-Bahtın tahtasına yazdım seni.Silecek silgim yoktu.Bütün silgileri çalmıştı çok sevmişlik. Artık, duvarın her yerinde adın var.Artık adının her duvarında duvağın var. Artık, süslü bir gelinsin cümlelerime.Artık, sözcüklerin damadayım.
Hecelendiğimiz gecenin leyli özüsün. Leyla şavkının tan közüsün.
-Dağ dağ aranışımdasın.Ovalaşıyorsun ve Ferhatlığım biteli çok olmasına rağmen.Düz bir ovada ürkek bir ceylan gibi sekiyorsun sevdaya.
Bir kevni dünyamız vardı.Haddimizi bilerek, haddimizi aşmayarak kendimizle sevi romanı yazıyorduk.
Bir aşki dünyamız vardı, varışlarımızı ehil içlere teslim ederek teslimiyetin mümini oluyorduk.
-Sevmekten de ötelere şiirsel akıntılarımız vardı.Bir Çerkes masalındaydı periliğin.
“Annesinden aldığı güzelliği,babasından aldığı edebi,Çerkes kızı dışında hangi bakan gözler; gösterebilirdi ki? ”
Aşk…
İtalya’da komedi
Almanya’da trajedi
Fransa’da dram
Türkiye’de haram
Bizistan 'da asil, sonsuz, huzur dolu....
-Uzun zamandır sabahını yazdığım zamanlarda.Yoktun, uzun zamandır uzunluğu yüreğimde başlayan sevdanın.Yoktun, uzun zamandır, akrebini yüreğimde unutan sensizliğin.
Yoktun bir fincan çay kadar Finli olduğum aşk takvimlerinde.Şimdi
gözlerinde yeşil sokak lambası ile hızlıca geldim Senistan’a…
*Çoktanlığı muhteşem bir kent. Farkındalığı atisin. Kadınsal duruşun temel duruşma urağanı. Benli mistik bir kent gibiydin.
-Keyfimin dönencesinde dönen Mevlişe, ruhumun derinliğinde akan Fecriye, Sevgimin selinde akan narin bir eldin.
-Nefesinin hisleri içimdeki sisleri sildi.Şimdi çok iyi görüyor sevmelerim.
-Bir tutam dedim bir tutam hayalinle, bir zerreye zer olan sevgilerini.
Tartıldım ben ağır, sen gönlüme ağır.
Tane tane bir tanem olduğun yağışlarda kendimle tartıldım.Yaralandığım eksiz ben ile seni sevdiğim ben arasında milimlerin milleri bitti.
-Her şey kendi kaderin kalmış, şimdi Kalamış ‘ta bir çay içmenin iç döngüsüyüz Şulenar.
-Suskunluğumda saklı sesli düşlerin var. Yokluğunda var olan varmış gibiler var. Bir varmış gibi biri aslında yokmuş, hep sen varmış gibi dünyayı masallaştırma masasıyım.
-Masamda sustuklarımız var.Diyemediklerin çerez, dediklerin meze, diyemeyeceklerin yarına sır, ruhun, duruşun, içtenliğin masaya ayak.
-Sen damlaistan hiç durma uğruma yağmaya devam et.
Kıyamet kopmuş, aşk kopmuş, ben kopunca.Bir aşk kopardım her şeyden.
Yarın ölsem de gam giymem..
-Leyla' nın dudağından bana ne? Mecnun hiç öpmemiş ki ben öpeyim.
Şirin’ nim şirin göğsünden bana ne ki? Ferhat için çürümüş bir göğüs; ama Ferhat’ı yaslamamış göğsüne.
Aslı’nın aslından bana ne? Aslı Kürt, Kerem Türk …Aslından bana ne?
İnsanın elinde mi ki yaşadığı yer. İnsanın elinde olan sevdiği yardır.
İnsanın elinde olan, elini tuttuğu kendinden başkasın el olan eldir.
Daha hesabı ödenmemiş Kerbela gibiyim .Beladan uzak,Hüseyin’e yakın Sünni bir aşk dervişiyim.
-Hüseyin de bizim Hasan da …Ömer ile Ebubekir’in esvabıyım sevgilim.
İsa' nın doğum sancısı yoktur.İsa doğarken ağlamamış; ama bütün alemler sevinçten ağlamış.Bütün alemleri yaratanın son mucizesin görünce on sekiz bin alem ağlamış.
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 8.3.2013 16:09:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hayrettin Taylan](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/03/08/bizistan-in-baskentisin-sulenar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!