Çocukluğumu yaşadığım
bizim eski evde
ahşap bir kapımız vardı
açılırken ve kapanırken
öyle bir ses çıkarırdı ki
romatizmalı bir ihtiyar gibi inliyor sanırdınız.
ben bazen gider okşar konuşurdum onunla
çocukluk işte
acısı belki geçer diye.
Büyüdüm
acı dediğimiz şey öyle kolay kolay geçmezmiş
bunu kendi ciğerimden öğrendim
Çocukken tepecik pazarından alınma
iki numara büyük ayakkabılarım olurdu
ilk gece yatağımın başucuna koyar
onlarla uyurdum
çok zor alırdım istediklerimi
küçük yaşta çalışmak zorundaydım
alabilmek için ihtiyacım olan bir şeyi
olur da param yeterse
manavımızdan ya bir meyve
bakkalımızdan ya bir çay bardağı leblebi
ya da mahallemizin önünden geçen
şekerli macunlardan aldım mı
değmeyin keyfime
dedim ya
çok zor alırdım istediğim şeyleri
ağlaya sızlaya aldığım da olurdu
o yüzden elimdeki de yüreğimdeki de
ta çocukluğumdan beri
gitmesin benden isterim
zor gelen kolay gitmesin
sonra
çok ağlıyor gözlerim
lafım da geçmiyor ağlayan gözlerime
Beyaz, kolalı, boğazımı sürekli kesen, yakalı
simsiyah bir önlüğüm vardı okula giderken
okul bitince top oynamaktan
toz toprak içinde kalırdım
siz bakmayın benim top dediğime
çoğu bulduğumuz
gazete ve kağıt parçalarının
yuvarlatılmış halidir aslında
yüzümde kaç kere güneş doğmuş
kaç kere batmış
unuturdum
eve dönme saatini
annem kızardı kızmasına da
babamdan sonra girersem dayak faslı vardı.
o kadar dövmeseydi babam beni
belki karanlıktan da korkmazmışım
İnadım keçi gibi hemde
nede olsa arnavutum
istemiyorum kestirmek
ucundan azcık ta olsa
bir değil iki değil
ne zaman sünnetçi sözünü duysam
bahçemizdeki en yüksek
dut ağacında saklanıyorum
tüm ev halkı seferber oluyor
beni ağaçtan indirmek için
annem de babamda
yorulmuş
bıkmış
usanmış
her sünnetçi kelimesinden sonra
dut ağacına tırmanarak
kaçmalarımdan kovalamalarından
bir gün amcamın yanında yaşlı bir adam
adamın elinde ustura
iki koluma yapışmış iki abi
öğlen vakti karanlık çöker mi hiç
koluna yapışmış iki abin varsa
ve
elinde ustura ile karşında duran yaşlı bir adam varsa
birden gece olur sana hayat
dut ağacı uzak
masal kahramanları uzak
kaçacaksın belki
ayakların uzak
Çocukluğumu yaşadığım
bizim eski evde
ahşap bir kapımız vardı
açılırken ve kapanırken
öyle bir ses çıkarırdı ki
romatizmalı bir ihtiyar gibi inliyor sanırdınız.
ben bazen gider okşar konuşurdum onunla
çocukluk işte
acısı belki geçer diye.
Büyüyemedim bir türlü
şimdi bu yaşlanmış halimle
dut ağacı arıyorum her sevdiğim yürekte...!!!
Yüksel ŞEKER
Yüksel ŞekerKayıt Tarihi : 4.6.2018 14:25:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yüksel Şeker](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/06/04/bizim-eski-evde.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!