BİZİM HİKÂYEMİZ
(Ülkücüler’e) 31 Mart 1989
Abdullah Çağrı ELGÜN
Milyonlar karşısında bir avuç Ülkücü genç!
Tanrıdağ, Hiradağı, her aşkı orada seç!
Bir ülkünün peşinde Sırat’ı orada geç!
Dediler: “Türkistan yurt, yine bizim olacak,
Türk yurtları birleşip, vatan Turan olacak!..”
Hele biri vardı ki, ön saflarda hep oydu.
Mert, dürüst, yiğitlikte, kendin ön safa koydu.
Sivas denen otağda, bir tek, o Yiğitoydu!..
Adı Muhsin bir yiğit, soyad’: Yazıcıoğlu.
Her ana doğurumaz, böyle aslan bir oğlu.
Biz, bu yolda amansız, dolu dizgin koşarken,
Yorgunluk nedir bilmez, Tanrıdağı aşarken,
Yer gök sarsan narayla, ırmak ırmak taşarken,
Andımız var uçmağa, ülkü gerçek olacak.
Uzak yurtlar birleşip, vatan Türk’ün, olacak!..”
Bir ihtilâl dalgası, yıl: bin dokuz yüz seksen.
Bakü, ilk konağımız, Hira Dağı özlerken,
Tırpan vurdu ülkümü, biçti göçekler erken …
Hep birlikte and içtik, ülküm, Turan olacak!
Türk yurtları birleşip, vatan bir, tek, olacak!..”
Polis, asker bastılar, evleri sabah beşte?
Bağladılar kolları, ters kelepçe, genç yaşta.
Nice aslan tutuldu, henüz yirmili yaşta.
Tarihler: “On İki Eylül, Yıl: Bin Dokuz Seksen!”
Dayan bu işkenceye, yiğit ya da erkeksen!..
Gözaltında bekledi, altı yüz elli üç bin…
Fişlenen: Bir milyon ve altı yüz seksen üç bin.
İdam elli, Asker’ yargı: İki yüz otuz bin.
Cevdet, İsmet, Fikri, Cengiz, Muhsin ve Duracık!
Türk yurtları birleşip, bir tek devlet kuracak!..
Öldük işkencelerle, yüz yetmiş bir, bir yandan…
Örselenmiş, kan revan, bedenleri o candan.
Üç yüzümüz, tanınmaz ceset, çıktı bu damdan.
Ali Bülent, Ahmet, Halil, Turan Yurdu, dolacak,
Bu vatan ebedîdir, her dem Türk’te kalacak…
Sekizi, sağ görüşlü, elli mahkûmdan biri.
Pehlivanoğlu, derler gözü kara ve iri,
“On İki Eylül” vurmuş, pek yürekli, dipdiri
Mustafa adlı yiğit, Pehlivanca duracak.
Bir ölüp, bin dirilip, vatan Turan olacak…
Hepimiz, beyaz bayrak, lekesiz Ülkücüydük,
Dostlara bir sığınak, düşman, korkutucuyduk!..
Ülküsün’ yaşayan, Bozkurt, mert, ürkütücüydük!..
Tahliyeyi reddeden, insanlık övüncüydük!..
Gerçek bir idealist, adil bir ülkücüydük.
Bir ihtilâl sabahı, uyandık uykulardan,
Memleketin her yanı, askerlerle örülmüş.
Ürküten bir görüntü, sessizlik, kuytulardan.
Ülkücü, kim var ise yataklardan alınmış.
“Niçin sen ülkücüsün?” deyip soru sorulmuş!..
Böyle, bir bir evlerden, alınmaya başlandık.
Kodeslere, hücreye yollanarak dışlandık.
Kimimiz semtimizde, mahallede fişlendik.
Cemse arabalarda, istiflenip, işlendik…
Göz bağlı, el kelepçe, tekmelendik, joplandık.
Cemsenin sert tahtası, sırtımızda süngüler,
Yumruklandık, tokatla, sağa sola döndüler…
Sert bakışlar, azgın yüz, halimize güldüler
İki büklüm oturduk, sararmış başak gibi
Demir kafeslerde biz, tutsaktık, vaşak gibi…
Hayatın kıymeti ne, tek pula satılmıştık!..
Ülkücü idik bizler, kervana katılmıştık!..
Vatan anne uğruna, ölmeğe atılmıştık.
Eğer sevgi, aşk buysa işte bedel dediler.
Bedeni suyu salıp, tuza bulan dediler.
Penisten ceryan yedik, parmaklardan bağlandık,
Ayaklardan asılıp, baş aşağı sallandık.
Bayıldıkça soğuk su, ayıldıkça dağlandık…
Adı: “Rehabilitasyon”, bu tür uygulamanın,
Kan damlayan ayağı, tuzlara bulamanın…
Betonlara yüz sürdük, işkenceyle dövüldük.
Kafada üç beş yarık, yüz simsiyah, sövüldük
Kırık diş, çürük yanak, bu testlerle övüldük!..
Biz buna direndikçe, irade ve inançla.
Yan koğuştan, rakip ses: “Dayan kardeş, inançla!..”
Aslında, sol görüşlü; yanda koğuşta yatan,
Belli dayanamamış, ben ki çığlıklar atan,
“Dayan kardeş!” Sesiyle ruhuma yardım katan.
Kana kan kavgalıydı, oysa, burada yatan.
Yüreği benim için, insanlık için atan…
Her, “Rehabilitasyon”, bizde korkuyu kovdu!..
Bu cesaret testimiz, Ülkücüleri övdü.
Solcular da biz gibi, bu eğitime sövdü…
“Rehabilitasyonda”, defalarca dövüldük!
Bayıltılıp kaç kere, soğuk suyla ayıldık!..
Yirmi altı gün ve gece işkenceyle, bittiler
Rehabilitasyonla çok bedene yettiler…
Dayanmadı bedenler, kelle düştü yittiler.
Uzuvlar yara, çürük; göz, kulakta yitikler…
Bedenlerde, hiç hal yok, bizler dedik: “Bitikler!..”
Doktora çıkarıldık, parmak kırık, yüz kara,
Kafada yirmi sekiz santim, büyük bir yara,
Yarık, yanaklar göçük, kemik çürük ve kara!..
Raporla belgelendi, yazılanlar kayıtta,
Çökük, kavlama bir santim, el bilek, ayakta…
Askerî Mahkememiz, bunca şeyi görerek:
Belgeleri, doktorlardan alıp, iz sürerek,
Asık surat, sert bakış ve hoşça sırıtarak:
“Ayaktan tavana asılıp dövülmemiştir.
İşkenceye dair hiçbir iz, görülmemiştir…”
Adalet, ulvi kavram, adliye dardır burda!
Yapılanlar, yapanın yanına kârdır burda!
Yedi buçuk yıl hücre, karanlık zindan, nerde?
Anne vatan şerbetin, içip aşkına kandık!..
Aile, devlet, millet, ülkü dedik, biz yandık…
Yetiştiğin ocaklar Peygamber’in Ocağı
Ananın ak sütünden beyaz, karın sıcağı…
Sana göğsünü açan, anne vatan kucağı…
“Gel Ülkücüm, gel!” diyor. Vaktini tamamladın.
“Dünya baki!..” diyenler, sözünü yalanladın.
NOT:
1980 Darbesi sonrası; resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alındı, 230.000 kişi askerî mahkemelerce yargılandı, cezaevlerinde ise işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi mapusta öldü, 48 kişi (24 adli suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) idam edildi, 1.683.000 kişi ise fişlendi.
Abdullah Çağrı Elgün
Kayıt Tarihi : 6.2.2025 23:20:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!