Biz Bu Aşkı Kurban Ettik Korkulara

Alperen Karadağ
76

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Biz Bu Aşkı Kurban Ettik Korkulara

İki gün önceydi. Otobüs peronları arasında bedenimi gezdiriyordum, heyecana bulanmış bedenimi. Birazdan saat gelecek ve seni bana getiren otobüsten ineceksin usulca. Yorgun ve ürkek bedenini sergileyerek süzüleceksin gecenin ayazında… Bu Bekleyiş her geçen seferki kaçışlarından daha uzun geldi. Ne gelen var ne giden… Şehrime gelen diğer insanları selamlıyor, senin ineceğin anı düşlüyorum. Bir kahve, iki kahve, üç kahve derken farkında olmadan kafein komasına zorluyordum cüssemi. Saatimin yelkovanı ve akrebi niyeyse yakalamacılık oynamayı bırakmış gibi. Sabit duruyorlar. Zamanın yoruluşunu izlemekten sıkılmıştım. Ağır ağır geçmekteydi. Hala seni bana getiren otobüs görünmüyor ufukta. Biraz daha böyle sürecek olursa ağzımda araba dolusu küfrü şoförün… Derken işte o büyülü an, o bekleyişler, işte o zamanın yorgunluğu, işte o kafein krizlerim bitiyor. Geliyorsun, geliyor seni bana getiren otobüs. Durdu. Işıklar söndü, kapılar açıldı… Bir, iki, üç insan… Bu değil bu değil bu da değil… Ve işte yorgun ve ürkek bedenin kapıda beliriverdi. Ve o bedenini sergileyerek süzülürcesine gecenin ayazında iniverdin. Basıverdin şehrimin toprağına ayağını ve hoş geldin senfonileri çaldı kulağımda… Yüzümdeki tebessüm, içimdeki kıpırtı, yüreğimdeki yangın, ruhumdaki fırtınalar… Tarifsiz bir hal alıverdiler… Hızlı adımlarla yaklaştık birbirimize ve sarıldın, atıldın boynuma. Mis gibi kokuyordu saçların. Yolların, bana gelebilmek için geçtiğin tüm şehirlerin kokusu vardı üzerinde. Üşümüştün. Daha sıkı sarıldım daha da sıkı… Evimize gelmiştik bir süre sonra ve sarılmalara doyamıyorduk. Onca ayrı geçen zamanı boğarcasına birbirimize sığınıyorduk. Gözlerindeki o ışıltı, o özlem yanıkları geçmişti artık. Küçük kalbin hızlı hızlı atmıyordu. Rahatlamıştın. Odamın sen kokmasını, evimin her köşesine kokunun sinmesini özlemişim birde arkamı döndüğümde, gözlerimi araladığımda karşımda seni görmeyi...Gözlerini gözlerime dikmeni… Saatlerce ve hoyratça sevişmelerin ardından sere serpe uzanışlarımız… Hiç bitmeyecek cinsten bir öyküydü bizimkisi… Seyrediyorduk birlikte karanlık odamın tavanındaki ince çatlakları, yüzümüzde masum, utangaç tebessümler… Tenimde, teninden kopan ter parçaları…

Gecenin ertesinde ne olduğunu anlamadığım bir zaman diliminde, huysuzlaştın. İçinde büyük korkular, yangınlar beliriverdi. Gitmek istediğini haykırıyordun. Ama ne olduğunu, neden gitmek istediğini sende bilmiyordun. Sadece amansın bir gitme duygusu kaplamıştı bedenini. “Akşam geldiğimde konuşuruz sevgili” diyerek ayrılmıştım ki evden, çalan telefonda sen, gitmek için her şeyi ayarladığını söylüyordun bana. Durakalmıştım. Bana söylenecek hiçbirşey bırakmamıştın. Sustum ve geri döndüm. Her şeyin hazırdı. Getirdiğin üç beş parça eşyanı koyduğun valizin kapının eşiğindeydi. “Bana bir şey sorma! ” diye tekrarlıyordun. Söyleyecek söz bulamadım. Boynuma ilk geldiğin günkü sarılışından farklı bir duygu ile sarılmıştın. Sondu bu sanki, seni son görüşümdü. Bir ayrılık kokusu vardı havada. Kokmuyordu evim sen, giderken valizine onu da almıştın. Bir son tur atıp geride hiç bir iz bırakmamak için bakındın. Bir parçan kalsın istememiştin bende. Sonra kapım gıcırdayarak açıldı, çıkıverdin kapıdan arkana bakmadan. El dahi sallayamamıştım. Asılı kalmıştı sözcüklerim havada. Susmuş söyleyememiştim onca söylenecek sözüm olduğu halde. “Dur gitme diye haykıramamıştım” gidişinden sonra üstüme çöken yalnızlık bir ağır gelmişti yüreğime. Nikotin komasına girmek istercesine peşi peşine sigara yaktım. Yatağım hala dağınıktı ve hala da dağınık. Senin gittiğinden beri ne yatabildim ne de toplayabildim. Odanın önünden geçerken içeri bakıp iç çekişlerim oldu gecelerce. Ve hıçkırıklarım…

Acıydı bu gidişin, acıydı bu ayrılışın… Başarmışlardı beni senden koparmayı, beni senden söküp atmayı. Beni sevdiğini bilsem de sonu geldi bu aşkında… Tozlu raflarda yerini almak üzere son kez avuçlarımın arasına alıp seviyor, seyrediyorum. Vedaları sevmediğimi biliyordun böyle gidişin belki de bu yüzdendi. Bu aşk, korku, kaygı ve diğerlerinin baskıları ile yıprandı, yaralandı. Her geçen gün ile bir parçamızı kurban ettik geçmişimize… Bu sevgi için kurban edildik… Biz bu aşkı kurban ettik korkulara…

Alperen KARADAĞ
Çarşamba, 21.07.2007

Alperen Karadağ
Kayıt Tarihi : 29.8.2007 17:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Alperen Karadağ