o akşam yeniden parmaklarına davet etti,bir daha yazmamak üzere çekmecesine gömdüğü mürekkepi tükenmeye yüz tutmuş rengi elinin kirinden karamsar karalara belenmiş bir zamanlar erciyes zirvesi beyazını yansıtan kalemini....
ayın solduğu mehtabın küstüğü bir akşamdı o akşam....
baykuşlar bile susmuş bulutlar kızgın şimşeklere kırgındı
çiçekler goncalarına açmamaları yönünde tehditkar davranışlar sergilerken isyan edip dayatmalara aldırmayan bir demet orkide hüznü içine çekerek ağlıyordu....
şair de ağlıyordu derisine temas eden elini yakan son sigarasının son dumanını iflas etmiş ciğerlerine salıyordu....
bu son,bu defa son; yemin bozmak yok diyordu.....
....gözlerinden iki nehir boşaldı ayrılık denizine.....
masasının sol yanında bulunan; kabına sığmadığını,dalgalarının med-cezir edasında kabardığını farkettiği çöl tozu yutmuş şiir defterini derin bir hayıflanma ile açıp okumaya başladı...her satırda duraklıyor her kıta da her mısrada üzüntüsü katlanıyordu...fakat içine sinmiyordu eksik bir şeyler vardı bir iki harf noksandı her sayfada...ve çıkartamıyor bulamıyordu na tamam harflerin ne olduğunu....eksiklik her sayfanın anlamını yitiriyordu...şairde anlamını yitirmişti kendince...ilk defa kendini yardıma muhtaç hissetti...
etrafına bakındı...önünde duran ahşabı sirkülasyona uğramış masasından ve üzerinde güç bela denge sağlayabildiği bir ayağı topal iskemlesinden bir de üstüne gazete parçalarından elbise yaptığı çıplak duvarlardan başka hiç bir şey göremedi....
....ve şair yakındı.....yaşlılığından yoksulluğundan kimsesizliğinden çaresizliğinden....
şimdiye dek hiç bir zaman hiç bir şiirinde imdat kelimesini kullanmamamıştı ama şimdi bu sözcüğün her bir harfinden ayrı bir anlam çıkartıyordu....şair utanıyordu.....sessiz çığlıklarda haykıran feryatlar beyninde volkan gibi kaynıyordu
bir ara imdat imdat dememek için ağzını yapıştırmayı bile düşündü...sonra bunu kendine yakıştıramadı...oysa o na zamanında ne çok şey yakıştırmışlardı...güzel olan herşey onunla anılıyordu onunla anlam kazanıyordu....
şair iki dudağının arasında bir gedik açtı...........yutkundu yutkundu ve küskün kelimelerle dört beş nefeslik barış imzaladı.....
.........sözlerinden iki zehir boşalttı ayrılık limanına....
duyguları şiirleri sayesinde onca ayrılığı sona erdirmiş onca ayrılanın birleşmesine vesile olmuştu....aslında şairin yoksulluktan yaşlılıktan şikayetci değildi...onun isyanı kimsesizliği çaresizliği velhasıl bunca yıldır aynı yastığa baş koyduğu yaşama sevinci hayat ışığı sevginin manası şiirlerinin ilham kaynağı sevgi pınarı biricik ve tek aşkı birtanesi kadınının bu vefasız dünyadan göçüp onu bir başına yalnız bırakmasıydı......şair ayrılmıştı canından; canına kıymak istiyor ama mahşerde kavuşamamaktan korkuyordu....ayrılığa savaş açmıştı hep nicelerine zafer kazandırmıştı lakin kendi yenilmiş hüsrana bozguna uğramıştı.
.
.....şair daldı yüreğindeki sığ ummanlara...şair kopmuştu... soyutlamıştı kendini zihnindeki hain zulümkar azaplardan..
o an felsefesinden idealinden ödün vermemesi gerektiği fikrine vardı...birleştirmeliyim dedi ama birleştireceği tek bir canlı yoktu çevresinde....arandı arandı bir nesne takıldı gözüne
aldı eline ve başladı kenarları yırtılmış sayfaları birleştirmeye
daha önce ne kadar da çok şey birleştirmişti...bu onun sanatının bir parçasıydı...çünkü o BİRLEŞİM`lerin ŞAİR`iriydi...
------------münhasıran
Özay KarakuşKayıt Tarihi : 9.2.2006 10:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Özay Karakuş](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/02/09/birlesimlerin-sairi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!