“Et ü kemik büründüm, Yunus diye göründüm.”
Aradan yedi yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ gönlümüze dolmaya, ruhumuzu beslemeye, manevî dünyamızı aydınlatmaya devam eden bir nefes, bir ışık, bir pınar, bir ulu denizdir “Bizim Yunus”. Gönlümüzün, kültürümüzün, dil ve edebiyatımızın baş tacıdır. Onun Allah ve insan sevgisi gibi Türkçe sevgisi de yüzyılları aşıp günümüze ulaşmıştır.
“Mühim olan zaman, mekân, mesafe değil, bir gönle girebilmektir.” hükmü gereği; zikri, fikri, memleketi, yaşı ne olursa olsun Anadolu ve Rumeli’nin en ücra köylerinde bile adını, sanını duymayan; şiirlerini, en azından birkaç mısraını ezbere bilmeyen; ilâhîlerini şevkle dinlemeyen ve onu sevmeyen bir Türk insanı düşünülebilir mi?
Bu durumu Namık Kemal Zeybek şöyle özetler: “Yunus Emre’nin adı geçince yüzler aydınlanır ve bir sevgi rüzgârı eser. Yunus Emre sevgisi bizi birbirimize bağlayan en değerli bağlardandır. Milliyetimiz ona çok şey borçludur.”
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta