Liberali olsun olmasın kapitalin, kapitalistin, sömürgenin, ağanın, ezenin ortak tutumları, duruşları, tavır alışları vardır. Emellerine erişebilmek için olmazsa olmazları!
Karşısındaki bilgisiz/cahil,zayıf, güçsüz, hastalıklı, yalnızsa bu işi çok kolaylaştırır. Hatta “körün gözünü açma görür! ” demeleri bu yüzdendir.
Tam tersine bilgili,iri, güçlü, dip diri/sağlıklı, örgütlü ise bu onların ereğine ulaşmalarını güçleştirir. Belki de olanaksızlaştırır.
Zaten yalnız olan, güçsüz olan, hastalıklı olan bilgisiz, örgütsüz kendi kabuğuna çekilmiş olup; ne sabuna ne suya dokunmamış, kirden kokmuş olmaz mı? Bencil, aman sendeci, bana neci sarmalında, “Her koyun kendi bacağından asılır”, “Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın” demez mi?
Elinize bir kurşun kalem alın,isteyince hemen kırabilirsiniz. Bir hayvanı aynı şekilde korkutabilirsiniz. Bir insanı yine bildik bir şekilde yıldırabilir, korkutabilir, ona istediğinizi yaptırabilirsiniz!
Bu güne dek tüm bunların yapıla geldiğine, yapılmakta olduğuna tanık olmuşuzdur, oluyoruzdur da. İçimiz kan ağlasa da, bir şey yapamamanın ezikliği, burukluğu, vicdan azabı, üzüntüsü içinde kahrolmuşuzdur! ..
Tersine bilgili, güçlü, sağlam, canlı, sırt sırta ve el ele, örgütlü olunursa; ne bir tek kalem gibi kolayca kırılır, ne bir hayvan gibi korkar, ne de zavallı bir insan gibi kolayca yıldırılabilir, korkutulabilir; ona her istediğinizi kolayca yaptırabilirsiniz! ..
ABD’nin ve bazı AB ülkelerinin bu güne dek yaptıklarını şöyle bir gözünüzün önüne getirin! . Bir düşünüp, değerlendirin, yorumlayın! Hangi sonuca ulaştık dersiniz? ! .
Diyorum ki, bunları göre göre, yaşaya yaşaya kanıksamış, içselleştirmiş; veyahut ta bunlar kendilerine öğütlenmiş, öğretilmiş, emredilmiş olan kimileri de bunları yaşam düsturu haline getirmiş; alışkanlık edinmiş, uygulama kararlılığına girmiş olamazlar mı? Öyle uygulamakta olanların şimdilik de olsa emellerine ulaştığını görmek, böylelerinin iştahını kabartmaz mı?
Üstelik böyle sürekli emir dikte ettirilir, öğütler verilir, yol yordam öğretilir, tüm olanaklar bu amaçla önüne serilirse; kirli emeller kolayca uygulamaya konulmaz mı? Zaten bunu düşünenler, bu günü düşünmüyorlar mı? Yarınlar umurlarında mı ki? Bu günü kurtaralım, yarına Allah kerim demiyorlar mı?
Aklınıza bir türkünün nakaratı gelmedi mi? “hani benim recebim, recebim sarı lira vereceğim, almazsan karakola gideceğim”! İşte böyle, türküde geçenler gerçekten yaşanır, sarı liralar verilir, karakollara gidilir, hapishanelere tıkılır; aylar, yıllar geçirilir; unutulur, unutturulur.
Dili fazla uzayanın dili biraz yada kökten kesilir. Birkaç borazancı tutulur. Koyunlar uyutulur!
Hitler’i anımsayın. Neler yapmıştı, nasıl yapmıştı? Kimlerden başlamıştı? Önce kimler, sonra sıra kimlere gelmişti, daha sonra da kimlere?
Bir de kulak verin Büyük Usta Ozan’ a, ”Ben yanmasam, sen yanmasan, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”! Dememiş mi? Yanan mum dibini değil, çevresini aydınlatır değil mi? Yanmak kendisi için değil, başkaları içinse, doğru bildiği, güzel şeyler içinse kutsaldır! ..
Bakın toplumumuza bölük pörçük, param parça, darma dağın, tel tel! Herkes birbirine acaba ile bakıyor; kinle, nefretle bakıyor!
Türk mü, Türkçü mü, Osmanlıcı mı yeni 0smanlıcı mı(!) , Atatürkçü mü? Dindar mı dinci mi, takiyyeci mi, (hülleci mi,) dinsiz mi? Evetçi mi, hayırcı mı? Çanak yalayıcı mı, kemik sıyırıcı mı, yüze tükürücü mü? Bizden mi, değil mi? Eşinin / Başı açık mı, kapalı mı; rahibe gibi mi, Anadolu kadınınki gibi mi kapalı; çağdaş, demokrat, laik kadınınki gibi mi açık? İhale alıp satıcı mı, köşe dönücü mü; emekçi mi? Satılmış mı, satılabilir mi, satın alınabilir mi? Amerikancı mı, Avrupalı mı (!) , iki yüzlü mü / çok yüzlü / politikacı mı, ajan mı, işbirlikçi mi? Arap mı, Tatar mı, Kürt mü, Alevi mi, Sünni mi, Laz mı, Çerkez mi, Zaza mı, yerli mi, göçmen mi, hangi ülke göçmeni Mısır, Irak, Lübnan, Arabistan, Yugoslav, Bulgar, Yunan… uzayıp gider bu zincir halkalarca, bu bakış türleri? ! .At izi it izine karışır. İşin içinden çıkılmaz olur.
Tam balık avlamak için gereken ortam yaratılmış, su bulandırılmış oluyor.
Bu bakışlar, kin yaratıyor, öğretiyor, kin belletiyor, gösteriyor, kin körüklüyor diyorsanız, türkülere kulak verin! Ne diyordu türkünün nakaratı, “hani benim recebim, recebim sarı lira vereceğim, almazsan karakola gideceğim”! ..
Neden Ulusal Eğitimin Bakanı bir uzman eğitimci değil de, bir bakanlığı yüzüne gözüne bulaştırmış (bakanlığı zamanında olanlar Çin’ de olsaydı bakanı intihar etmiş, Japonya’ da olsaydı harakiri yapmış, demokratik bir ülkede olsa bakanı istifa etmiş olacak olan, ama bizde tüyü kıpırdamamış, pişkin, üstelik ödüllendirilmiş!) bir avukat? ! .
Neden Diyanet’in bütçesi, yedi bakanlığın bütçesinden fazla? Her dönemde Diyanet kadrosuna eleman alınır, diğer banlıklara buradan aktarma yapılır! Neden YÖK’ ün başında YOK? ! Neden bokladıkları ÖSYM’ nin başına getirilen dokumacı/ tezgahtar / terzi? ! . İmam Hatip Okulları neden arka bahçe olarak daha gündemde, nerelere eleman yetişiyor bu okullardan da, YÖK başkanının işi gücü onları bir yerlere yerleştirmek için Anayasa’ yı arkadan dolanıp durmak oldu?
Neden maliyenin başına, yapmadığı halde ‘babalar gibi satan! ’,kümesin önüne bağlanan tilkiler gibileri bağlanır? ! .
Neden devlet bankaları çiftlik gibi kullanılır? İhalelere tek bir siyasi partinin kabul ettikleri katılır!
Doğru dürüst Türkçe konuşamayan, adam yokmuş gibi okyanus ötesinden, ille de kuzey, doğu, güney doğu, illerinden ve belli bazı kökene ve özeliklere sahipler (!) bakan yapılır?
Neden doğru dürüst gerçek bir tek sendika değil de, bölük pörçük çok sayıda sarı sendika önerilir? (Bizim sendika üyeleri de bunu iyi bir şey sanır!)
Neden sarı liralar verilir, karakollara düşürülür, hapishanelere tıkılır, unutulur, unutturulur? ! . Neden, neden, neden? ! .
Nedenler çok, yanıtlar da.
Böl, parçala, yönet! ..
Kayıt Tarihi : 27.9.2010 14:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kapitalizmin sömürü planı aşağı yukarı böyle işliyor ama devletin halkı sömürü planı diye bir şey olur mu dersiniz? ! .
Tebrikler bilgilendirmenize
Selam olsun tüm izmir kardeşlerimize
Dün Viyana, Mısır, Kosova Seferi.
Kahrolsun saltanat,
Tanzimat, meşrutiyet..
Yaşasın Cumhuriyet!
Sayısız nutuk, sayısız ferman.
Yine köylümüzün elinde karasaban,
Yine köylümüz yarı aç, yarı perişan.
Bu gün asker Bosna’ da,
Somali’de, Afganistan’da.
Kahrolsun emperyalizm.
Sönsün bu ateş, bitsin bu savaş.
Rum-Ermeni, Sünni-Alevi
Kürt-Türk diye böldüler bizi.
Kırdırdılar kardeşe kardeşi.
Amaç apaçık belli.
Böl-parçala-yönet modeli.
Kara Sayısız nutuk, sayısız ferman.
Yine köylümüzün elinde karasaban,
Yine köylümüz yarı aç, yarı perişan.
Karar veren merci,
AB-IMF-ABD değil mi?
Yine pek çok nutuk,
Yine pek çok can.
Artık elinde karasaban yok ama
Bu sefer köylümüz tam aç, tam perişan.
Naime Özeren
30 Ocak 2007
Eh üstadım. Emperyalistlerin taktiği bu. Ama illa da içeriden bir işbirlikçi olması gerekmez mi stratejik noktaları ele geçirmek, istendiği gibi at oynatabilmek için. Artık at da onatılmıyor. Sadece parmaklar yoruluyor. Uzaktan kumandalı füzelerle savaşlar kaznılıyor... Kutlarım yürekten milli görüşlerinizi...
TÜM YORUMLAR (14)