Her adımda biraz daha suçluyorum yüreğimi anlam veremediğim acılarla. Öfkenin en delisi yakıyor içimi ve kudurmanın eşiğinde kabaran bir göğüsle, hızlı hızlı soluk alıp vererek dizginlemeye çalışıyorum isyanımı. Korkuyor muyum? Hayır! Susuyorum, çünkü konuşursam kavrulacak dört bir yan, alazıyla söyleyeceklerimin.
Anlayamadığım ne çok şey var ama anlayıp da sorgulamak istediklerim de bir o kadar fazla. Herkesin diline yerleşen sözlerde kestiği ahkâmlar ve kül bırakmaması hiçbir yerde, alt üst ediyor içimi. Neye dayanarak koyuyorlar öngörülerini ve nedir onları bu öngörüyle baş başa bırakan? Hangi güç onları bu denli söz sahibi ederken, ne cüretle oyunlar oynarlar insanların, dünyanın kaderi üzerine?
Niye herkes en güçlü olmak zorunda? Niye herkes kendini savunamayanlara saldırır? Ve niye ille de değerlendirmek istenir yapılanlar? Beğenmeyebilirsin, hatta nefret bile edebilirsin. Ama hiç kimse, hiç kimseye veya hiçbir şeye karşı gücünü gösterme hakkını veremez. Bunu yaptığımız anda kendimizi üstün görüp, “Ben en büyüğüm” edasıyla dolaşmaz mıyız etrafta? Ben de yapmadım mı bunu zamanında? Evet! Maalesef ki evet! Ve şimdi suçluluk duyuyorum bundan. Üzgünüm.
Ne olurdu, olduğu gibi sevseydik sevdiklerimizi? Herhangi bir etiket yapıştırma gereği duymadan. Ona –kendimize göre- payeler vermeden. Gerçekten ve isteyerek sevsek!
Aklıma her zaman izlediğim bir film geliyor. ‘Şeytanın Avukatı’ Ve orada söylenen o son söz: ‘İnsanların en zayıf yanı kibirleridir! ’ Ya da böyle bir şeydi ama ne kadar doğru. Biz kibrimizin kurbanıyız. Kim ne derse desin! Bu şekilde de en oynanmaması gereken rolü oynuyoruz ama farkında değiliz.
Kimiz biz? Neyiz? Hangi haklar verilmiş bize? Hangi hakları kullanarak yok ediyoruz pek çok şeyi? Hangi kural bizim elimize tırpanımızı alıp gelişigüzel savurmamızı istiyor? Hangi kuralla yargılıyoruz insanları? İnsanlara yakıştırılan etiketleri hangi hakla yapıştırıyoruz alınlarına? Ve hangi hakla suçluyor, onları günahkâr, cehennemlik ilân ediyoruz. Veya cennetlik! Biz kimiz? Biz neyiz?
Tanrı rolünü oynamak bize ne zaman verildi ki!
21.08.2006
Atilla GülerKayıt Tarihi : 22.8.2006 00:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!