Bize Göre Değildi Yanlış Bir Türkünün, N ...

Lütfi Kireçci
222

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Bize Göre Değildi Yanlış Bir Türkünün, Nakaratlarına Ağır Adımları Basmak

Kel ali bağını satmış duydun mu? döne kadın
Aman be satarsa satsın, ne vardı ki sanki o bağda
Bıldır hacı Hamza larda vermedi ya, belki onun için satmıştır
Zaten baktığı da yoktu kel alinin bağa
Bakıp ta sanki ayılara mı yedirecekti armutları
Bir bağ bozumu mevsiminde basmışlar
Kel alinin bağını
Nerelere alıp götürmüşler bilen yok
Kimi derki Gaziantep, kimi derki Kilis,
Üç yıl yatmış hapiste
Çıkınca dayı olmuş mahallede
Birde kuma getirmiş diyorlar
Eski karısının üstüne
“Ammada mektup yazarmış ha, şu çınar altı köyünden hasan”
mektup değil sanki destan
kuyuda kalma, kuytuda kal, dolaş menekşe bahçelerini
Her taşın altında yatan binlerce yiğit türkü var
Göçmen kuşların öyküsüne yer verdik hep şiirlerde
Mavzer sessizliği çökende dağların türküsünü anlatmak
Namus işidir, yiğitçe söylenmiş bir türküye şiir yazmak, yürek işidir.

Memleket türküleri söyledik söylemesine ya
Demedik derin türkülerle vurun bizi
Ne üç yıl hapis yatıp olduk kabadayı
Ne kuma getirdik, nede denizden kum
Ne bağ sattık, ne bağcı bize
Engerek size, memleket bize
Biz bu memleketi sevdik, türkülerini de sevdik
At üstünde yol buldu sevdamız bir zaman
Gelip geçen kervanlara dolunay olduk
Denizi yardı asamız bir zaman
Eli kanlı firavunlara Musa olduk
Hiç adımızı bile sormadan alıp götürdüler bizi
Gül dalında güle hasret kaldık
Vardır elbet her firavunun bir Musa’ sı
Her Musa’nın da bir asası
BİZE GÖRE DEĞİLDİ YANLIŞ BİR TÜRKÜNÜN NAKARATLARINA
AĞIR ADIMLARLA BASMAK
Kaç zemheri görmüştü şu mahpusta yatan adam

Kaç darağacına giden adamın ardından ağlamıştı
Mevsim sonbahardı, havada kar vardı
Kış iyice üşümeye başlamıştı, ayaklarımız yalınayaktı
Sokaklarda boştu, iri domuzlar iştirak etmekteydi bize, yol epey uzundu
Parke taşlarına sürüldü yüzüm, kuşlar dökülmedi ağzımın içinden,
Gecenin en uzun mimarisinden, salyangozlar çıkıp geldi, kimse görmeden
Oturdum ölüm korkusuyla, yattım ölüm korkusuyla, tutanaklara düşmedi korkularım
Kimse sormadı ağzımın kıvrımlarında ki fay hatlarını, ve kandilli rasathanesi
Ölçmedi içimdeki binaları yıkan depremin şiddetini
Rihter ölçeği çatladı, kunduzlar kulak kabarttı, gece gökteki son yıldızın
Karanlıkta nasıl aktığına, ve asla şahitlik yapmadılar, yolda yürüyen bir kaç adam
Mevsim sonbahardı, havada kar vardı, dik adımlarla sehpaya yürüdü bir adam
Dokunmayın lan dedi, çekin kirli ellerinizi üstümden, herkes irkildi, gök, gök olalı
Böyle bir manzara görmemişti, çatık kaşlarıyla devirdi sehpayı, yıkıldı üç ayak
Gök çatladı, beklenen deprem olmadı, bir başka bahara kaldı
Ateş düştüğü yeri yaktı, insan ömrü bir arpa boyu kadardı
Çizme boyu kan, dağ gibi sulardan akardı, sokakta aç kalmış bir çocuk ağlardı
Kel ali bağını geri almış diyorlar
Yolda giderken kamyon mu çarpmış, cin mi çarpmış
Beş vakit abdestli namazlı oluvermiş kel ali
Kel alinin bağında hacıhamzalar da bolmuş gayrı
Döne kadında iyice şaşırmış bu işe

Kel ali amcasıymış ipte sallanan adamın
Rüyasında görmüş onu meğer,
Durun demiş, yürümüş üzerlerine
Lakin geç kalmış kel ali
Sonra oturup hayra yormuş bu düşü
Haber erken düşmüş köye
Ve işte bunun üstüne
Namaza başlamış kel ali
Öyle kamyon falan çarpmamış
Kel ali her akşam gün batışı uzaklara yatırıp gözlerini
İpe giden adamı düşünürmüş, ve onu beklermiş ağaçların altında her ikindi çayına

O gün yorgun bir akşamdı haberlerde koğuşa düşen deprem
Bir dağ gibi adam daha yürümüş iplere, pervane olmuş bir nice akıl
Ya-sin vel kur-an’il hakim
Rabbim mutlak dönüşümüz sana
İki ayak üstünde dimdik kabul et bizi huzuruna

BİZE GÖRE DEĞİLDİ YANLIŞ BİR TÜRKÜNÜN NAKARATLARINA
AĞIR ADIMLARLA BASMAK
Şimdi yakamıza yapıştırdığımız siyah beyaz fotoğraflarda adı yok kuşların
Gece sizi geç saatlere kadar bırakmadığımız türküleri döküyoruz gönül mihrabına
Ve sizi ebedi kutluyoruz gönül dostları ve üstelik kıskanıyoruz da
Bizi böyle bırakıp gittiğiniz güne milat düşüyoruz
Ak düşmüş sakalımızda, adı yok şeytanın, besmelesiz yok sabahımız
Her gün yattığımız ranzamız, mezar taşımız yalnızlık yorganımız
En son cumartesi vurdular gökyüzünde adresini bulamayan hırçın kuşları
Yalnızlık durağına park etmiş otobüsten inmiş sigara içmeyen adamlar
Yürümüşler kocaman adımlarıyla şehrin üstüne, caddelerde
Uzamış bodur ağaçların boyu, bodur çomak sokmaz derenin çocukları
Çıkagelmiş evlerinde bırakıp sahte gerdanlıklarını
Meydan okumuşlar iri adımlarla yürüyen kocaman adamlara
Gölgeleri çıldırtan mahmur türküler söylemiş kocaman adamlar
Bodur derenin çakal çakan çocukları zıplamış yerinden
Kaldırımdan yürürken aşağı düşmüş bir kilo gelmez bıyıkları
Yıllar olmuştur yüzümü duvardan, sırtımı ranzadan ayıralı
Mavi bir rüzgarla selam gönderiyorum giden sabahın erken yolcularına
Giderken el sallayın beyaz bulutlara
Yolumuz uzun sırat’a, yolumuz mutlak sona,
Yolumuz mutlak sonsuzluğa
Yolumuzun önünde kırk engerek yılanı kiralık ev tutmuş oturur
En azından uykularımızda yok ederiz, yılan dolu kuyuları
Yılancı Yusuf doldurmuş yılanları heybesine
Atmış atının terkisine
Gider ilden ile, Nizip’ ten Halep’e

Lütfi Kireçci
Kayıt Tarihi : 4.6.2006 23:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Arif Baltacı
    Arif Baltacı

    Biz bu memleketi sevdik, türkülerini de sevdik...

    Ah be Lütfi Abi. Ülkesini sevenler her dönemde eziyet gördü... Tek suçumuz bu ülkeyi sevmek değil mi... Varsın olsun.. Bu ülke daim olsun biz her acıya katlanırız. Allah sizler gibi bu yolda DİK durmayı nasip etsin bize...

    Cevap Yaz
  • Şebnem Gürsel
    Şebnem Gürsel

    yüreeğinize sağlık, kaleminiz daim, ilhamınız bol ve bugün ve yarınlarınız mutluluk getirsin.tebrikler.Saygılar...

    Cevap Yaz
  • Ozan Sentezi
    Ozan Sentezi

    Yüregine ,kalemine saglik güzel dost,Aldin götürdün beni gene,bize göre degildi ve olmayacak yalnis türkünün nakaratligi.Biz Yüreklerin özün döktügü türkülerde haykiracagiz..Gönül dolusu selamlarimla sevgilerimi yolluyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Lütfi Kireçci