Köz eyledim her bir yarımı hasretin çekilmez yangınına.
Kül gibi içime oturdu kor yalnızlığım..
Küstüm her nefeste, herşeye ve herkese,
Yokluğunun avare belasında..
Hoş bulmasam da, hoş geldi hasretin,
Dargınlığımın tam ortasına..
Bak, selam ile oturdu karşıma..
Sarılır buz tutmuş bedenime,
İnceden bir ses hasret söyler, ben ağlarım..
Varlığın ile yokluğun arası bu hasret!
Sen ile sensizlik arası!
Yoksun buğusunda bu sabahın,
Ne sabahlar olsun isterim, ne de akşamlar..
Yazmaktan yorulan ben, yine sen ile başladı sensizliğe!
Rengi mi değişmiş hüznün,
Siyaha mı bürünmüş üveyiklerin kanadındaki mor rengi?
Yüreğime oturmuş katran karası hasretin hüznü...
Ak güvercinin dilinde söylenirsin,
Satırlarıma söz olur, yine içime düşersin..
Tozuyla yetinir izine yüz sürmüş sevdam!
Bıraktığın yağmurlarla beslenir hala gönül toprağım!
Gelir geçer karşısına hasretin,
Gözü yaşlı izler söz söyleyen dili..
Sen ile sensizlik arası bu hasret!
Biz ile şiir arası..
Ağlayan bir duadır içimde,
Çiğ taneleri bir tomurcuğu yetiştirdi yokluğunda, hasretine..
Hüzün siyah, sensizlik kan kırmızı!
Bak, yine yaktı kavurdu içimi..
Ne söylenir, sen söyle bu hasrete?
Ne söylenir, sen söyle, su serp içime?
İnceden sen der yüreğim,
Sessizce hasret sayar gözlerim...
Ne söylenir, sen söyle, sussun gözlerim?
Ya da söyleme, sus!
Kıpkızıl bir siyahın içide, sus!
Sen ile kalem arası bu hasret...
Biz ile sabır arası!
Hasretin ile ben arası bu sessiz hicran.
Kayıt Tarihi : 23.4.2010 11:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!