Koyduk elimizdeki hüzünlerimizi
ellerimize bulaşan kanı silmek için
kalıntıları vardı ellerimizde
Arkasından koştuğumuz geçmişimizin
Bir sis bulutundaydık sanki
aralandı mı gökyüzü, dalgın bakardık
uzak bir ülkenin derin serinliği
çarpardı yüzümüze, öylesine...
Her sisten sonra ilk gördüğümüzü severdik
gözlerimizin sözünden çıkamazdık bir türlü
bir sonraki sise kadar
kendi sis perdemizi çekerdik gözümüze
rahat uyurduk belki bir süre...
nemli mevsimleri başlardı ömrümüzün,
bir ağlamaklı bulut olup
doludizgin giderdik işimize
neyin değiştiğini arardık içimizde
yine de bulamazdık uzun süre...
Kopup giden içimizdi sanki
Ölümsüz aşklarımızın
çiçeksiz cenaze törenlerinde
mezar taşlarımızın mozaiğinin
bir parçasını daha yerleştirirdik,
kahrolurduk alabildiğine...
Değmezmiş bir değmişin ardından gelen acıya,
böyle öğrendik biz aşkı, sevgiyi..
ya öğretenler haklıydı ya duygularımız
ama her an yenildik bilerek
her an bizden gitti giden
ağlamaklı gözlerimiz uyumayı öğrendi, çaresiz..
ve ders alamadık yaşadıklarımızdan
hatalarımız biz oldu,
biz ne olduk?
Kayıt Tarihi : 28.8.2001 04:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!