Ön ittifakı sürece gelindiğinde totem dönem anlayışı giderek artan önemde etkinliği gerilemeye başlayacaktı. Totem dönemin sonunu getiren süreç; üreten ilişkilerdir. Yapılan gruplar arası ittifaklar, totemin üstesinden gelip; yapamayacağı bir süreçti. Totem yol, yalın ve yalıtılmış olan izole de dediğimiz gruplar inşası üzerine olan bir mana devinmesiydi.
Totem meslekli üreten ilişkilerin gelişmesi giderek totem grupların arasında yapılan ön ittifaklarla, totemi olan sosyal işlevini bitirmiş oluyordu. İlahi olan sosyal işleviyle yola devam ediyordu. Bu bitme işi bıçakla kesilir gibi olmakla ortaya konan bir işlev bitirme değildi. Sosyal olaylardaki bu kabil süreçler hiç bir zaman böyle birden bire bitmezler.
Totem; yalınlık üzerine olan söz ve davranışların değer yargılarını kotarırken; süreci gruplar arası sentez aşamasına kadar getirmekle totem; sentezi değer yargısını ortaya koyamazdı. Totemin inşa çapı buna yetmezdi. Böyle bir şey totemin kendi eliyle kendi ipini çekmek olurdu.
Totem yeni süreç karşısında kendi direnciyle geri durmak zorundaydı. Sentezi kotaracak olan yeni mana anlaması; ilahi mana anlamasıydı. İlahi mana anlamasının da; yalın ve izole olan totemi grupların sürecini yönetmesi, olası değildi.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta