BİZİM ŞEHİR
“ Şirin ve yeşil Ünye’ ye ithaf…”
Bu şehirde doğduk biz
Bu şehrin sokaklarında geçti
Çocukluğumuz gençliğimiz.
Acı tatlı anılarımızı birlikte yaşadık
İç içe, yüz yüze, göz göze, diz dize...
Bu şehrin taşlarına takıldı ayaklarımız
Çocuksu gözyaşlarımızı akıttık toprağına
Diz dize kol kola uzun uzadıya uzandık…
Sessiz sedasız kardeşçe akıttık kanlarımızı
Kan kardeşi olduk farkında bile olmadan
Akan kanımızdı belki de bizi bu şehre bağlayan...
Biz bu şehirde doğduk
Bu memlekette yaşadık ömrümüzü...
Taşında toprağında geçmişin hatıraları,
Her sokağında ayak izlerimiz,
Adım adım, karış karış yaşanmışlıklar
Her anında farklı siluet çağırır bizi…
Yamaçlarında kaydırak kayarken kışlarında
Taş duvarlarına yaslardık sırtımızı yorulunca
Arkamızda koskoca bir şehir var bilirdik.
Asırlık çınarların altında gülüp oynadık bayramlarda
Cenazelerimizi hep birlikte omuzladık
Asırlık ahşap camilerin avlusundan uğurladık.
Koy/n/unda adımlarken kaldırımları
İskelesinden temaşa ettik baharın güzelliğini
Denizinde serinlettik hararetimizi yazın.
Kürek çekme, sırtüstü, kurbağalama yarışları
Ördek yakalamaya çalışan yüzücüleri
Yağlı direkten bayrak kapan sporcuları izlerdik heyecanla
Batıp çıktık dalgalarına denizinde temmuzlarda…
Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla sarmaş dolaş
Sahilinde derin huzurunu yaşadık rüzgârının
Heybetli dalgasıyla yıkanırdı yollar sonbaharlarda
Vira bismillah naraları işitilirdi balıkçıların
Ağların arasından balık başaklardık kumlar arasında.
K/horusunda top koşturduk
Terlerimizi akıttık taşına toprağına
Kavgalar ettik yeni aşklar uğruna
Gülüp oynadık üzüldük sevindik
Acı tatlı hatıralarımızı bıraktık
Bu şehrin sokaklarında…
Bu şehir bu memleket bizim...
Arayıp duruyorum şimdilerde,
Sokaklarında dolaşırken bizim şehri.
Şehir bana yabancı ben bizim şehirde yalancı…
Dolanıp duruyorken sokaklarında özlemle
Yorgun ve bitap haykırıyorum avazım çıktığınca:
Nerelerdesin, ey sevgili bizim şehir!
Ne sokaklar bizim, ne çınar ne cami ne ev ne de kaldırımlar...
Üzgün ve kederli görünür gözüme taş duvarlar;
Yosun tutmuş yüreğinde bin bir sızı
Sessizce göz kırpar gibi beton binalar arasından...
Bir tek taş duvarları gördüm tanıdık,
Yorgun, bitkin ve kederli…
Bizim şehir, bizim şehre benzemiyor artık.
Modern çağa ayak uydurmuş kaybetmiş asaletini.
Tanıdık simalar görünmüyor sokaklarda,
Yabancı bütün ağaçlar, binalar, yollar, sokak lambaları…
Evlerin bahçeleri hicret etmiş uzaklara.
Komşu teyze pencereden uzatıp başını çağırmıyor çocukları
Çocukların sesleri duyulmuyor sokaklarda
Komşu komşusundan habersiz…
Biz bu şehrin çocukları,
Gözyaşlarımızla arıyoruz bizim şehri…
Biz bu şehirde yabancı,
Hatıralarımız sanki yalancı…
Bu toprak bu deniz bu dağ taş duvarlarla
Bu şehir bu memleket bizim...
Bu şehir bu memlekette doğduk biz
Betonlar arasında unutulmuş bir parça toprak,
Şefkatle kucaklamak ister gibi bakar bize
Cami hazirelerinden mistik bir havayla kucaklamak isteyen
Bir o kalmış kuytu bir köşede özlemle bekleyen bizi,
Kişi sevdiğine kavuşur bu şehirde…
Şimdi bu şehrin mübarek toprağında
Hakka kavuşma vaktini bekleriz yorgun argın
Her haliyle bizim bu şehir,
Dirimiz de ölümüz de kucak kucağa kıyamete dek
Vuslat vaktidir aslında beklediğimiz
Yorgun, yılgın ve hüzünle yaşarız bizim şehirde…
Biz bu şehirde doğduk,
Bu şehirde yoğruldu hamurumuz.
Acı tatlı hatıralarımızla bu şehir bizim…
08.04.2022
Yahya Cumhur Tapcı
Kayıt Tarihi : 22.5.2024 14:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Eski şehrime özlem.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!