O gittiği zaman
Güneş buz gibi soğumuş,
Bereket toprakları terkedip
Yeşillikleri kurutmuştu
Balıklar denizlerde susuz
Toprak ölü kabul etmez olmuştu
Balkonda birbaşına otururken,
Buĝulu pencerelerde gece
Muğlak düşünceler gibi,
Birikiyor, taşıyordu
Yollar karanlığa alışmış,
Gelen yoktu, ya gidenler...
Aşkı düşünmüyorlar!
Düşünmez oldular yenilgiyi,
Neyi düşündülerki?
Hiç olmuş dertleri, bilmezler.
En kuytu köşelerinde yalnızlığın
Aykırı zaferini ilân etti beyninde,
Kan kokuyordu ve sarhoştu,
Kadın doğurdu ilk kez,
Ama ölsün diye,
Doğanı gömerlerdi diri diri,
Adetten diye herşeyi.
Kötü gündü, gelip geçmedi,
Çöl cennetlerinde,
Batan güneşin saçtığı,
kızıllık yansıyordu yanaklarına,
Vedaların yanık nağmesi belirdi,
Ta uzaklardan, hoş geliyordu.
Kesik bir sarhoşluk kokuyordu,
Boynu bükük bardaklardan,
Derinlerden gelen bir uğultuyla,
Çekti içini, sökülürcesine,
Kaçıncı kırılan bardak saymadan,
Koltuğunun altındaki kitapla,
Uzaklaştı aydınlıktan...
Güneş saklanmıştı,
Saklambaç oynar gibi yine
Elma derse mutlu,
Armut derse hüzün sayılacaktı,
Elma demeden,
Hep zifiri karanlık, olacaktı
Güneş sözünü tuttu, doĝmadı hiç,
Hiç elma diyen çıkmadı buralarda.
Korkularında boĝulan,
Suçluluğundan ürken,
Masum ruhlar şehrinin sakinleri,
Zindanlarında eĝlenirken günboyu,
O hâlâ balkonda tünemiş, bekliyordu.
Yorgun gözlerle baktı son kez,
Yaklaşan dalgalara,
Getirir miydi acaba diye,
Dalga dalga,
Renklerle beraber dalgalar da dindi…
Güneş geri gelmeyi unutmuş,
Kara bulutlar saklar olmuştu.
Ah be güzelim…
Ne farkeder sanki,
Madem birlikte ölemedik,
Sonsuzluğa birlikte haşroluruz,
Deĝmez mi?
Kayıt Tarihi : 19.6.2020 08:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
