Bizi Nasıl Barındırırdı Kendi Kendini Ko ...

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Bizi Nasıl Barındırırdı Kendi Kendini Koruyamayan Aşk?

Onlar da sevmişlerdi birbirlerini, belki de sevginin tutsaklığını denemek isteyip sevmişlerdi…

Hayatın çıkmazlarından kurtulup, yalnızlığın ıssızlığından kurtulmak istemişlerdi belki de…

…Hayatlarının, harman yerinde savrulup, elde kalanlarla, rüzgârla oyun oynama istemiydi.
Belki de, sevda özlemini tekrar yaşama suskunluğuydu…
Aşka, sevgiye, sevmeye, sevilmeye haykırışlarıydı, çığlık, çığlığa sevgiye sarılışları…

Ayrı, ayrı yaşam kesitlerini birbirleriyle birleştirme umutlarıydı aşık oldum demek…
Her birinin dar zamanlardaki yaşam çizgileriydi, geniş zamanların özlemini doğuran…

ONLAR SEÇİLMİŞLERDİ, BİRBİRLERİNİ SEÇMİŞLERDİ AŞKA DAHİL OLMAK İÇİN…

Birbirini tanımayan, iki yüreğin sevgi vurgununa tutulma çılgınlığını yaşam kesitlerindeki birlikteliğiydi, uçurumlara haykırma duygusunun beyne yapıştığı andı, arayışlar…
Geçmişte yaşadıklarını, yetmeme duygusuyla birleştirip, yeni heyecanların peşi sıra koşmaydı, sevme veya aşık olma duygusu…
Belki de yaşadıkları korkuları, korkusuzluk duygusuna çevirip, korkuların üstüne gitmek için yeniden aşık olmak, ve sevmek istemiydi bekli de… Belki…

Her ne olursa olsun, karşılaşılmış ve sonunun ne olacağı duygu dışında bırakılarak sevgiye yanaşılmış ve de sevginin o eşsiz sızısının, içlerinde bıraktığı his, her geçen günde adım, adım yüreklerine doluşmuştu.

KADERLERİNİ BİRLEŞTİRMİŞLERDİ BELKİ …

Kendi kaderlerinde en çok korktukları dar bir zamandı birleştikleri an…
Kaderlerinde…
Acıyı tanımış, acıyı yüreklerindeki kor gibi adım, adım bedenlerini sardığı, sarmalandığı bir zamandı aşkın başladığı. Hiç tahmin edilemeyecek bir yangına dönüşeceği aşktı tattıkları…

Farklı açılardan hayata bakılması veya, farklı duygulardı belki de hayatta tutunmalar, ama yepyeni bir duyguydu AŞKIN HAKİKİSİ…

HER AŞK KENDİ YÜREĞİNİ YARALAR, birde, diğer yüreği yaraladı diye,
BİR DEFA DAHA KENDİNİ, DELER…DEŞER…

Deşilmiş yüreklerdi birleştirdikleri kahır,
KADERLERİYDİ… Yan Yana getirdikleri,
sevdanın çıkmazından kaçışlarıydı,
aşka koşmalar…
Ve sevmişlerdi aşkı,
adı aşk olduğu için,
yakıştıkları için,
sevmeyi, sevmek olduğunu, öğrendikleri için,
sevmişlerdi birbirlerini…

Puhu kuşu’nun güzelliği gibi,
Anka kuşu’nun kanatları gibi görkemli,
Itır çiçeğinin boyun büküklüğü gibi,
eğilmişlerdi aşka…

Albatros’un kanatlarına tutunma,
Bumerang gibi dönüşümlü olduğu için,
saf suyun berraklığı gibi içildiğinden,
yudumlamışlardı aşkı…

Korkuyu yenmek, Pandora kutusundaki umuda, tutunmak için tutunmuşlardı birbirlerine…
İNSANI İNSAN GİBİ SEVMEK İÇİN, var olmuşlardı sevdanın derinliklerinde…

Aşktı adı,
YAŞAYIP ÖLMEK İÇİN, varlığını yüreklerinde hissetmişlerdi…
HÜZÜNLERİN BULAMACINDAN KURTULMAK İÇİN,
tırmanmışlardı sisli dağların tepelerine…
Kaybolmak için birbirlerinde…
Son deniz suyunda, kumsalda birbirlerinin ayak izlerine basmışlardı,
birbirlerine söyleyemedikleri adlarını, haykırmışlardı hırçın, dalgalı denizlere, hem de, coşkuyla…Sevmekti bu coşkunluğun adı…

SEVMEYİ YAŞAMAK İÇİN BİRLEŞTİRMİŞLERDİ KADERLERİNİ BAKIŞLARIYLA…

Parayı, pulu, dünya nimetlerini bir kenara bırakarak, yüreklerini doyurmak için, tutunmuşlardı el, ele, AŞKA, AŞKLA…

UNUTULMAYAN, UNUTULAMAYACAK AŞKLAR SAYFALARINA YAZILMAK, yazdırmaktı belki de amaçları…
YARI ÇIPLAK AŞKA, ÇIPLAK KALARAK, sığınmışlardı…

VE DE BAŞARDILAR…

Tutundular, aşka riyasız,
Pervasızca koşuştular peşi sıra,
ONLARDA SEVMİŞTİ DİĞERLERİ GİBİ…
Birbirlerine adlarını söyleme gereğini bile duymadan,
YABANCI İKEN AŞKA, AŞK OLDULAR…
Yüreklerinde, gözlerinde ve de,
anılarını yenileyerek tutundular,
yıllar ve de yıllar boyu aşka…

Çok iyi öğrendiler,
ÖLMEKLE, AŞKTA YAŞAMAK, VAR OLMAKTI AŞKTA,
Yürek işiydi sevmek,
DAYANMA GÜCÜYDÜ AŞK …Belki de İNANÇTI…

DAYANAMAYANLAR, YÜREĞİ KIRIKLAR, KAÇARLARDI…
KAÇAK OLURLARDI AŞKA….

VE,
BİRGÜN KAÇAK OLDULAR…
Ve de birbirlerine adsız bir aşk oldular…
Birbirlerinin adlarını söyleyemeyecek kadar…
Unutulmayacak bir aşk, bir aşk, oldular…
ANILARDA HÂLÂ yaşayan…
ONLAR DA, AŞKI SEVMİŞLERDİ, ONLARI DA AŞK TANIMIŞTI…

İnciraltı’nda, deniz kenarındaki bir balıkçı kahvesinde, karşımda otururken, bana bunları anlatan genç kız, bir anda durdu…
GÖZLERİ BUĞULANMIŞTI…

Uzaktan, hisli buruk bir şarkı duyuluyordu, radyodan…
“KARARLIYIM BU GECE, SENİN OLMAYA GELDİM”, diye, acı hıçkırıyordu, seher yeliyle,
ACILAR DENİZİYDİ BU, İÇİNDE BOĞULDUĞUMUZ…

Önümüzdeki, çay bardağındaki çay soğumuştu…Sabah güneşinin ışıkları, kızın dudağını değdirdiği yerden, ışıl, ışıl izleri yansıtıyordu…Donmuş bakışlarımıza.
Birden bire boncuklaşan gözyaşları döküldü, masanın üstüne, parlak bilye taneleri gibi,istiridye kabuğunu yırtarak fırlayan inci zerreciği gibi, döküldü naylon masaya…Yeri orası mıydı, o göz nurlarının? Döküm, döküm dökülüyordu genç kız masanın hışırtılı sesine…Dağılıyordu seyyar bulutlar gibi.
Ağlıyordu,
Ağlamak için doğmuştu, sanki…
Ben dedi, anılar denizi gibiyim,
yağmurlar yağar üstüme,
taşmam… sadece yüreğim, dolar…
Ben dedi sevgi deniziyim,
hırçınlaşan, bir de uysal…
Ve ben, yokluk bulvarıyım, üzerimden otobüsler geçen, sevgi dolusu…

SEVDANIN DÖRT DUVARI BU, İÇİNDE YAŞADIĞIM…

Ağladığını görüyorum aşkın, ve ben onunla ağlıyorum…

Son çay, son kahvaltıydı, biraz peynir ve simit ile…
Yudumlar diziliyordu boğazlarımıza ve aşk son arzusunu söyledi sanki…
Hırkasının altına gizlenen, boynundaki eşarp’ı gördü…. Pembemsi, mavimsi, morumsu… İpincecik bir tül…
“Şu gömleğinin üst düğmesini açar mısın, flor’un sıkışmış…Hırkanın yakasına…Rahatlarsın”…”Sana çok yakışıyor, bu eşarp”…”Yakışıyor sana”…

Birden…
”Bana verir misin? ”…dedi…
Kesik, kesik konuşuyordu…Ve dayanılmaz bir boğuklukla…

Sustu…
Son vedadan önce haykıramamak gibi, sessizliğin içindeki bir boğulmaydı, o an, gözlerinden okunan…“Verir misin? ”…Düşündü…
Bu güne kadar hiçbir şeyi istemediğini düşündü…Sadece…Ve de yutkundu…
SESSİZ SESLERLE ŞAVAŞ’TI BU…ŞAVAŞMAKTI VEDALARLA…
Bıraksa kendini yırtılacak cümleler…
Sustu, yorgunluğa…Sustu aşka…Sustu, yalnızlığın çanları çalınıyordu çünkü…

Biliyordu ki, konuşsa ben ağlardım…Ama susunca içine aktığını bilirdim göz yaşlarının…Dolu…Dolu…Olurdu gözleri ve alt dudağının sağ tarafını ısırırdı, kanatırcasına…Canını yakardı ve susardı…Canını yakardı…Ve susardı…
Suskunluklar bahçesinde çiçek derlemekti bu sanki…Sessiz…Ve de kıyamama aşka…

Yine birden…
“Benden aldığın kravatımı iyi sakla, zebil olmasın, zeyil olmasın”… “benden sonra”…

Ve devam ediyordu zaman akmaya…

Son sözleriydi aşkın…Belki de son arzusu…İsteyemeden biten…Kesik, kesik, titrek, kıvılcımlı cümleler…Bir yerlerde söylenmiş miydi umurunda değildi…Sadece susuyordu…

Parmak uçlarını ritim halinde masaya vuruşu, sanki bir ayrılık şarkısının tempolarıydı, pıtır, pıtır sesler…
Bir şeyleri tanıyordu yüreği,
bir şeyleri saklıyordu…
suskunluk korkunç bir fikir silahı…
Canı yaran ikiye…
Yandı, yanıyorum diyemez insan…
Yıldırımlar çakıyordu kavşak başında sanki,
Yağmurlar yağsa, bulutlar karartsa,
ve yağmurlarda büyüsem, büyütseydim seni,
gidişmeseydik…Bir de didişmeseydik…
Ne güzel olurdu, dünya ve de aşk…
Biz aşkı sevenlerin hatırına sevmedik mi,
biz Yunus’un hatırına aşık olmadık mı?
Biz ozanların saygısına yazmadık mı aşk fermanını…
Biz herkes gibi sevemedik mi?
Söylesene güzelim AŞK…

“GİDECEĞİNİ BİLİYORUM” dedi adam.
kalın gözlüklerinin ardından, gözyaşları, gömlek düğmelerini ıslatıyordu, ADAMIN…

“GİDİYORUM DİYEMEDİM”, DEDİ KADIN…

Bıraktım kendimi Martı’nın kanat izlerine, sessizliğin tınısına…
Son zamanlarda yalnız bir aşktı, itelenerek, ötelenerek, masum zannedilen yalanların ardında kalan aşk…
Yalnızımsı aşkın artık ötelenecek yanı kalmamıştı ve aşk, yorgundu…
Yorgun aşkların seranomisiydi bu, dudak uçlarından akarak yığılan…
Bir tek kendi kendine dostluk içindeki duyguları içinde sığındıran bir kisvedeydi, kendini bile koruyamayan aşk…

Son bir kez sarılamadık, son vedalaşamadık…
Bir söyleyemedim gideceğimi,
el sıkışarak…Veda deyip…
Kendin için bir şeyler yap,
kurtar kendini, diyemedim…

Yanında olmayacağım artık,
dağılma, dağıtma kendini,
düşme…
diyemedim…
Umutlar bir başka rüzgârla, savrulsa da,
kendini, unutma,
diyemedim dedi…

KENDİNİ KORUYAMAYAN AŞK, BİZİ NASIL BARINDIRIRDI?
Uzaklardı artık barınaklar,
uzaklardı artık sığınaklar.
Ve, çok yakındı sunaklar,
kan doluyordu…Acı akıyordu…
VE AŞK, ÖLÜMÜ ÖZLEDİ,
KENDİ KENDİNE ÖLÜMÜ, YOK OLUŞU ÖZLEDİ…

Bu gün bile bitmeyen, bir özlemdi aşk… Acı kusuyordu… Deşilmişti…
Bölünmüştü iki parçaya,
Yüzyıl çiçeğinin, açmasıydı belki, özlemi… Beklerdi aşk…
Dizlerini karnına doğru çekip,
Hırkasına bürünerek,
Bir köşeye kıvrılıp, BEKLERDİ…ÖMRÜ UZUN YA…
İçini dolduruyordu göz yaşları, bitmiyordu, bitemiyordu…
“Namerde muhtaç olmaktansa, kendi dostluğuna sığınmak isterdi aşk…

Ben seni özlüyorum,
acılarını yaşayarak.
Ne de hoş yaşadık değil mi biz,
Ne de hoş yaşıyoruz, acıyı şimdi, değil mi?

Sessizliği istiyorum şimdi ıssızlıkla,
yalnızlığı ve yeniden yaşamı,
istiyorum anısız…Sensiz…
Yalnız acılarla…
Biz hangi acıyı yaşıyoruz,
Bu günün yalnızlık, ŞAŞKIN ACISINI MI?
Dünü yaşarken beraberce,
“O” acıları mı yaşıyoruz?
Ölsen ya, ölebilir misin sen,
ya ben, hadi ya…

Yıllarca acıları yaşadım ben, yıllarca seni yaşadım onlarla, seni unutmak değil mi, unutmak acıları? Neden yaşadım ki senli, neden unutayım şimdi acıları?
Kimsesizliğim değil miydin sen? Kimsesizliğim olmasın mı acılar? Sen niye ben oldun ki acı doğdu?
Bu kadar basit miydi sevgi, unutmak acıyı?
Sen varsan acı var, ben varsam sen varsın…

VE, GİTTİĞİMİ BİLMEDEN, GİTTİM,
NEDENSİZ, BİR GİDİŞİN ÇANLARIYDI ÇALINAN…

Şimdi geri döndüm anıların boşluğuna ama, “O”, yok,
can dostum yok, can yok, canom yok…
Boş bakışların boşluğunda yüzmek bu…
Aşkın izlerini aramak veya, beni bende yok etmek bu, bekleyiş, bu sahil kahvesine dönüş…
SAHİPSİZ KALAN ANILARIN, yok oluşunu seyretmek, gömmek, sonsuza gibi bir şey…
GEÇ KALINMIŞ SEVDALARIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEK, sahipsiz bırakmak,
birleşen kaderlerin gözyaşlarını seyretmek ve;
KADERLERİ YALNIZLAŞTIRMAK, BU SEVDANIN SONU…

YÜREĞİNİN İÇİNDE AĞLIYORUM…
Bekliyorum şimdi ıssız, yalnızlığımla, bu boş masada, sevdaya dair, yazıların, cümlelerin altını çizerek…”Safran”ı çiziyorum nedense…
Ya, gelirse diyor genç kız, gelmezse, canı ruhu sağ olsun. Gelirse beni burada göremezde, durup sadece aranırsa, bakınırsa, üzülmez mi? Olsun diyor, “canı sağ olsun”da ayrılsın birleşik kaderlerimiz…
“CANI RUHU SAĞ OLSUN”
Karanlık bir sevda bu, anlaşılamayan… Yalnızımsı sonu olan…
Kimin kime küsemediği, boş bir düşünce kıvrımı,
Çözülemeyen bir kelime ”KÜSEMEDİĞİ”
AŞKA HESAP VERİLİYORDU
Hangi habersiz sevginin gidişi ve gelişi, nedensiz?

YOKSA BU SEVDA VEYA “AŞK ÖZENTİSİ MİYDİ TIRMIKLAYAN YÜREĞİ” bilinmez…

Genç kız hâlâ ağlıyordu, veda edişimi bile duymadı.
VEDASIZ GİDİŞLER BÖYLE Mİ OLURDU, ardında bırakılan gözyaşlarına basarak… Ama ben en azından elveda dedim…

Sabah televizyonunda, birbirlerini en çok sevenler yarışması yapılıyordu…Her çift birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini en güzel cümlelerle tarif ediyordu…
Bir köşede bir can duruyordu. Sadece dudakları titriyordu, göz yaşlarını avuçlarında biriktiriyordu ve de suskun…
Yarışma bitti…
Suskun gözyaşları kazandı, galiba…Bir avuç gözyaşıyla sevginin tarifini yaparak…
En çok gülen mi, en çok ağlayan mı sevgiyi en iyi tarif eder?
BEN İÇİME AĞLIYORUM YÜREK DOLUSU…
Sabahsız geceler bunlar,
Dudaklardan hüzün şarkılarının döküldüğü,
var olmak bu aşkta,
var olmakla hüzne bulanmaktı bu aşkta…
Artık içime doluyordu gözümdeki yaşlar…
Ne de güzel gülüyordu aşk, kendine…
Şiirden öyküye, öyküden şiire dönüşüne…
Gülmekle hüzün topluyordu öykü,
gülmekle acı topluyordu şiir…
“O” aşk hem öyküde vardı, hem de şiirde,
başarmıştı işte…
UNUTULMAYAN, UNUTULMAYACAK HİKAYELERDE KALMIŞTI, MOR, MOR…
Yağmur kokuyor toprak,
Acı kokuyor hayat,
emek bu aşka, dar geliyordu yürek,
daralıyordu yürek, daralıyordu beden…
Yeryüzü mor, mor kokuyor,
salkım saçak akasyalar,
sevda dökülüyor yollara, hayat dökülüyor…
“SEN HEP GEÇMİŞTEKİ HALİMİ BİLİRSİN HAYAT”…AAAŞK”…
“Kararlıyım bu gece senin olmaya geldim”

Ve,
AŞK AĞLIYOR DAMLA, DAMLA…
Karanlık bir bakış bu hayata,
birleşen kaderler kopuşuyor, dar geliyor yürek bedene, toprak ağlıyor, ben ağlıyorum, ben…

Çandarlı

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 29.5.2008 17:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir gün anlayacaksın beni... Bu şiirimi okursanız eğer bu öykünün doğuşunun başlangıç noktasını görebilirsiniz... Saygılarımla...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yusuf Değirmenci
    Yusuf Değirmenci

    payalaşan yüreğe merhaba böylesine güzel ve duygu dolu emek verilerek yazılmış usta kalemden çıkmış bir şiiri okutma fırsatını verdiğiniz için teşekkürler

    Cevap Yaz
  • İbrahim Coşar
    İbrahim Coşar

    Güzel bir çalışma olmuş. Kutlarım.

    Cevap Yaz
  • Ayşe Bakkalcı
    Ayşe Bakkalcı


    AŞK bir su damlası gibi düşmüş öykü'ye...

    Gönülden kutlarım efendim,tam puan

    Saygılarımla
    Ayşe

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Mustafa Yılmaz 4