İnsan kendisi olmayı dener...
can ve kendi ruhuna yetişir rüzgar...
sürahiden kadehe boşalan bir damla kan,
göz yaşı ve lale rengi bayındır yalan.
Kuşağında pervazlar. Amaç yorumlamak tabi ki,
Ay ve güneşin yalnızlığını.
Kur'an tahkir etmiştir şairleri,
lakin şairler yapamayacakları şeyleri söylerler.
boş kaygılar ve cümlelerle
övünürler.
itibarları beş paralıktır.
Yalnız çarşılarda rüzgara yenik düşen tüm hatlarıyla bir kadının,
ruhunun vücuduna dokunan nezaketini resm iderler.
Hani ya olur mu çıngıraklı bir klavuz ve ten rengi merhaba,
Hani ya doğar mı güneş,
kurşunsuz bir redif faslıyla.
Ne geceye ve ne güne kardeşim.
Tüm bunlar peşi sıra gelmekte.
Kur'an'ı anlamayan yalın ayak yoksullar.
Kendilerini dünyevi olanla kandırmakta.
Rüzgar bizim çölümüzde bize endişe salmakta.
Kardeşlerimiz bizleri,
Taht kavgalarında katletmekte.
Sen ve secden eyyyy mümin.
Nereye kadar belirtebilirsin Tanrı'nın hakikatini.
Frederic Nietche bahsederken bizlere,
hiçliğin hakiki manası,
asılıverdi kulaklarımızın uğultusuna.
Hadi yani böyle mi buyur muştu ZERDÜŞT.
yani bir masal mı tüm bu ilahi metinler.
Yani Musa konmadı mı ki sandığa,
Ve Züleyha gerçekten Yusuf'a meftun değilmiydi ya?
Hani yani İsa göğe yükselmedi mi,
Meryem utanç içerisinde kavmine,
vardığında kucağındaki bebekten dolayı tahkir edilmedi mi.
Ki O İsa beşikte onlara seslenip Hakikati Haykırmadı mı?
Hani ya İbrahim Ateşe atılmadımı ki ve onu "Eyyy ateş serin Ol" Nidası ile Tanrı göle çevirmedi mi...
Bütün bunlar.
Hani tüm bunlar bizim aslımızın neresindedir. Eyy Peygamber diye soran Müşriklere..
Bu fasıllar defaatle ancak defeatle açıklanmadı mı ki...
Hala inkar peşindeler.
Ve siz ey yoksul ve yoksun insanlar.
Siz ne az şükreder ve ne kadar acz içerisinde kendi bencilliğinizin esareti altında kendi kuruntu dünyalarınız içerisinde boğulup durmaktasınız diyerek bizlere hakikati yine bir vechi ile bildirmedi mi Nietche...
Sen ey yolcu.
Perişansın. Takma adın kendi kimliğin.
Manan ezbere konulmuş bir kaç isim ve kimlik.
Umutsuz bir kıyafet ve keyfiyet içerisinde,
Rüzgara dolanan kadınlığının bulandığı erkeklikte,
yokluğun şehvetini tatmaktasın...
Gör işte artık laflarıyla bilmem neyi nasıl geveleyen bu şairler.
Yıldızlardan bir nağme koparabilmenin derdi ile ne kadar daha,
yaşam sürerler.
Bilinmez....
ya da kendi rengiyle bilinir tüm her şey.
Yokluğun faslında sizlere sunulan ezber.
Küheylan bir bilmece gibi sızıverir ruhlarınıza.
Siz onu ne yansından kavrarsınız,
ve hakikat mayasını belki kim bilir ne cihetinden yakalar.
Korunur mu kendi benliğinde yatan yalancı fahişe.
Korunur mu orada türküsünü kaybeden yağız delikanlı ile,
bir çeşmeden dudakları taze gelincik kıvamında destinin toprağına dokunan genç kız...
Pembe ruhun şeftali meziyeti,
ve karanlığın mekik diplomasisi ardından,
Varılıp durulan Kader Hükmünü,
Veren yargıca.
Türlü sahneler tekrar tekrar izletilip.
Bu hadisenin neticesinde vardığı hüküm sorulunca,
Allah aşkına,
Kim bilir daha hangi söz konuşulmaya değer olarak kalır.
Tüm bu edilen lafların ardına…
2016-2019
Nurullah KaragözKayıt Tarihi : 17.9.2023 10:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!