Birkentli İstilasındaki Frezya'nın Nihaî ...

Yunus Emre Öksüz 2
9

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Birkentli İstilasındaki Frezya'nın Nihaî Beyanıdır

Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.

KAVAFİS


Kuşatmaya yenik düştük. Yetinip durduğumuz asgari sevinç de kalmadı. Soldu sümbülteberler. Çivilendi ufkumuz bir çarmıhta. Kirlendik-hep kirleniyoruz da- iyi ki birincilik daima beyazın. Kavruk tenlerimiz sevincimiz. Bol geldi paltosu Gogol’un. Sığınacak bir şey kalmadı. Ey insan kardeşlerim, barbarlar dağıttı şehrimizi, mecusi ateşle yaktı bilincimizi.

Nereye koysak ağır geliyor esrimiş hüznümüz. 14 milyar yıldır bilmem kaç kere üfürüldü ruhumuza. Ah! O ilahı sır-yakıcı sır- üfle ruhumuza; arınsın benliğimiz. Hem nasıl olsa misafiriz şu koca dünyada. Zerreden küreye bir hiçiz, kocaman gövdemiz başımızın altında; sürekli ölümlere gebeyiz.

Yenik düştük kardeşlerim, kuşatmadan istilaya çıktı yolumuz. Hazırlayın kürekleri; yeni yeni ölümler düşüyor payımıza. Yazılmış kaderimiz levh-i mahfuz’da. Bir bahane kentliler. Çıkmıyor yüreğimiz nefs-i emmâreden. Nef-i kâmil’den Kaf Dağı kadar uzak zihinlerimiz.
Bizler çağın imparatorluğunun bir ferdiyiz. Endülüs’e hasret çeken yok artık. Şam’ın yıkık burçlarına yüreğini dağlayan yok. Yok bebek ölümleri, masum gözyaşı incileri, aman dileyen merhamet dilleri… Yitirdik insanlığımızı bir dünya enkazının altında. Duygularımız; kentlilerin, kravatlı adamların boyalı ayakkabıları altında. Ezildikçe; yıllandı durdu gençliğimiz!
Eridi benliğimiz barbarların yumruğunda. Solgun bir güle döndü benzimiz; kara kaşımızın altında. Vurdular gelinciği, vurdular freyza’nın sesini. Aktı kanı yere dört parça. İnsan ki tek parça içinden… Dökülenler bin! Kırdılar kardeşlerim… Kırdılar uzun soluklu hecelerin sesini. Yaslanacak omuzlarda patlayıcılar. Ter değil, hüzün sildik mendile…

Oysa ne de güzeldi buralar; kentliler gelmeden önce. Göğe bir kılıç gibi çekilmiş apartmanlar, taş üstünde taş bloklar, ömrümüzden çalan zalim taşıtlar, hınca hınç insan, sürü sürü et yığınları, karbondioksit kokusunda öksürük nöbetleri… Ne çok şey eksiltti kısacık ömrümüzden. Oysa güzeldi bir kitabın sayfasından türlü âlemlere yolculuk. Duyuyorsak bir çiçeğin kokusunu mutluyduk. Yoktu gözlerimizin önüne bir set gibi çekilen bloklar. Kirli bakışlar, rahatsız imalar, imladan yoksun cümleler… Yoktu ömrümüzde kentlilerden önce.
Kentliler, kravatlı adamlar… Bir çağrıya gerek yok kardeşlerim. Artık esamesi okunmaz gür akması çavlanın. Kuşatma döndü istilaya. Zuhur edecek kan ve barut. Barut patlayacak, kan kokacak, üstümüze bombalar, üstümüze taze acılar… Geldi kentli adamlar, onlar, onlar çünkü haklılar! İstilaya zemin, istilaya meşru yol… Açıl, açıl, açıl sonuna kadar. Göğe kurulu durakları vurdular. Başımızın üstünde bombardımanlar... Yıkıl, yıkıl, yıkıl üstümüze bizi yutacak gibi duran devasa apartmanlar!

Sahi
Dehşeti yüzünde mi yaşadı Korkunç İvan?

Yunus Emre Öksüz 2
Kayıt Tarihi : 21.12.2022 14:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yunus Emre Öksüz 2