aynı çay bahçesinde başlamıştı aşkımız
aynı yerde bitmişti
aylar sonra rastladım yine
eski sevgilime
aynı çay bahçesinde
önümden geçiyordu
çekingen sanki duvara sürtünerek giden bir kedi
kırık mahsun tedirgin uzak ve donuk gülümsedi
eskisinden daha solgun geldi bana
daha da zayıflamış gibiydi
bir zamanlar gözlerimde eriyen gözleri
hüzünle perdeliydi
çok yakındık
gözlerinde aksim vardı
duraklamıştı elinde olmadan
bakışı suçlu gibiydi hem sorgulayan
ve susup bekleyişi mânidardı
oturmaz mısın dedim
oturdu
çay söyledim
nereye koyacağını bilemiyordu ellerini
ki yine öyle küçük zayıf kemikli
yine öyle serçeler gibi kararsız
ve ellerimin koruyan kafesini özlemişcesine arsız
konuşmadan içtik çayları
biraz şaşkın biraz kasılı
sanki masanın üzerinde koca bir kararsızlık bulutu asılı
sonra birden kalktı
gideyim diyerek
öyle bir bakıyordu ki
sanki dur gitme dememi bekleyerek
ben de kalktım
elini uzattı çekinerek
kederli ölgün yumuşak buz gibi ve terli
nereye deyince çekerken ellerini
eve dedi sadece
gizleyerek nemlenen gözlerini
ve birden tekrar oturdu telaşla yerine
acele çıkardığı beyaz mendiline
gömülüp sessizce ağladı bir süre
çevreye belli etmek istemeden
kısık kısık inliyordu
“neden neden neden”
istemsizce uzandım
tuttum ellerini sıcak
ve dedim ki fısıldayarak bak
“yapma lütfen”
gücü tükendi aniden
kontrolden çıktı
boşalıverdi gözleri sel sel
duyulan sadece hıçkırıktı
biraz kendine gelince
doğrudan bakarak mütereddit gözlerime
gözlerinde nemli pırıltılar
ümitli umarsız
sadece ne olur sadece bu gece gel
bırakma beni bu halde böyle yalnız
daha bu sabah kopmuştum sanal sevgilimden
yoktu bir engel
ve iki yıl önceki kadınım
yanakları pembe pembe mahçup
ve gözleri çakmak çakmak diyor ki
“hadi birlikte gidelim evime hadi gel”
kapıyı açıp girdi
beni bekleyerek eşiğin ötesinde
bense durakladım istemeden
başlamalı mıyım yeniden
neden
sanki bir beyaz kedi hayaleti
duruyor gibiydi önümde
daha dün beni teshir eden
deli eden
kapının karanlık gölgesinde ise
bekliyor heyecanla
gözlerinde serâpa arzu yangınları
ve seğirmesi gözle görülen
tanıdık bir beden
beyaz kedinin
tüyleri diken diken
gözleri şimşekler yıldırımlar saçmada
kapının karanlığında bir kadın sıcak
pür dikkat pür endişe merak
ve istek
kapıyı biraz daha açmada
ve beni yargılar gibi sanki tanıdık kaldırımlar
iki aşk arasında şaşkın
birine uzun süre dargın
diğerine yeni kırgın
ben çaresiz
ben erkek
dün gecenin hüsranına inat
ve kalbimi fazla dinlemeden
pişman fakat rahat geçtim kösnük eşiği
güçlükle aşıp sanal kediyi
yürüdüm ateşe yürürcesine
gerçek bedene
- ne yalan - istemeden
eski sevgilim
yorgun ve doygun başını
tanıdığı en uygun yerine göğsümün
dayamış dinlencede
benim kafam sa dün gecede
ah felis
ah felis angoriencis
ah zalim ve şımarık güzel kedi
ne etti
bir anlık öfkeye mağlup olup
beni eski bir sevdanın tanıdık dertlerine itti
ve söyle bakalım ey felek
kim kazandı kim kaybetti
bu nasıl bir diyetti
benim se bildiğim şu ki ancak
felis gitti
bahar bitti
yaz geliverdi birden
terkisinde bir acı
bunaltıcı
ve gereğinden fazla sıcak
öyle bir bahardı ki
ardından gelse de yaz
ve yansa tutuşsa beden
yürek buz yürek donuk
ruhumu sarmış ayaz
(mayıs ’06)
Fuat EriçokKayıt Tarihi : 8.5.2006 13:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!