(Hikaye)
Okullar açılıp dersler başlayalı, henüz bir ay kadar oldu. Güneydoğunun güzel ilçelerinden birinin merkeze yakın bu şirin köyünde, henüz ikinci yılıma başlamıştım.
İlk tayinim Güneydoğu’ya çıktığında önceleri biraz tedirgin olmuş, fakat burada yaşayan bu güzel insanları tanıdıktan sonra, bazen, iyi ki buraya geldim ve bu insanları tanıdım diye kendi kendime söyleniyordum.
Yeşillikler içinde, meyvesi, hayvansal ürünü bol olan bir köydü,Yiyecek sıkıntısı diye bir sorunum hiç olmamıştı. İnsanların eli açık yardımsever insanlardı. Ramazan ayında hiç yemek yapmamıştım. Ya iftara gittim, yada bana yemek getiriyorlardı.
Ana ocağım, Karadeniz’in uzak bir ilinin yükseklerde bulunan bir köyündeydi. Zengin olmayan, fakat yaşadıkları her ana şükreden insanların, dayanışma içinde oldukları bir köyüm vardı. Köyümü çok severdim. Bu nedenle geldiğim bu köyü ve insanlarını da çok sevmiştim.
İlk yılımda çevreye alışmış, köyde konuşulan Kürtçe dilini ve insanların geleneklerini izlemek imkanı bulmuştum. Yaşantıları, türküleri, oyunları, yemekleri Türk’lerden farklı değildi. Sadece dil olarak farklılıkları vardı ve köyün çoğunluğu Türkçeyi biliyordu. Velilerle ve öğrencilerimle iletişim konusunda sıkıntım yoktu.
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
kutlarım. gerçekler bunlar ama saltant uğruna herşeye göz yumanlara diyecek lafımız yok. onlar cehennem ateşini bile götürür. tüm şehit öğretmenlerimizi saygı ile anıyorum.kul hakkını hiç sayanlar hesabını elbet verecek dünyada ve ahirette.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta