Bitmeyen Efsâne Çanakkale

Erdem Yılmaz Balaban
14

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bitmeyen Efsâne Çanakkale

Bir asır evveldi, kapkaraydı bütün âfâk
Alınan her nefesle yaklaşıyordu şafak
Güneş sönmüştü, süzülüyordu damla damla
Gece doğuyordu ayın yüzündeki gamla
Yerle gök son def’a birbirine kavuşmuştu
Çanakkale! Bu; sana hüsrân, kâfire muştu
Geliyor karşına kânla beslenen ordular
Daha dün, kân emmek için yeşeriyordular
Siz ey kâfirler! Siz ki, kânsız yeşermişsiniz
Siz ki, kâna kanan, ne la’net beşermişsiniz
Şimdi kuşattınız İslâm’ ın son kalesini
Kuşattınız vatanın gülünü, lâlesini
Bir zamânlar, güle lâleye kokan bu vatan
Şimdi karakışa teslim olmuş her bir hattan
Nasıl başlamıştı, nasıl bitiyor! Çok yazık!
Kâfirler öz vatana çakmak istiyor kazık
Siz durun! Daha görmediniz gerçek tokadı
İşte böyle bir harbin yok tasvîri, yok adı
Çanakkale! Güften tam bir mechûl, besten hüzzâm
Seni inletmekte la’net olası bir cüzzâm
En batına doğuyor batıdan da batılı
Sen Hakk’ ı temsil ediyorsun, onlar bâtılı
Yağıyor bir damlaya kâinatın her kavmi
Öldürmek onların iftârı, kân içmek savmi
Bu ne cenktir ey Rabb, bu ne istîlâdır hayret!
Bir devlet bin devlete karşı ediyor gayret
Artık sarılmış dört kol, kuşatılmış her taraf
Sanki vatanın salâhı edilmiş bertaraf
Kuşatma başlıyor hem denizden hem karadan
Onlar için dost, şeytan; bizim için Yaradan
Çanakkale bir mahşer, insânlar fırka fırka
Boğaza giydirilmiş hâss demirden bir hırka
Gemilerin boyu sanki arş-ı a’lâ kadar
Silahları hep ölüme karşı alâkadar
Tüfekler volkan gibi, mermiler şâha kalkmış
Ey yüce Hâlık, bunlar ne insâfsız bir halkmış
Bu Cennet vatanın boğazına sine sine
Cehennem saçıyorlar mehmedin sînesine
Öyle bir boğaz ki, boğaza kân kusturmakta
Denizleri kurutup rüzgârı susturmakta
Hayır, hayır! Yağmur değil, mermidir bu yağan
Her mermi şehâdet için eşsiz bir armağan
Top yağıyor! Bir sefer… İki sefer… Üç sefer…
Bir avuç toprağa düşüyor yüzlerce nefer
Bu ne büyük bir nefer ki, kefeni çiğ idi
Göğün gözyaşları guslediyor bu yiğidi
Ey son Resûl! İşte, yolunda ölen cömerdin
Şimdi yaşasaydın onu elinle gömerdin
O ki, sâdece senin kucağında gülendi
Âh, yine yıkılıyor dağlardan da bülendi
Hilâlin doğması için güneşler batıyor
Kâinatın kalbi Çanakkale’ de atıyor
Çanakkale! İşte, yedi düvel senden ürktü
Çanakkale! Askerin en hakîkî bir Türktü
Batıya gece, doğuya şafaktır bu zafer
Senin yanında kalendekiler de muzaffer
Seninle kurtuldu İslâmiyet’ in salâhı
Sen ki, memnûn ettin Peygamber’ i ve Allah’ ı
Mehmedim, tarih yazdın, tarih seni yazamaz
Cenazen için göklerde kılınıyor namaz
Tâbutunu taşıyor elden ele melekler
Sen yere sığmazsın, senin mezârın felekler
Ay mezârına mermer, güneşse mezâr sengin
Bir duâ gibi okunuyor dillerde cengin
Yıldızlar nûrlu türbene uğraya uğraya
Nûr dileniyorlar yüzlerindeki tuğraya
Mehmedim! Çanakkale’ de gördüğün helak ki
Seni sevdiğin Yâr’ ine ediyor telakkî
O’ nun izni ile kölendir hûrî ve gılmân
O’ nun lütfudur, artık nefsini mes’ûd kılman
Seni şehîd edenler yeryüzünde bir devse
Senin yüce Sâhib’ in de sâhibdir Firdevse
Sen, O’ nun güzîde bir dostusun, habîbisin
Sen, göklerin mahzûnu; yerlerin tabîbisin
Çanakkale, sen yaralı, askerin yaralı
Gün yüzü görmedin bu karanlığa varalı
Bugün şafak attı, gün doğmak üzere mâdem
Öyleyse nerede bu güneşten nûrlu kadem
Nerede dünyanın ışık kaynağı o burcu
Daha dün, daha dün kokuyordu burcu burcu
Hani baharın yüzü, hani, nerede güller
Artık bülbüllerin gözyaşı, yanmaktan güler
Çanakkale! Sen ki, sabâhı aralamıştın
Karanlığı vurup geceyi yaralamıştın
Heyhât, gel de bir bak şimdi düştüğümüz hâle
Sen bittin ama nârın bitmiyor Çanakkale!

Erdem Yılmaz Balaban
Kayıt Tarihi : 3.3.2014 16:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Erdem Yılmaz Balaban