Bu gün hem canım sıkılıyor hem de sıkılmıyor. Yine işsiz kaldım. Şu bildiğimiz işlerden hani başkalarının altında çalışıyoruz ve bir türlü kendimizi o mekâna “BENİMSETEMİYORUZ.” - Anlatmaya çalışıyoruz, “ANLATAMIYORUZ.” “VERİYORUZ… ALAMIYORUZ, KENDİNİ İFADE” edemiyoruz. Aslında “KENDİNİ İFADE” etmesine ediyoruz da bir türlü “ANLAŞILAMIYORUZ”...
- Hatta “KORKUYORUZ” Kendini İfade etmekten… Bu kelime bir şeyler anlatıyor... Evet; her şeyi...
Fakat adını koyamıyorum. İşsiz kaldığım için hem seviniyorum, hem sevinmiyorum.
Sevinmeyişimin sebebi: - “HAYATIM MONOTONLAŞIYOR.” Ve ben kilo alıyorum. Çok yemek yediğimden değil. Çok oturup, çok yatmaktan hiç değil… “KORKULARIM DAMGA VURUYOR ÖZGÜRLÜĞÜME, ANLAMSIZLIK, ÖLÜM, YALNIZLIK, ÖZGÜRLÜK İşe yarayamazlıktan, tembel mi tembel olmaktan... Sonra kendimi beğenmiyorum ve kendimi küçümsüyorum. Böylece kendimi yalnız hissediyorum. Vurdumduymaz oluyorum. Kendimi reddediyorum... Kendimi suçluyorum.. kendimi değersiz görüyorum. Kendimi kabul etmiyorum.
Sevincimin sebebi: - Sayılar ile uğraşmıyorum. Özgür oluyorum. Internet’ten iş müracaatı yapıyorum. Tam dört ay geçti. “MORALİMİ VE ENERJİMİ” bozmamalıyım diye düşünüyorum. Hep olumsuz cevap geliyor. Yada hiç cevap gelmiyor.
“YA HEP! ... YA HİÇ…”
İnsan kaynaklarına bir şeyler karalıyorum. Hatta kapatmalarını tavsiye ediyorum. Sebebi deneyimli olmam mı? ... Yetenekli olmam mı? .Cevap veren yok. Sadece bir ses...
Soran, sorgulayan, sorumlu, müdahale eden, kişilikli, SAĞDUYULU…
Sekreterliğe kabul etmiyorlar. Ön muhasebeye alınmıyorum. Çay ve temizlik işlerini bana yakıştırmıyorlar. Kabul edenler ise PART TIME çalıştırıyorlar. Şu andaki iş ortamında ise ben çalışmak istemiyorum. Aslında benim işi yapmayı düşünüyorum. Tüm Dünyada İnsan Kaynakları- Organizasyon Şirketleri -Sağlık Kuruluşları, Danışman Şirketleri “ İletişim- Eğitim- Sağlık- Ekonomi- Kültür-Sanat- proje yolları benden sorulmalı... Bu şirketleri düzenlemeliyim. Burada Sandalye Delisi....Show yapanlara gününü göstermeliyim. Para için değil, İnsan için Karşılıklı Bağımlı... (Tanış- Danış) olmam gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar ile tanışmalıyım. İnsanlara ulaşmalıyım. Ve insanların sorunlarına kelebek dokunuşu ile sağduyu iğnesi vurmalıyım.. Topluluksal Kültürümüzü yeniden düzenlemeliyim. Önce A.B.D Ve Sonra TÜRİYE Bürokrasilerine “KELEBEK ÇOCUK” diploması vermeliyim. Bir diplomada benden alsınlar... “SAĞDUYU” Tüm insanlar “Sağduyu Yolculuğu için “ Beni bana getir yar tren” molalarından geçmeli... Dört kapıdan girip Zincirlenmiş kapılarının anahtarlarını benden almalılar....Tırtıl noktaları ile yüzleştikten sonra “Kelebek Çocuk Çiçeklerim Diploması” dağıtmalıyım. Otuz yıldır okuduğum kitaplardaki ses.... hep aynı biri birinden farklı değil. kopyalama sistemi. “Asla vazgeçme” diyor... “ Oley... Oley... Olley diyor... “ Her sorun bir fırsattır” diyor. Kişisel değişim, gelişim yolları diyor... İçimizdeki sınırladığımız korkuların seçtiği nokta da hayallerimizden, hedeflerimizden bahsediyor. Ruh sağlığından, İletişimden, İnsan olmaktan... Kişilikten, karakterden, sevgiden Başarıdan, kazan için kazandan, çözümü al pazardan Ne zeka kalıyor ne akıl.... Bilgisayarın beyni de yetmiyor Nil’in gün’ lüğüne, fazlalıkları at geri dönüşüm kutusuna... Ben enerjiyim diyor... Drahomalar... yogalar... Bio enerjiler... bir el kitabı... Değil başkası, kendime de yabancılaşıyorum. Kitaplar... Kitaplar... Kitaplar var beynimizde Demesine diyor da bunlar benim sesim değil. Yirmi yıldır “ Kendini İfade” etmeye gelince hep uç noktalarda... Ya tam susuyor... Ya da hep konuşuyor... Dinlemek yok... Bu gün değişik, farklı bir şey benim duygularım... Okyanus... fakat okyanustan farklı. Güneş...fakat güneşten farklı... Yıldız, fakat yıldızdan farklı, Ay, fakat Aydan farklı, Gümüş renginde... Grimsi...”FARK FARKINDALIK”...”FARK SAĞDUYU”
Mavi sonsuzluk gibi... Uçsuz, bucaksız... Benim gibi düşünen insanlar kişilik noktalarına “yeter artık” diyor. O sesi duyuyorum. O çiçeğe ya ben konuyorum. Yada o beni buluyor.
Internet’teyim. Araştırıyorum. Bilinçli fakat başı boş “GOOGLE” bir şeyler arıyorum. Bütün tanıdığım isimleri yazıyorum. Ara diyorum. Buluyorum. Okuyorum. İnsan Kaynaklarına aklıma geleni yazıyorum ve İletişim bölümüne yolluyorum. Danışmanlara iş müracaatı yapıyorum. Arkasından sorumsuzluklarından bahsediyorum. Herkes bir web sayfası açmış, yalan yanlış. Bazıları iyiye bazıları kötüye sevk ediyor... Bazılarının ise gerçekten kendini bile ifade etmeyen web sayfaları var. Neye hizmet ediyorlar diye düşünüyorum.. Karar veriyorum.. Eylem zamanı....Karşıma Tanıdığım insanın web sayfası çıktı. girdim. Beni çok heyecanlandırdı. Belki ertelediğim yeteneklerimi ve becerilerimi tekrar kazanabilirim diye... düşündüm. Hemen duygularımı ifade ettim. Kurucusuna... Bir hafta geçmeden mesajıma teşekkür eden bir mesaj geldi. Çok heyecanlandım....İçim enerji doldu. Sorumlu, müdahale eden bir insan yakaladım diye... Sorumluluk sahibi bir insan. Bu da beni heyecanlandırdı. Bir kez daha duygularımı ifade eden mesaj gönderdim. Bana yine enerji veren bir mesaj geldi. Devamlı bu web sayfasına takılmaya başladım. Yaklaşık bir buçuk ay. Okuyorum. Fakat beni bağlayacak bir konu yok. Deli olduğumu düşündüm. Neden bilgisayarın başına oturuyorum ve bu saçmalıkları okuyorum. Herkes birbirini yiyor. Kayda değer konu yok. Okuduğum üç kişi var. duygu insanı....Sonradan öğrendim. Üç boyutlu tek insan olduğunu...Aradığım nedir? Niçin bu siteyi okuyorum...Deliler okur... Birkaç defa ben de forum açtım. İnsanlar belki bana hayır derler, müdahale ederler. Hatta yazdıklarıma cevap gelir diye... Sesimi duyurmak adına... Kurucusundan geldiğine göre katılımcılarından da gelir. diye düşünüyorum. Yanıldım. Bir şey keşfettim. Forumu her açtığımda beni de okumuş sayıyor. Günde on defa tıklatsam ayda üç yüz yapar. Bu demektir ki üç yüz tane okuyan insan var. Hedefim üç yüz kişi... Günde üç yüz kişiyi Sağduyu yolculuğuna çıkarmak... Arkadaşlar bana mesaj yazmıyorlar. Ben de kendime yazarım. Şart mı başkası... Kendi kendime bir şeyler paylaşırım. Hem sorar hem cevaplarım....okurum...yazarım...burası benim. Dedim. Çünkü kurucusunun sesi duyuluyor. Sorumlu, müdahale eder İki kişi msn adresime girdi.. Kabul edince. Tanıştık. sohbet ettik. Yazılarımdan hoşlandıklarını söylediler. Fakat, hiç kimse neden iştirak etmediğini merakta etmiyor değiliz dediler. Benden korkuyorlar dedim. Fazla vaktim yoktu.... msn de çok konuşamadık... Sabret dedim web sitesinden izle... web sitesine tekrar girdim. Ayrılan ayrılana...çok üzüldüm. Bu durumu engellemeye çalışmadım değil. Nedeni mi? Kendinden kaçtığı için... Biri bana gönderi mesaj atmış isim belirtmeyeceğim. Burası edebiyat köşesi değil. Burada fikir tartışılır diye... Ve yöneticileri de msn adresime geldi. Kim olduğumu öğrenmeye çalıştı. Sabırsızdı. Yüreğime dokundu. Çünkü tüm düşüncelere saygı duyulmalı idi. Gerçekten okunmuş olsaydı. Payına düşen elmanın yarısını alırdı. Düşünce boyutuna yazılan yazılardı. Eğer, konu fikir üretmekti ise: Her insanın fikirlerine saygı duyulmalıydı. Bakmak, görmek, fark etmek... Farklılık Farkındalık... Başka Bir Şey değil... Kabul etmeseler de İnsanlar yazdıklarımdan ders alıyor. Bazı kişilere karşı tepki uyandırmamaları için msn adresime geliyorlar....Çünkü korkuyorlar, kendilerini ifade edemiyorlar. web deki bütün yazılarımı sildim. İkinci kriz beni okuyanlar sinirlendiler...msn’ me mesaj geldi....Ne Yapmaya Çalışıyorsunuz? ...Susturulmak istendim. Hiç bana göre değil. İnsanları konuşturmak isterken... “KELEBEK ÇOCUK” yaptığım yıllarıma döndüm... “Yeter Artık’ Kendimi ifade ediyorum. Bunlara ders vermem lazım. Kişisel Sorumluluk, yazmak için yazmak... Okumak için okumak olmamalı idi. Hemen sıvadım kolları koyuldum işe... Gidenler gitti. kalan sağlar bizimdir.- Düşüncelerime ve duygularıma dokundunuz... Bakayım burada kimler koza... Kimler kelebek... Kimler benden nasibini alacak... İnsanlar benimle bir şeylerini paylaşmak istemeyince ben de aldım kozalarımı elime... Kendi kendime birliktelik adam oyunu oynanmaya başladım. Yaz babam yaz... Vakit kısıtlı ben de düşüncelerimin ve duygularımın kısa halini yazdım... Kimine göre saçma sapan... Bana göre birliktelik... Bakalım kimlere nasip olacak “Kelebek Çocuk Çiçeklerim Diploması”.... On beş gün kimseden cevap yok. Diğer yazdıklarım da ortada yok. Sildim... Suskunlar... Birileri soracak, sorgulayacaklar, sorumluluklarını alacaklar... Biri mutlaka müdahale edecek. Hedefim, üç yüz kişide on kişi... Kendime Güveniyorum....Herkes olumlu ve olumsuz kendini ifade edecek..... Ve sesler çıktı.Güçlü...Kararlı...Kendinden Emin... Artık üç yüz kişinin sesleri bir yerlerde yankılanacak... On kişi ise bundan nasibini alacak.
İstanbul, 24 Nisan 2002
Süreyya AktaşKayıt Tarihi : 2.3.2008 12:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!