Hiç kimse eline alıp okumayı bitirdiği kitabın konularındaki hayatı yaşayabileceğini tahmin bile edemezdi...
Nerede bir şarkı ismi duysam, senin hayatından bir kesit gelir aklıma...
Nerede yığın yığın bulut görsem gökyüzünde, senin hayatının tümünü düşünürüm...
Ne zaman beyaz beyaz yığınlaşmış bulutlar görsem gökyüzünde, senin mutluluklarını düşünürüm...
O bulutların siyahlaşmış zamanlarını görsem ki ikimizin çileleri gelir aklıma...
Sağanak bir yağmurda da yalnızlığı yaşarım...
Gök gürlemeleri ve şimşeklerin çaktığı anları yaşasam, sensizliğimdeki korkuları yaşarım...
Velhasıl senli hayatım, bir şarkının tüm mısralarına yayılır ki ben hüzün şarkılarında hep sensizliğe ağlarım...
Şarkılarla hayatın karelerinin örtüştüğünü gördüğümde ise bize ait bir şarkıyı bulmak için çok uğraştım, olmadı ama yazdığımda ise geçmiş tüm hayatımı yeniden yaşadım...
Sen benim geçmişimsin derken artık hıçkırıyordum bu şarkıyla...
Bazen takılırız bir cümlenin ardına günlerce saatlerce uyku girmez gözlere, can sıkar, oysa sevmektir adı hep düşüren acıya bazen çok sevmek deriz ki korkarız acılarda boğulmaya ama gün gelir korktuğumuz can dostu olur habersiz aradığımız...
Bazen düşlerde yaratırsın bazen de resimlerde özleyeceğin yüreği yüreğine almak isterken...
Çoğu zaman açlıktır bu özlemeye ve yürekteki özlemle konuşmaya...
Ama beklersin tam da özledim bu gün yine seni demek için... Beklersin hep beklersin belki de hiç gelmez o özlenen yürekten dudaklara...
İşte o an dudaklar kıpırdar özledim seni derken...
Düşüyor, düşüyoruz aşağılara doğru, kaybedecek çok şeyi olanlarla, hiçbir şeyi olmayanlardan bir olarak farksızca bir yaşamdan aşağı düşüyoruz sanki düşüyorsun...
Tutunacak ne kalmıştı bu yürek yangınlarının hüküm sürdüğü yaşamın boşluklarının ardını veya dibini görebilir miydik?
Hiçbir şarkının öyküsünde ki sonda yoktuk, hiçbir şarkının son cümlesinde yoktuk, sadece ruhların konuşmasıydı var olmak isteyişimizin zamanları...
Hep geçmiş zamanın olaylarının kahramanıydık ve hep miş, mişle bitiyordu sözlerimiz veya dı ile bitiyordu yarım kalan öykülerin son cümlesi...
Hep beynimizde yuvarlanan eski öykülerle yaşıyorduk son zamanlarda...
Her şeyin kanıtı sadece bizim beynimizdeydi, tek bir resimle tarif bile edemiyorlardı bizi hayata, tek bir resimde bile birbirimiz yan yana iken bakma hakkımız yoktu...
Bizim beraberliğimiz yasaklarla doğmuştu...
Ve
yasaklarla sonlanmıştı beraber nefes almalarımız...
Her şeyin tam da ortasındayken düştük, hep yardan aşağıya, her şeyin tam da ortasındayken kesildi nefes almalarımız veya her şeyin en güzel zamanlarını yaşadığımız anlardı dizüstü kapaklandığımız...
Hayatı ne kadar zorlasak da buralara kadardı yaşam beraberliğimiz
ve
hiçbirimiz diyemeyiz artık hadi yar gidelim buralardan oralara diye,
oralarda bizim nefes alacağımız zamanlar diye de diyemeyiz artık...
Oralar bize nefes vermez sevgili, oralar bizde kan bırakmaz, bırak kanlarımız mor damarlarımızda kurusun varsın, ayrı geçecek zamanlarda...
Biz dar zamanların kilit anahtarlarını ruhlarımızın koptuğu anlarda kaybettik...
Biz sevginin dar zamanlarında zorlanıp onu bıraktık sanki...
Sevginin ağırlığını taşıyamayacak kadar dağıttık ruhlarımızı...
Biz hayatı belki de dar zamanlarından korktuğumuz için birbirimizi tuttuğumuz ellerimizi bıraktık...
Dedim ya biz bizi geleceğe taşıyamadık, yürek ve güç meselesiydi bu ve biz yüreğimize bağlı kalamadığımız için şimdilerde geçmişi yazıyoruz kaderimizin o anlardaki pençesinden...
Aslında
düşündüklerimizdir hayatımızı zorlaştıranlar...
Kabullenemediklerimizdir pişmanlıklarımız...
Vazgeçemediklerimizdir özlemini yaşadıklarımız...
Korkularımızdır aslında hayatın mücadelesinden vazgeçtiklerimiz...
Kaybettiklerimizdir bizi hayatın ardına baktıran...
Ben hep uykusuzluklarımda sana yazdım...
Uykusuzluklarımın sebebi hep sendin sevgili...
Uykusuzluklarımda hep yavaş yavaş yitiriyordum seni...
Her uykusuzluğum biliyordum ki senin uykusuz zamanlarındı. Geceleri gitmelerinin kurgulandığı zamanlardı, hep ve benim için yazdığın vedasız cümlelerdi hep uykusuzlukların. Ve ben o saatlerde hep seninle içten içe konuşur, seninle hep dertleşirdim dar zamanlarımı.
Ve sen hep o eski cümlelerinle yol gösterirdin, üzülme, sıkılma, beni düşünüp gecelerini siyaha boyama, pembe düşlerimizi düşün, ben varlığımın sen gücün olduğunu unutma, demelerini düşünürdüm çıldırasıya sıkıntılarla dişlerimi kanatırcasına sıkarken...
Sana yazdığım kesik kesik ayrışmış cümlelerle güç bulurdum, sabahlara çıkabilmek için.
Bana yazdıklarındı veya söylediklerindi asıl gücüm, beni korkusuz yapan.
Utangaçtım, sensiz söylenen, yazılan cümlelerde hep, her cümlenin son kelimesi hep senden gelen bir ses olurdu. Ve her ses bir cesaretti bende, senden geldikçe...
Sevmeler bir yazgıydı sonsuza kalan nefeslerle ve bu yazgıydı hayatı zorlayan...
Ben sanki senle aynı zamanlarda doğmuştum ve senle bağlı kaderin çizgisinde yürüyorum bu günlerde dahi...
Kaç zamanım kırıldı senli gülmelerime bilirsin, sevgili, ağlamaların ve ağlamalarımız aynı anlara çakışırken şimdilerde benim ağlamalarım neden senden uzun ve bu günlere uzuyor?
Yanlış var bu yaşamın bu kesitinde, yanlış var sevgili ben hiç sen ağlarken güldüm mü, neden şimdi bu senden gelen umarsız kahkaha sesleri, neden bu dağınık geçen kirli, azaplı yaşam bendeki?
Sensiz ağlamalar bile artık beni kahrediyor değil, gülmeler...
Ceplerimizde artık hüzün taşıyoruz ve bendeki cep fazlalığı mı bendeki hüzünlerin çokluğu?
Bezdim be sevgili, hüzünlerin çokluğu ile yaşamaktan bezdim be sevgili, kendimizin yazdığı kendi şarkımızı tekrar tekrar yaşamaktan, bana dar zamanlar hediye eden senden de bir vazgeçsem, bitecek bu nefes almalar...
Benim çukurum bu, biraz daha ve daha biraz doldurmakla dolmuyor, sen benim yazgımdın, son nefese kalacak ıstıraplarla...
Unutmaya dahil ne varsa denedim, ne varsa son demine kullandım ama yoksunluğun içinde buldum kendimi yeniden...
Her şeyin bir geçiş zamanı olabileceğini bilmesem, unutup gideceğim seni, vazgeçip gideceğim senden, o kahredici kahkahalarını inlemelerinle değiştireceğim ve unutulmazlığından çıkarıp, seni süpürüp atacağım hayatımdan...
Sen yokluklardaki acıların kahramanısın, sen sevinçlerden gün gün uzaklaştırarak, beni kendine hasret bıraktıkça, sen hayattan ve yaşamdan zevk aldıkça, ben sollayıp geçtim mutluluğun çizgisinden...
Hayat dar zamanları seninle hediye etti bana...
Ve
yoklukların içine atarken beni artık senin varlığın imkânsızım oldu...
Hep yalnızlık hep özlem kahreden bir düş bu sessiz seslerin savaşında kalmak...
Hep kısa kalır istekler bir varmış bir yokmuş sevdalarını yaşamakta, unutulmuş tüm aşk kahramanlarının öyküsü dizilir köşe başlarına, uzatıp ellerini el tutuşmak için, oysa her aşk kendini bir masal kahramanı sanır ki hayat aldıklarını hiç geri vermez, hep özlem duyar sevgili sesine ve de kokusuna…
Belki de biz birbirimizde kayboldukça veya birbirimizi daha çok sevdiğimizde birbirimizi kaybettik, hayat bu en çok sevdiğinden en çok sevdiğini kaybedersin...
Belki de biz hayatımızı yazmaya başladığımızda başladık kayıplık zamanlarımızı yazmaya...
Şimdilerde ise zaten o kayıplık zamanlarında kaybolmalarımızı yaşıyoruz.
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 29.3.2013 11:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Yılmaz 4](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/03/29/bizim-beraberligimiz-yasaklarla-dogmustu.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!