.

SAĞDIÇ

Erkeğin kirvesi sağdıcıdır. Düğün süresince erkeği temsil eder. Masrafları kendi cebinden karşılar.

ENİŞTE GÖRME VE CAMADAN

Kız tarafı kendi akrabalarını toplar. Enişte evine götürür. Enişte evi önceden bu durumdan haberdardır. Enişte görmeye bavul getirilir. Buna CAMADAN denir.

Masa hazırlanır. Masanın üzerine camadan yerleştirilir. Enişte gelir. Bavulun üstüne bahşiş bırakır. Bahşişi kız tarafı alır, bavulu kız tarafı alır.

Enişte bavulu almadan gelen konukların ellerini öper.

DADE

Erkeğin temsilcisidir. Sağdıcının karısıdır.

ŞERBET DÖKTÜRME

Geline, erkek evine geldiği ilk gün, bir bardak içinde şerbete ayağını vurdurarak döktürürler...tatlı olsun diye! ..

SESSİZ KONUŞMA

Gelin, kaynata ve kaynanasının yanında ya sessiz konuşur, ya hiç konuşmaz.Kimisi bu saygıyı uzun süre sürdürür.

ŞEKER DÖKME

Gelin, erkek evine ilk geldiği gün başına şeker dökülür.

KINA GECESİ

Oyun oynanır. Geline kına koyuyorlar. Mum tutup gezdiriyorlar, gelinin iyi olması için.

YOL KESME

Gelin damat evine giderken yol kesilir. Yol kesenlere para ve şeker verilir.

SÜT PARASI

Enişte kaynanasına süt parası verir, ayakdönümüne gittiği zaman. Bu kuralı uygulayanlar var, uygulamayanlar var.

HEDİYE ALMA

Kız tarafına hediye alınır: Battaniye, halı, para, ziynet eşyası...

Erkeğede erkek tarafı hediye alır.

BAŞLIK PARASI RÜŞVET

Alınıyor. Başlık parasına RÜŞVET diyorlar.

HAMUR SÜRME

Eve gelen gelin ilk olarak eliyle kapıya hamur sürer, bolluk olsun diye...

FİNCAN ALTI KIRMA

Yeni gelen gelin, damat evinde fincanın altını kırar. Fincan kız tarafından alınır. Amaç kız tarafının yüreği kırılsın.

BUĞDAY DÖKTÜRME

Erkek evinde gelinle birlikte oyun oynanırken, dadenin getirdiği bulguru gelin eliyle eleyerek bir örtünün üzerine döker.Bolluk olsun diye! Buğdayda olur.

YEMEK İSTEME

''Yesa

''Momolikosa

''Maşallahluktur yesa

''İsteruz on tepsi baklava

''Yesa yale yalesa...

Bu nakarat tekrarlanarak erkek evinde kız tarafı çeşitli yemekler ister.

Toplanan yemekler kız tarafına dağıtılır.

ÜÇ ÇEŞİT EVLİLİK

1-Aşık olarak evlenenler var.

2-Oğlana ve kıza sormadan, anne ve babanın isteği ile evlenenler var.

3-Kaçırma usulüyle evlenenler var.

KAŞIK KIRMA

Kaşığı kızın baba evinden DADE çalar getirir. Erkek evinde birini geline kırdırır. Birinide dade erkek evinin tavanına atar.

Eskiden o kaşıkları atın yelelerine bağlayarak getirirlermiş.

NİKAH

Önce dini nikah yapılıyor. Daha sonra resmi nikah yaptırıyorlar.

DÜĞÜN YAPMA

Genellikle düğünler köyde yapılıyor. Bazıları salon düğünü yapıyorlar.

ENİŞTEYİ İSTEME

Gelini baba evinden alırken kız tarafı erkek tarafından enişteyi ister:

-Enişteyi getirmezseniz bizde gelini geri götürürüz!

Derler. Enişte getirilir.

KAPIYA BIÇAK ÇAKMA

Gelini kapıdan dışarı çıkarırken, gelinin kardeşi kapıya bıçak çakarak:

-Kapı açılmıyor!

Diyor.

Erkek tarafı bahşiş veriyor. O zaman kapı açılıyor.

GELİN ARABAYA BİNEMİYOR

-Gelin arabaya binemiyor!

Diyor kız tarafı. Erkek tarafı bahşiş veriyor. Gelin arabaya biniyor.

ANANIN HELALLAŞMASI

Gelin arabaya bindikten sonra annesi:

-Benim dövdüklerimi helal et!

Der. Kızda helal eder.

GELİN ARABADAN İNEMİYOR

-Gelin arabadan inemiyor!

Diyor kız tarafı.

Erkek tarafı bahşiş veriyor. Gelin arabadan iniyor.

MEZE

Erkek tarafı kız tarafından şunları ister:

-Tatlı gelecek! Tavuk gelecek! Koç gelecek! ..

Erkek tarafı istenenleri getirir.

Kız tarafından gelenler damata kollarındaki saatlerini vb.... takarlar. Daha sonra damata verdiklerini geri alırlar.

Bunların tümüne meze deniyor.

Kız evinde yemek verilmez. Erkek evinde yemek verilir.

Kadın, erkek karışık horon oynarlar.

GELİNİN YÜZÜNÜ AÇMA DİLİNİ Mİ HUYUNU MU

Enişte gelince:

-Yüzünü aç!

Der.

Gelinde:

-Yüzümü açmam! Bir milyon ver. Tasma tak, yüzümü açayım.

Der.

Gelinin dediği yerine getirilir.Gelinin yüzündeki örtüyü bıçakla açıyorlar. Gelinin yüzündeki örtüyü erkeğin yerine ya erkeğin annesi, babası, sağdıcı açıyor. Örtüyü açan kişi soruyor:

-Elini mi keseyim, dilini mi keseyim?

Der.

-Dilini kes!

Derler. Böylece gelinin yüzü açılır.

NOT:

DÜĞÜNE DAVET

Nişana ve düğüne kapı kapı gezilerek davet yapılır, bir gün önceden.

DÜĞÜNDE YAPILAN YEMEKLER

Tatlı, sarma, fasulye, mercimek, sütlaç, silor, burma, makarna, patates, tavuklu şehriye...

DÜĞÜN SALONU

Köyde bir düğün salonu yapılmalıdır.

KADIN HAKLARI

Dursun Gökdemir şöyle çiziyor:

-Evlendiğimiz zaman kadının boğazına altın, sırtına boklu sepet asıyoruz!

ENİŞTEYE YUMURTA PİŞİRME

Enişte kaynana evine gelince yağda yumurta pişirilir.

ENİŞTENİN AYAKKABISINA YUMURTA İĞNE KOYMA

Enişte ayakdönümüne gelince ayakkabıları korunmazsa içerisine iğne ve yumurta koyuyorlar.

AYAĞA BASMA

Önce gelin eniştenin ayağına basarsa enişteyi alt eder. Enişte önce gelinin ayağına basarsa gelini alt eder.

BEŞİK DÜĞÜNÜ

Gelin doğum yaptımı baba tarafı haberdar edilir. Gelinin babası beşik alır. Erkek tarafına haber gönderir:

-Beşik aldım, düğün hazırlığı yapılsın!

Haberi alan oğlan tarafı düğün hazırlıklarına başlar: Yemekler hazırlanır, konu komşu davet edilir...

Kızın babası torunu için aldığı beşiği getirir. Beşik düğünü yapılır. Oyunlar oynanır... Çalgılar çalınır...

ERKEK ÇOCUĞUN DOĞUMUNU MÜJDELEME

Erkek çocuğun doğumunu müjdeleyene, çocuğun yakınları: Para, şeker... veriyorlar.

YÖRESEL BAZI SÖZCÜKLER VE ANLAMLARI

A

ABRİL: Nisan ayı.

B

BALASAĞVA: Geniş yapraklı diken.

BARNA: Meşe türü enli yapraklı ağaç.

C

CAMUŞ: Manda.

Ç

ÇULAVENAĞHİ: Ufak beceriksiz adam.

D

DÖŞ: Gövde.

G

GOGO: Kız, gelin.

GÖN: Deri.

GÜCÜK: Şubat.

H

HASUT: Çekememezlik.

HERK: Tarlayı sürme işi.

HOROM: Yaklaşık sekiz-on kilogram ot demeti.

K

KANAVA: Şose kenarındaki kanal.

KUÇUSİ: Tavukların taşlığı.

L

LAKLAKİ: Şaka olsun.

LEŞ: Hayvan ölüsü.

M

MABAL: Bir kişiye ait tüm günahları.

MAÇAHEL: Camili bucağı ve çevresi.

MEREK: Ot ve saman saklama yeri.

MOMOLİKOSA: Sakalsız horoz.

Z

ZEMHERİ: Ocak ayı.

YARARLANDIĞIM CANLI KAYNAKLAR

Dursun Özçelik:58 yaşında, ilkokul mezunu

Nevzet Özçelik:61 yaşında, ilkokul mezunu

Kamil Başsoy:65 yaşında, ilkokul mezunu

Ruhsat Başsoy:68 yaşında, ilkokul mezunu

İlyas Başsoy:93 yaşında, ilkokul mezunu

Dursun Gökdemir

Yılmaz Gökdemir

Osman Gökdemir

BU İNCELEME HAKKINDA YORUM YAPANLAR VE YORUMLARI:

ÖZER ÖZTÜRK:-Sayın...Hüseyin Gezer.... Hocam çok çok teşekkür ederim...köyümüze ait böyle bir çalışmayı ilk kez görüyorum...Bu çalışmanızı özellikle arşivimde saklayacağım...Kaç yıllarında kaldınız köyümüzde..?.kaç yıl kaldınız..?.keşke elinizde o yıllara ait fotoğrafta olsaydı...belki de vardır..paylaşırsanız sevinirim..şu anda nerde yaşıyorsunuz...emekli oldunuz mu.?...kaç yaşındasınız.?..Bu arada ailemin bireylerinin adını çokca gördüm...Ben Mazlumoğlu İsmet'in (kozoğlu) oğluyum...37 yıllık öğretmenim..halen çalışıyorum...Babamla ilgili bir anınız var mı..? Paylaşırsanız sevinirim....Tekrar söylüyorum..mükemmel bir çalışma..inceleme yapmışsınız.Köyümüzün...geçmişi ..tarih...coğrafya ....sosyolojik...kültürel yapı...her şeye değinmişsiniz..Elinize yüreğinize sağlık..arada iletişim kuralım...Size.. sağlık...sıhhat mutluluklar diliyorum....sağlıkla kalın....Özer Öztürk..

HÜSEYİN GEZER:- 22.07.1991'de Alaca Köyü(Valaşen)nde göreve başladım; 28.10.1992'de Alaca'dan ayrıldım. Borçka Yeniyol'da göreve başladım. Ben bu köy incelemesiyle Borçka'da Kaymakamlığın açtığı yarışmada 300 öğretmenin içinde birincilik ödülünü ben aldım . Bir maaş tutarı para verdiler, ayrıca 5 cilt Devrimler ve Karşı Devrimler Ansiklopedisi verdiler, bende bu ansiklopedileri Borçka Kültür derneğine hediye verdim. 60 yaşındayım. 2003 te emekli oldum. Hem Şavşat'ta hem Arhavi'de yaşıyorum. Selamlar!..

ÖZER ÖZTÜRK:-Hüseyin Hocam bu çalışmanızı sizin adınızı anarak bir çok köylümle amcalarımla..kuzenlerime iletmek isterdim...ancak PAYLAŞ kısmı yazmadığı için paylaşamıyorum....eminim benim gibi okuyup keyif alacak nostalji yapacak..kendisinden birşeyler bulacak...sonuçta sizi takdir edecek çok kişi olacaktır....selamlar..

***

TANER DELİMEHMETOĞLU:-Merhaba hocam saygilar .muhteşem. arşiv . çalışması. Batumda..yüzbaşı. Olan Şevket. Ozcelik.in torunuyum. Taner ozcelik

HÜSEYİN GEZER:-Memnun oldum!

TANER DELİMEHMETOĞLU:-Sağolun hocam .Bende.

***

ÖZKAN-SÜLEYMAN ALİ-HAMİDE-ZEYNEP SOLMAZ:-Sarihasanogullari .alaca. Besavdan inme

HÜSEYİN GEZER:-Verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim, bunuda ilgili bölüme yazdım. Selamlar!..

HÜSEYİN GEZER:-Besav neresi? Bu günkü adı ne?

***

FATOŞ SÖNMEZ:-Merhabalar hocam çok teşekkür ederiz ellerinize yüreğinize sağlık çok güzel yazı olmuş.bilmediğim çok şey öğrendim.Alaca köýüne bağlı ukanvake liyim.

***

ERDİNÇ SÖNMEZ:-Köyüm, köylüm ve şahsım adına çok teşekkür ederim.

***

MEHMET ALİ ALPAYDIN:- Hazırlıyan ve emeği geçenlere çok teşekkür ederiz.

***

ELİF ÇİL:- Köyümü anlatan satırlar, geçmişten! ..Bilinmeyenler. Teşekkür ederim.

***

TC NEJLA KAYA KÜÇÜK'te beğendiğini ifade etmiş.

//HÜSEYİN GEZER/ ŞAVŞAT

Hüseyin Gezer
Kayıt Tarihi : 25.11.2016 17:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hüseyin Gezer