Bizi kınamayın efendiler,
Biz ki;
Çatlayan ellerimizle,
Biz ki;
Kanayan yüreğimizden kopup,
Bütün bedenimizden akan terimizle,
Filizlendirdik Tanrı’nın nimetlerini...
Buğday biçtik,nohut biçtik,
Mercimek,arpa biçtik,
Çay biçtik,tütün biçtik.
Bin bir türlü nimet topladık,
Hasattan,sofranıza sunduk,
Bizi kınamayın efendiler...
Bizi kınamayın efendiler,
Biz ki;
Horozdan önce uyandık,
Toprak sulamaya çıktık seher vakti.
Biz ki;
Güneşin altında kararttık tenimizi.
Koza koza topladık dallarından pamuğu,
Ve tırnaklarımızla ayırdık çekirdeklerini,
İplik yaptık.
Ve yüzümüzdeki her bir çizgiyi,
İlmik ilmik dokuduk kilime.
Asırlar boyu geleneklerimizi işledik halıya,
Ve ayaklarınızın altına serdik emeklerimizi.
Bizi kınamayın efendiler...
Bizi kınamayın efendiler,
Biz ki;
Toprağın avuçlarında büyüdük,
Kerpiçten yaptık evlerimizi.
Tezek yakarak ısıttık üşüyen bedenimizi.
Biz ki;
Büyüklerimizden emanet aldık,
Ve küçüklerimize devrettik hep,
Üzerimizdeki elbiseleri.
Yetinmesini bildik,
Avunmasını bildik.
Ve bandırdık mı bir dilim ekmeği,
Tarhana çorbasına,
Daldırdık mı kaşığı,
Firik pilavına,
Doyurunca karnımızı,
Şükretmesini bildik ALLAH’a.
Size sunduk hep nimetleri.
Bizi kınamayın efendiler...
Bizi kınamayın efendiler,
Biz ki;
Gaz lambasıyla aydınlattık,
Günü batmış gecelerimizi,
Solgun bir ışığın yansımasıydı,
Belirli belirsiz,
Yorgun yüzümüze vuran.
Seçimden seçime görürdük,
Bir kaç yabancı yüz.
Cahildik nede olsa,
Yol,elektrik,su,okul
Avuntusuyla giderdik sandık başına,
Ve sandık başına kadardı hep umutlarımız.
Okuma yazma öğrenemedik elbet,
Sinema,tiyatro belleğimize işleyen,
Tanımsız birer terimdi sadece,
Ve “ Medeniyet dediğimiz,
tek dişi kalmış canavar”
Uğramadı hiç köyümüze.
Ama mutluyduk,
Umutluyduk aydınlık geleceğimizde.
Bizi kınamayın efendiler...
Bizi kınamayın efendiler,
Biz ki;
Kırk yılda bir,
Yolumuz düşünce şehre,
Bir garip kalırdık,
Ve şaşkın bakışlarla,
Kaybolma kaygısı taşırdık hep yüreğimizde.
Yol yordam bilmezdik,
Şehrin büyüklüğünden değildi elbet,
Okuma yazma bilmediğimizdendi garipliğimiz.
Sorduk mu bir yol,
Sorduğumuza pişman olurduk.
Konuşmalarımızla,
Davranışlarımızla garipsendik,
Alaycı gülüşmelerle uğurlandık,
Ve bir palyaçonun gözyaşlarıyla,
Döndük hep köyümüz.
Bizi kınamayın efendiler...
Bizi kınamayın efendiler,
Biz ki;
Şehirlisi,köylüsüyle,
İşçisi,memuruyla.
Yaşlısı,genciyle,
Kadını çocuğuyla,
Koruduk bu vatanı,
Ve kanımızın rengini verdik,
Ay yıldızlı bayrağımıza.
El ele,bilek bileğe,
Yürek yüreğe,
Göğsümüzü nefer ettik düşmana.
Bir vücut olduk,
Bir ulus olduk,
Bir kimlik olduk Cumhuriyetimize,
Atatürk bize bahşetti,
“Köylü şehirlinin efendisidir” diye.
Efendilik sizde kalsın.
Bizi kınamayın efendiler...
Kayıt Tarihi : 29.12.2006 15:52:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Metropol bir kentte şahit olduğum küçük bir olay bana bu şiiri yazdırma geregi duyurmuştur...Yaşlı bir amca iki gence bir yer sormakta kaybolma kaygısı taşımaktadır,gençlerse amcanın konuşmasına,şivesine,giyimine hal ve hareketlerine bakarak alay etmekte ve amca konuşman yok,yaşlısın, okuma yazma bilmiyorsun ne işin var bu büyük şehirde köyüne dön köyüne... bu duruma el koydum ve ulu önderin sözü aklıma geldi 'Köylü şehirlinin efendisidir' diye peki bu nasıl efendilik böyle Atamız bunu laf olsun diye söylemedi elbet...Adını siz koyun...
![Orhan Kaya 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/12/29/bizi-kinamayin-efendiler.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!