Evet bizim oranın adetleri beni bu denli yazmaya iten.. Gecenin bilmem kaçı çok yorgunum. Bizim 88-1 askerlerin şenliği vardı da oradan gelmişim… Çok oynamıştım her tarafım ağrıyor.. Diyorum kendi kendime ulen sanane sen misin asker sen niye oynuyorsun diye…. Ama banane diyemiyoruz biz.. Çünkü biz Yalihüyüklüyüz ve bunlar bizim adetlerimiz.. Ya gerçekten öyle güzel adetlerimiz var ki bizim..Mesela geçen asker şenliği var denildi, hopörler bağırdı genci yaşlısı işi olan olmayan herkes ordaydı..
Elinde işi olan bile bırakıp koşmuş oraya… Sebeb belli, amaç her ne kadar biraz eğlenmekte olsa benimde çorbada tuzum olsun diyenler çoğunlukta her zaman.. Herkes elinden geldiğince yardım etmeye çalıştı çocuklara.. Herkes ekonomisine göre elini cebine attı.. Elini cebine atmayanlarda gönülden destek verdiler eminim… Askerlerimizde ellerinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalıştılar.. Ağlayanlar eğlenenler kahkaha atanlar her duyguyu yaşayan insanlar vardı orada… Çünkü ateş düştüğü yeri yakarmış.. Asker anası olmayan asker çocuğu şiir okurken, arkadaşları ile oynarken, şarkı söylerken kimse onun kadar duygulanamaz.. Çünkü onun içinde ne fırtınalar esiyor kim bilir. Sadece bununla da değil anlatacaklarım.. Konvoy yapıyorduk askerler için bazen, her asker evinin önünde naralar atıyorduk… Hepsi camlarda el sallıyorlar.. Yaşlılar bile en içten tebessümleri ile selamladılar bizleri.. Sevincimize coşkumuza onlarda katılıyorlar balkonlardan. Bizi çaya davet ediyorlar.. Evlerindeki sıcaklığı bize de yansıtıyorlar.. Öyle güzel öyle bambaşka bir duygu ki bu.. Hiç muhabbet etmediğiniz insanlar bile o anı gördüklerinde her şeylerini verebilirler inanın… Herkes asker yemeğine çağırıyor… Gelin bu akşam bize buyurun diye.. Maksat yavrularını arkadaşları ile beraber yemek yedirmek. Her yiğidimizi halkımızın yaptığı dua ile uğurluyoruz.. herkes geliyor.. Başka yerlerde ise aile kendi çocuğunu alıyor 3-5 te yakınını haydi hayırlı yolculuklar gönderiyorlar kınalı kuzularını.. Oysa bizde herkes yüreğindeki hüznü, gözlerindeki coşkuyu yansıtıyor etrafına.. Gidince de bitmiyor hiçbir şey daha bu işin bulguru var afyonu var.. Ağlayan anaya tesellisi var.. Herkes kendi oğlu gidecekmiş gibi benimsiyor bu olayı. Amaç belli yardımlaşarak hüznü acıyı gideri vs her şeyi en aza indirebilmek.. Ve bunu başarıyoruz gerçekten.
Sadece bunlar mı adetlerimiz. Allah geçinden versin bir yakınımız öldüğü zaman bizim köyümüz tüm halkıyla seferber oluyor… Kimisi sala veriyor kimisi mezar kazıyor kimisi cenazeyi yıkıyor kimisi teselli ediyor.. Cenaze sahiplerine hiç iş yaptırmıyoruz.. Her yerden yemekler geliyor.. Cenaze sahipleri üzgündür bir şey hazırlayamazlar. Bari biz hazırlayalım diye.. Herkes elinden geldiğince yükü hafifletmeye çalışıyor işte. Ama başka yerlerde cenaze kaldırmak dünyanın parası.. Oysa bizim halkımız imece usulü ile her şeyi hallediyor.. Sanki kendi cenazesiymiş gibi elinden geldiğince yardım ediyor.. Çok güzel ya… Çünkü biliyor eğer bir gün aynı şey başına gelse aynı şeyleri onlarında yapacağını.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta