Bize ne oldu,,? Şiiri - Ramazan Gökçe

Ramazan Gökçe
57

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Bize ne oldu,,?

Uyanın artık,yeter verdiğimiz şehitler
Orası yan gelip yatma yeri değil, diyenler
Demokrasi halkın katılımıyla olur derler
Bu halkın feryadına bir kulak verin beyler,,

Halkın istediği şehit cenazesi görmemek
Bu işi ya bitirin,ya halka bırakın hemen,,
Askerim,dir halkın bağrından çıkan
Arkasındayız yiğitlerin,siz çekilin aradan

Anaların bacıların gözyaşı nedir bilirmisiniz?
Hiç şehidiniz olmadıki nerden bilesiniz,,
Ateş düştüğü yeri yakar çok acı verir
Şehidimin cenaze günü müzik coşku nedir

Şehidime saygı kalmamış,bayrak asan azdır
Vatan için şehit oldular,şahsi mesele yoktur
Milletime dört canım feda,bizlerde sıradayız
Vatan toprağı kutsaldır,kaderine bırakamayız

Gitti yiğitlerim,fidanlar, hangisine yanayım,,
Vatan için çarpan her yüreğin yanındayım
Cumhuriyetin,,koruyucusu,Atamın izindeyim
Bize ne oldu,yürekler yanarken,bu ne coşku,,

Barzaniye selam olsun,köpekleri beslemesin
Sahip çıkamıyorsa intikam alacağımızı bilsin
Askerim pusu bilmez mertçe, yiğitçe savaşır
Bir çok ordu bilir onu,, tarihte onunla tanışır

Kimsenin topraklarında yoktur gözümüz
Şehidime vardır mertçe son bir sözümüz,,
Kanın yerde kalmaz,mekanın cennet ola
İntikamın mutlaka alınacak çıkıyoruz yola,,

Ramazan Gökçe
Kayıt Tarihi : 9.6.2007 15:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir ay içerisinde 53 Vatan evladını şehit verdik,,Mekanları cennet,toprağı bol olsun,,Daha ne kadar vereceğiz,,,? Genç fidanların yok olmasına ne kadar seyirci kalacağız,,Gönül isterdiki her şehidimin arkasından Türkiye genelinde Mitingler yapıp haykırmak,,çok yazık,,Cumhuriyetin yılmaz savunucularıyız,,mitinglerine desteğimiz tamdır,,Aynı duyarlılığın şehitlerimiz içinde gösterilmesini beklerdik,,Sanki şehidimin şahsi meselesiymiş gibi bir oluşum var,,Toplumdan hiç bir tepki yok, Şehidimin cenaze günü,Akşam tv lerde eğlence dorukta,, insanın bize ne oldu diyesi geliyor,,evet,,BİZE NE OLDU,,?

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    candan tebrikkkkkkkk

    Cevap Yaz
  • Ömer Ekinci Micingirt
    Ömer Ekinci Micingirt

    Bize Ne Oldu ?

    Altı asır adalet bayrağını kıtalarda dalgalandıran bir milletin evladı olarak soruyorum bize ne oldu? Yediği üzüm salkımının ücretini dalına asan bir geçmişin sahibi nasıl olduda hortumcu oldu şaşırmadınız mı? Üç kıtaya yedi düvele özgürlük tüllendiren aynı bahçede cami-havra-kilise inşa edilmesine hoşgörü ve şefkat yağdıran bir geçmişten nasıl olduda namaz kılmanın suç olduğu bir nihayete varabildik? Ne oldu bize söyler misiniz? Elbette cevabını o büyük mazinin küllerinde arayacağız. Ki o koca imparatorluğun yükselme ve çöküş devrine göz attığımızda bu günkü halimizin ve ızdırabımızın şifasını ve reçetesini bulacağız elbette şüphem yok. Fatih Sultan Mehmed ve terbiyesini aldığı Akşemseddin ve yine Domaniç’te Hayme Ananın evladına o koca hükümdara öğütleri ve yine Şeyh Edebalinin nasihatlerine bu günlerde ne kadarda muhtacız. Bunları tefekkür ettikçe bize ne oldu sorusunun cevabı acı acı beynimde zonkluyor. Maalesef ülkemizde ne özelde nede resmi olarak bu nasihat ve terbiyeyi verecek tam anlamıyla bir kurum yok. Olanlara da irtica yaftasını yapıştırıp kapılarına kilit vuruyoruz. Elbette tasavvuf adına çıkan sahtekârlar, kalpazanlar var tabi paranın kalpazanı olduğu gibi. Fakat asırlarca tasavvuf terbiyesiyle yetişen milletimiz Mevlanalar, Yunuslar, Hacı Bektaşi Veliler ve onların yetiştirdiği nesiller sayesinde dünyaya hükmetmişler. Ve her devirde Mevlanalar vardır. Sizi fazla yormadan bir büyük erenin bizlere ve bilhassa şahsıma ve nefsime kabul ettiğim nasihatlerine kulak verelim:
    Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et. Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB’in sana işlerinde yardımcı olur. O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O kötülüğü ezer ortadan kaldırır. Eğer bir kötülüğü nefsin için, halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil olursun. Her işte HAKK’ın rızası aranmalıdır.
    İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET’e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya. Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret azığını toplamakta acele et...Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.
    Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın? Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak... Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyor musun? ... Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu? ... İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde “TEVHİD”, içeriye girince “ŞİRK”, yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli. Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde. Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek? O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O’nun eteğini bırakmayalım.
    Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların hepsi amaç değil, Yüce ALLAH’a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır. Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı. Sana en gerekli olan ise YARATAN’ındır. O’nu ara. Her şeyin bir bedeli olur. Dünyaya AHİRET, yaratılmışlara ise bedel YARATAN’dır. Dünyayı kalbinden atarsan yerini HAK alır.
    Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter.
    “ALLAH’tan (C.C) başka ilah yoktur,” dediğinde bir “DAVA” peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS’lı olmak gerekir.
    Hiçbir söz amelsiz ve ihlâssız kabul edilmez. Kâinatın Efendisinin (S.A.V) yolu İHLAS’tan ibarettir. Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma. Elini uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin. Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona benzetiyorum. Ayık ol, sonra felaket büyük olur. HAK’la çekişme, nefsin için O’nu kötüleme, malın azaldı diye O’nu itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O’nu suçlama. Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en büyük hüküm senin mi yoksa O’nun mu? Sen mi fazla biliyorsun yoksa O’ mu? Merhametin O’nunkinden fazla mı? Sen ve bütün yaratıklar O’nun kuludur. Her şeyde yalnız O’nun hükmü geçer bunu sakın unutma.YARATAN’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma. Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.
    Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH’a (C.C) karşı büyüklük satmakta neymiş? Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin. Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su.Sonrası ne olacak malum...Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı? Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz, sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı? Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa... Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,” buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Yüce ALLAH’ın (C.C) korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O’ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? O’nu HAK tarafına çağırman nerede?
    Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden sana gelecek bir kısmetin varsa gelir, üzülme içini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun, hırsın ağırlığı seni yormaz. Eğer bu şekilde davranmazsan, bütün bu uğraşmalarından sana ne kalacak dersin? Sadece bir yorgunluk ve ağır bir hesap... Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana bela olur. Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun sebebi sana mal versinler, iyiliğini görsünler, seni öğsünler oldu. Sana yakışır mı bu düşünceler? Farzet ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya faydası olur mu acaba? Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da sana kalacak. Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun. Geçici şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun. Ama yakında elinden alacaklar.
    Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O’nun rızası yolunda yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde hayatını tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer emanettir. Bütün bunları YARATICININ rızasına uygun yolda kullan.Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi. O halde iken ne kadar acizdin, bu hale seni getiren kim? Sen ise kendi varlığına ve halka dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH’tan (C.C) başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır, sana karşı kalpleri katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar. Çağırsan yardımına koşan olmaz. Bütün bunlara sebeb Hak’tan başkasına güvenmiş olman, O’nun nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.
    Yüce ALLAH’ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ, diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH. Bunlar seni RABBİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.
    Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın ama çok geç...Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.
    Ey ALLAH (C.C) yolcularını bulamayan; varlığını ve yaratılmışları HAK varlığına perde eden kişi; ağla, başkasına bir ağlarsan kendine bin defa ağla…Keşke şair olsaydım isimli şiirimle sizleri selamlıyorum…

    Rabbimiz Bir

    Şu semavat ehline bak ne söylüyor ey ahmak,
    Bir Kadir-i Zülkemâlin yolundaki nur biziz.
    Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanı söyler hak!
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Er biziz.

    Şu semânın arza bakan nurefşanı, gülüyüz,
    Bir Hâkim-i Zülcelâlin birer ulvi kuluyuz,
    Hem vahdete, hem kudrete mecnun olan deliyiz,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Yar biziz.

    Dinledin mi yıldızları neyi takrir eylerler,
    Mu’cize-i kudrettendir aşk-ı nağme söylerler,
    Daire-i kudret ile, emri surla beklerler,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Sur biziz.

    Kör olası gözü görmez, söz işitmez ezelden,
    Hak söylemez, esmasından, hüsnasından güzelden,
    İndallahta şahit Ömer! Kaçamazsın mezardan,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Nur biziz.

    Ey şehriyar buyurmuşsun “keşke şair olsaydım”,
    Şiir nedir, şair kimdir! Ben Bedi-i görseydim,
    Şiir şiir, nazım nazım, Hak söylerken ölseydim,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Hür biziz.

    Ömer Ekinci Micingirt Bursa

    Cevap Yaz
  • Ömer Ekinci Micingirt
    Ömer Ekinci Micingirt

    Bize Ne Oldu ?

    Altı asır adalet bayrağını kıtalarda dalgalandıran bir milletin evladı olarak soruyorum bize ne oldu? Yediği üzüm salkımının ücretini dalına asan bir geçmişin sahibi nasıl olduda hortumcu oldu şaşırmadınız mı? Üç kıtaya yedi düvele özgürlük tüllendiren aynı bahçede cami-havra-kilise inşa edilmesine hoşgörü ve şefkat yağdıran bir geçmişten nasıl olduda namaz kılmanın suç olduğu bir nihayete varabildik? Ne oldu bize söyler misiniz? Elbette cevabını o büyük mazinin küllerinde arayacağız. Ki o koca imparatorluğun yükselme ve çöküş devrine göz attığımızda bu günkü halimizin ve ızdırabımızın şifasını ve reçetesini bulacağız elbette şüphem yok. Fatih Sultan Mehmed ve terbiyesini aldığı Akşemseddin ve yine Domaniç’te Hayme Ananın evladına o koca hükümdara öğütleri ve yine Şeyh Edebalinin nasihatlerine bu günlerde ne kadarda muhtacız. Bunları tefekkür ettikçe bize ne oldu sorusunun cevabı acı acı beynimde zonkluyor. Maalesef ülkemizde ne özelde nede resmi olarak bu nasihat ve terbiyeyi verecek tam anlamıyla bir kurum yok. Olanlara da irtica yaftasını yapıştırıp kapılarına kilit vuruyoruz. Elbette tasavvuf adına çıkan sahtekârlar, kalpazanlar var tabi paranın kalpazanı olduğu gibi. Fakat asırlarca tasavvuf terbiyesiyle yetişen milletimiz Mevlanalar, Yunuslar, Hacı Bektaşi Veliler ve onların yetiştirdiği nesiller sayesinde dünyaya hükmetmişler. Ve her devirde Mevlanalar vardır. Sizi fazla yormadan bir büyük erenin bizlere ve bilhassa şahsıma ve nefsime kabul ettiğim nasihatlerine kulak verelim:
    Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et. Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB’in sana işlerinde yardımcı olur. O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O kötülüğü ezer ortadan kaldırır. Eğer bir kötülüğü nefsin için, halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil olursun. Her işte HAKK’ın rızası aranmalıdır.
    İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET’e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya. Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret azığını toplamakta acele et...Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.
    Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın? Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak... Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyor musun? ... Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu? ... İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde “TEVHİD”, içeriye girince “ŞİRK”, yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli. Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde. Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek? O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O’nun eteğini bırakmayalım.
    Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların hepsi amaç değil, Yüce ALLAH’a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır. Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı. Sana en gerekli olan ise YARATAN’ındır. O’nu ara. Her şeyin bir bedeli olur. Dünyaya AHİRET, yaratılmışlara ise bedel YARATAN’dır. Dünyayı kalbinden atarsan yerini HAK alır.
    Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter.
    “ALLAH’tan (C.C) başka ilah yoktur,” dediğinde bir “DAVA” peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS’lı olmak gerekir.
    Hiçbir söz amelsiz ve ihlâssız kabul edilmez. Kâinatın Efendisinin (S.A.V) yolu İHLAS’tan ibarettir. Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma. Elini uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin. Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona benzetiyorum. Ayık ol, sonra felaket büyük olur. HAK’la çekişme, nefsin için O’nu kötüleme, malın azaldı diye O’nu itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O’nu suçlama. Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en büyük hüküm senin mi yoksa O’nun mu? Sen mi fazla biliyorsun yoksa O’ mu? Merhametin O’nunkinden fazla mı? Sen ve bütün yaratıklar O’nun kuludur. Her şeyde yalnız O’nun hükmü geçer bunu sakın unutma.YARATAN’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma. Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.
    Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH’a (C.C) karşı büyüklük satmakta neymiş? Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin. Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su.Sonrası ne olacak malum...Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı? Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz, sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı? Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa... Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,” buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Yüce ALLAH’ın (C.C) korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O’ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? O’nu HAK tarafına çağırman nerede?
    Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden sana gelecek bir kısmetin varsa gelir, üzülme içini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun, hırsın ağırlığı seni yormaz. Eğer bu şekilde davranmazsan, bütün bu uğraşmalarından sana ne kalacak dersin? Sadece bir yorgunluk ve ağır bir hesap... Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana bela olur. Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun sebebi sana mal versinler, iyiliğini görsünler, seni öğsünler oldu. Sana yakışır mı bu düşünceler? Farzet ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya faydası olur mu acaba? Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da sana kalacak. Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun. Geçici şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun. Ama yakında elinden alacaklar.
    Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O’nun rızası yolunda yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde hayatını tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer emanettir. Bütün bunları YARATICININ rızasına uygun yolda kullan.Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi. O halde iken ne kadar acizdin, bu hale seni getiren kim? Sen ise kendi varlığına ve halka dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH’tan (C.C) başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır, sana karşı kalpleri katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar. Çağırsan yardımına koşan olmaz. Bütün bunlara sebeb Hak’tan başkasına güvenmiş olman, O’nun nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.
    Yüce ALLAH’ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ, diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH. Bunlar seni RABBİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.
    Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın ama çok geç...Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.
    Ey ALLAH (C.C) yolcularını bulamayan; varlığını ve yaratılmışları HAK varlığına perde eden kişi; ağla, başkasına bir ağlarsan kendine bin defa ağla…Keşke şair olsaydım isimli şiirimle sizleri selamlıyorum…

    Rabbimiz Bir

    Şu semavat ehline bak ne söylüyor ey ahmak,
    Bir Kadir-i Zülkemâlin yolundaki nur biziz.
    Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanı söyler hak!
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Er biziz.

    Şu semânın arza bakan nurefşanı, gülüyüz,
    Bir Hâkim-i Zülcelâlin birer ulvi kuluyuz,
    Hem vahdete, hem kudrete mecnun olan deliyiz,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Yar biziz.

    Dinledin mi yıldızları neyi takrir eylerler,
    Mu’cize-i kudrettendir aşk-ı nağme söylerler,
    Daire-i kudret ile, emri surla beklerler,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Sur biziz.

    Kör olası gözü görmez, söz işitmez ezelden,
    Hak söylemez, esmasından, hüsnasından güzelden,
    İndallahta şahit Ömer! Kaçamazsın mezardan,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Nur biziz.

    Ey şehriyar buyurmuşsun “keşke şair olsaydım”,
    Şiir nedir, şair kimdir! Ben Bedi-i görseydim,
    Şiir şiir, nazım nazım, Hak söylerken ölseydim,
    Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimiz bir! Hür biziz.

    Ömer Ekinci Micingirt Bursa

    Cevap Yaz
  • Şimal Yıldızı
    Şimal Yıldızı

    hassas yüreğinizin önünde saygıyla eğiliyorum kaleminiz daim olsun inş. o yürek hiç susmasın...selametle...

    Cevap Yaz
  • Ölüler Konuşmaz
    Ölüler Konuşmaz

    hocam tebrikler yüregine saglık kalemine saglık saygıalrımla yıldırım şimşek

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (67)

Ramazan Gökçe