deli etmez televizyon tam tersine bir insana akıl verir
varsa şayet inşaatın kum çimento verir sana çakıl verir
haber alırsın yurtta olup biten bütün envai çeşit şeyden
karşısına oturunca ne farkın kalır sanki paşadan beyden
şu memleketin ki tahtasından oynamışsa yer yer kimi çivi
sanmayın ki bunun sorumlusu müsebbibi bu zavallı tivi
kivinin dahi ne menem meyve olduğu meçhul bir devri batak
yıllarında kalkardı şaha çok kimse onunla olurdu atak
yataktan doğrulurdu yetmişlik yatalak ihtiyar yaşlı ninem
ekranından nura garkolur adeta şenlenirdi viranhanem
bir dönem onun ile açardık ufka dünyaya pencereler
net çekmesi için antenine bağlar alimünyum tencereler
karanlık salonun olurdu yegane sevinç eğlencesi
çöreklenirdik başına okuldan işten eve dönüncesi
öyle yerde kalırdık ki gecekondu adı altı yıkıntılar
yanlız onunla atardık içimizdeki dert keder sıkıntılar
pancurdan kapısı olan vitrinli dolaplarda saklanır
akşama değin düğmesine basılması yasaklanır
bilsen nasıl kutsaldı bu yer.. üstünde ak dantel örtüsü
o kudsiyeti tek bozardı nesrin topkapı her noel yortusu
kapatmam pardesü ile beden görünsede hayli hantal
bazı konu varki su dökemez elime yurdumun onca entel
kıymeti belirtisinden addederim konmasından ak dantel
o danteli ki.. koklarım arada bir çıkarır elbise askısından
bak türk bayrağı yaptım sana hakiki patates baskısından
gardaş yaşadığımız günler elbet matah değil eskisinden
saksısın da kurumuş kalmış çiçek gibi kendimi hissetmekteyim
hatırladıkça ağladığım geçmiş günlerimden bahsetmekteyim
evin baş köşesinde kurulurdu saltanatına tahtına
tek kanal yılları o vakitler artık ne çıkarsa bahtına
ateş görmüş bir mecusi gibi çöker yere kırardık dizimizi
lambalar sönük yanlız onun ışığı aydınlatırdı bet benzimizi
boyun bükük ağız açık göz sabit dil sarkık şişik göğüs kafesler
azmü sebaat ile bakılırdı porograma tutularak cümle nefesler
yerli filim verirlerdi bize onbeş günde bir cumartesi
oda yaparak adama olmadık eziyetler gavur işkencesi
sinemaya gitmeye oğlu kızı olmadık sabancı vehbi koçun
çaresiz boynu bükük katlanırdık genelde sırf bunun için
yurttan sesler korosu çıkar atila mayda çalardı def
elinin altında uzaktan kumanda henüz yoktu maalesef
sinir hastası ederdi inan ki minik konser dinletisi
sanki piyano tuşuna karışırdı bir milletin iniltisi
biz o devri necefli maşrapa çocuklarıyız ki
bizi en fazla kılardı müteessir elektirik kesintisi
ne gam varsa arkasında on kuruşluk bir bakır para sigortasında
kalmazdın o vakit mahsur filmin heyecanlı yeri ta ortasında
fakir kız zengin oğlana vermezler gelin ağlar kız ağlar biz ağlar
kimse aşağı ahıra inmez damda aç kalırdı danalar buzağlar
gözleri kör olurdu adamın ancak araba vurunca açılırdı
sevince boğulurduk birdenbire içimize mutluluk saçılırdı
geçilmezdi zaten ozaman ortalık hasan mutlucan türküsünden
elimiz mahkumdu yani çıkamazdık dışarı candarma korkusundan
saatlerce izler bıkmazdık yine eğer kapanış saati gelmesin
yahutta ebeveyin yarın okul var diye baştan sepetlemesin
böyle derin bağ ile bağlıydık ki ona mümkün mü vazgeçmek
genişçe dik ekran isterdim eğer tabut şansı olsa idi seçmek
elbet bu dertten bir gün fani dünyada olursam mefta
ayucuma koysunlar insaniyet namına bir yassıca tahta
oturtsunlar üstüne sonra tivinin kasa vasiyet eyleyeyim
isterse çalışmasın tek yeter ki ben onu seyreyleyeyim
yani kısaca sanıldığı gibi kötü değildi bizim için hani
sonradan bozdular onu dayadılar sitkomu bol magazini
ey makus kaderi bahtı karalığı ile tek zararı düşük radyasyonu
ey yurdum kartelci medyası eli altında tutsak esir türk televizyonu
.......................................................
ünlüler için hayli moderin cami imar gereksiz icat
sanmamki bundan keyli ol zevat eder teşrif buyurur ricat
hoş teşrif etmez her yerde kılar eğer iman itikadı var
hatta seccade olur ona şayet bir temiz gaste kağdı var
bende şiir yazıma elverir gerçek şair istidadı var
çapımda çok kalem erbabı hani nerdeler kendi yok adı var
germe arana perdeler halk avam ile a davaroğlu davar
ibret ister isen burası gül baba az ilerde karyağdı var
heyhat kalsam arasında dört duvar olmasam bir daha reset
sönse ışık komşular merak etseler almayıp selam sepet
kapansa hüsnü aynım ki açık kalır değildir ilelebet
doğrusu gönlün ne böyle arzu hevesi nede muradı var
söyleyim henüz yol yakın şimdiden vasiyetim olsun bakın
tek çekmeyin leşim o cami mahlesine gerekirse yakın
şapkayı alıp ele dostlarım yere bağdaş kurup çökseler
böyle derdi bu fani diye meydana heykelimi dikseler
kına yaksınlar o vakt sürmezsem sefa mevt değil iken bir dem
düşünmek ne kadar acı aklıma düştükçe ağrıyor miğdem
bana yeter artar hemide bin defa sahip olduğum erdem
çok kimsenin ki buna ne imkan olanak ne mümkünatı var
kanaatım odur ki islam dininde elbet israf değildir mürvet
yaani harcanmasına hacet yoktur büyük miktar bir servet
bu inkişaf ki beyler belirtisi alametidir kıyamet
kula yaraşır işe giriş ki insan diye şerafetin var
bu tür iştigal uğraşır müşrik onlar şekil surete tapar
kendini çevreleyen kafesi kendi elleri ile yapar
yinede diyor isenki bir yol ayrımdan kıyametmi kopar
öyleyse devam et takdire şayandır sende katır inadı var
Kayıt Tarihi : 3.4.2007 18:46:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hüseyin Demircan](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/04/03/biz-o-devri-necefli-masrapa-cocuklariyiz-ki.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!