selesinden uçuşan şeytanarabaları
kadar sessiz bir sevinçle,
bisikletli kız oradan, korkumuzun
sol yanından geçerdi, gelecekten ödünç alınmış
bir zarâfetle...
tahterevalliden inemiyorduk
ey saçlarımızı uçuran rüzgâr-zaman
paslı demire yapışan ellerimizde
korkumuzu tutuyorduk
çok güzeldik, ama bunu bilmiyorduk!
hayat karnemizde masum
carpé diem çocukluğun “hepsi pekiyi”
bir hevesle ikimizin ağzından söyleyelim;
bisikletli kızın sağ yanından geçmişe
‘belleğin cilveli bir oyunuyla’ akan
ve kızın asla hatırlamayacağı
bir çakımlık uzun bir an
tahterevallinin kahkahalarımızı yavaşlattığı
rüzgâr sızdırmayan cam bir zaman
koridorundan geçiyorlar
belleğimizin amatör film karelerinden
rüzgârlı kahkahalı mini etekli
kızın anlara bölünmüş çağları, o aynı bisikletle!
(her pedalda bacakları güzelleşerek...)
henüz değmemiş mi on üç on dört
yaşı kuytu boynuna? ...
o zaman camından sızamamış mı?
camcı çırağıydım ben o zaman
elmasla cam keserdim. cam sesi
taa iç kulağı kamaştıran cam sesi!
caddede büyükçe bir cam taşıyan sarışın
bir çocuk düşünün Haydar Bey
bu şiirde her şey o camdan görünüyor
(kadrosuz) kız bisikletleri utangaç eteklerle
şeytanarabalarıyla altın çağa akarken
ağızları vişneli dondurma
gibi -serin- gülüşen kız çocukları...
üstlerinden geçen bulutlardan başka
hiçbir şey bilmeyerek...
az sonra başka bisikletliler
sökün edecek yokuş aşağı
korkumuzun tam ortasından!
cam zaman koridorunun öbür ucundan
onlara bakmak! “ölümün gözleriyle”! 3
çocukların “bir unutuş hızında” yavaşlayan
k a h k a h a l a r ı ve
tahterevallileri donmuş olacak
bir okul koridorunda bir gün sonra yüz yıl sonra...
Kayıt Tarihi : 6.10.2018 14:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!