erken kalkardı bizim oralarda insanlar
tan yerleri ışımadan...
ilk işler güneşi doğurtmaktı
dağların ardından...
hayvanlarını doyurmaktı sonra
kendi kursaklarına birşey koymadan
tarlaya buğdayı öküzüyle onlar sürerdi
seherin ayaz bir vaktinde...
"bir umudum sende" diyerek
sabırla inatla beklerdi
günlerce aylarca
nazlıdır yağmuru da toprağı da
bizim oraların...
öyle kolay göstermez kendini
güldürmez yüzünü tez beri insanın...
bire elli bire yüz düşmez yani
bire elli bire yüz de vermez öyle....
bire ondur on beştir
en fazla düşeceği de vereceği de
ama düştü mü
en iyisi
en güzeli
en sevdalısı düşerdi!
kara buğdayından kuru ekmeğini de yese insan
soldurmaz yüzünü
utandırmaz ele güne karşı
nazlı kavruk başağı onlar biçerdi yine
iki büklüm belleri ve ay biçimli oraklarıyla...
kavurucu bozkır güneşinin altında
doyururlardı yine karınlarını
kuru ekmek ve çökelekleriyle
onlar harmanlardı yine ekini
çakmak taşından dişli düvenleri
ve ay boynuzlu öküzleriyle...
garbi yelini günlerce beklemek
yine onların işiydi
savurup harmanı çeçinden ayırmak için
sapından ayrılmış buğdayı
soğuk dere sularında yıkamak
ayaz gecelerde
bebelerin önünde yatar gibi yatmak
ve kavurucu güneş altında kurutmak
hep onların işiydi
nasırlaşmış buğday tenli çatlak elleriyle
aktaşın altından fışkıran unu
değirmende ilk onlar avuçlardı yine
ve oradan sürerlerdi sofraya
işleri o kadar çoktu ki
yaz aylarında
günün yirmi saatini
çalışarak geçirirdi
bizim oralarda insanlar
patronu da yoktu bizim oraların
bu sebeple açlığı da zenginliği de bilmezdi
ve yine bu sebeple yumuşak huyluydu
sevgi doluydu
gözlerinin içi bu sebeple gülerdi hep
bizim oralarda insanların
buğday gibi yanık
toprak gibi sertti aynı zamanda
bizim oraların insanı...
yaşadığı yer misali
kışı da sertti bizim oraların
nazlı gelin gibi süslerdi dağ başlarını
dumanlı fırtınalarıyla kar...
yağdı mı metrelerce yağardı
ondandır kış aylarında birbirlerine
ya da çeşmelere varmak için
karın altından tüneller açardı
bizim oralarda insanlar
mevsimler boyu karı santim santim
dirhem dirhem süzerek emerdi toprak...
ilkbahardan yaza geçerken
kadife gibi yumuşak
dağ başındaki kekik kadar
baş döndürücü olması ondandı
bizim oraların
uzun
upuzun yaşardı bizim oralarda insanlar
yüz yaşında ölene hayıflanacak kadar hem de
şimdilerde ne o bakır tenli insanlar
ne kavruk buğday
ne kuru ekmek-çökelek...
ne ay boynuzlu öküzler
ne karlar
ne de kar fırtınalı dağ başları kaldı
bizim oralarda
biraz da sen anlat sizin oraları çocuk
gel anlat biraz
Ali Rıza Seçik
Kayıt Tarihi : 21.8.2019 11:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!