Boğulmuş balık vakitlerine saplıyorum gözlerimi
Irmağı boşaltıyorlardı,
Çocuklar dudaklarından.
Genç fidanları buduyorlardı
Yüzünde ihtilal dolaşan adamlar.
Göğsünü yarıp karıncanın
Taşınılmaz bir yalnızlık bırakıyorlardı.
Bir çoban saçlarını kırpıyordu yıldızların,
Güneş doğmamıştı,
Pamuktan iplikler bir cinayete yıkılıyordu
Ayartılmış bir sevinç
İkamet ederken sabahın kıyılarına.
Şimdi damların ucundan
Boğulmuş balık vakitlerine saplıyorum gözlerimi
Havada yağmur utanırken kendi ıslaklığından
Savaşın külleri dökülüyor kirpiklerime,
Mor bir tebessüm çıkıyor yüzümün kuramsallığından
Hüzün atları geçiyor
Güvercin beklediğim damların ucundan.
Irmaklara düşüyor göğsüne resimlerimi takan çocuklar,
Yorulmuşluk solucanlarını çekiyor diz kapaklarımdan,
Ellerimi kirleten şehirlerde kurbanlar büyütülüyor
Hangi düşe girsem mermiden baruttan geceler,
Biraz kemik, biraz et muhabbetin fotoğrafları,
Anlaşılmayacak ne var yağmur damlalarının bittiği yerdeyiz.
İhtimal tufan arifesi, ölmüşler diyarından sesler duymaktayız.
Bu gece bileklerime vurulan kelepçede kandil, yön kıble.
Kıblesiz adamlar kesiyor yolumuzu bildik, tanıdık bir neden.
Irmakları kan akıtıyordu çocuklar dudaklarından,
İkindi vakti şahit olsun ki bu şehir kirleniyor,
Cam kırığı yoğuruyor analar yüreklerinde,
Kara tabutlar sıralanırken güneşin ufkuna,
Beni hiç kimse muammalar denizine salamaz artık,
Saldırıp yüzümün hayaline kamalı gecelerin sessizliğinde,
Urganda ne imiş, boynumda taşıdığım atkıdır uğultusu cellâtların.
İki yanımdan karnıma dökülür türküler, tanımam merhameti,
Ne zilleti unuttum bunca yıl, ne otopside kırılan tırnaklarımı
Kayıt Tarihi : 8.2.2009 11:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!