Birkaç Yağmur Sonrası Gibi Bir Ruh Islan ...

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Birkaç Yağmur Sonrası Gibi Bir Ruh Islanışıydı Bu...

Seni bulduğumda ruhumdaki bütün isyanlar azmış haldeydi…
Kahredici huzursuzluk bütün benliğimi sarmıştı… Sakinleşmek için başımı yaslayacağım bir omuz için belki de son çırpınışlarımdı…

Sakinleşmek sanki bütün geçmişin uğraşları altında ezilmenin verdiği bir iç fırtınaydı…

Bir zavallılıktan kurtulmak için verilen bir uğraştı belki de seni tanıdığım zamandaki bedensel yorgunluğumdu…
Kaç yıl geçti aradan, kaç uzun senedir ki yetemedi ruhumdaki sakinleşmeye…

Birkaç yağmur sonrası gibi bir ruh ıslanışıydı bu…

Titremelerin ardı ardına sakinleşilemeyen beden sarsıntıları…
Ayıklanamamış düşünce savruluşları nerede bitecekti…
İlk ayrılık günlerinden bu güne ne fark vardı?
Unutmanın sonsuz gizemin ne zaman çözülecekti? Her boşlukta kendini aramak ne zaman kaybolacaktı… Bir zaman ki kendine yetmekten ziyade, bir bedene hükmedemiyordu…
Bir düşünce selinin içinde kaybolmak, bu kadar mı sarsardı bedeni…

Yağmur vurgunu olsa kurunurdu beden…
Bu titremeler sürekli bir devinimdi…

Bir kayboluşa uzayan zaman bölünemez miydi?
Zamanda kaybolmak mümkün müydü?

En ağırı unutmak mı yoksa, unutulmak mıydı, ki bu yorgunluk bedeni daha nereye kadar sarsacak?

Her şeyin bir asıl kökeni vardı…
Ve bu etkenlik neden keşfedilemiyordu?
Ruhların ıslanmasının asıl kökeni ayrılıklarla mı başlıyordu sevgide…

Söylenememiş cümleler vardır yaşamda…
Anlatılmaz hisler vardır ki ruhu daraltan… Şaşkınlıklara atan karanlıklarda bırakan…
Bir tek cümledir belki de ruhu çok daraltıp sıkan…
Belki de hasretin ard düşüncesi bu…
Benim hak etmediğim bir tek yaşam karesi vedasız gidiş…
Hak etmedim derken bile ıslanır ruh…

Bundan sonra yaşadığını bile anlamazsın…

Derbederlik ardı ardına gelir, şaşkın bakışların ardından…
Her şeye, yabancı bir memlekette, yabancı bir şehre gitmişçesine, yabancılaşırız kendimize…
Bu ben değilim, bunlar yaşayan ve yaşayacak ben değilim, sadece yabancıyım kendime, sadece bir yabanım ben…

Sokakları tanıdım, martıların nereye tünediklerini, güvercinlerin nerede yemlendiklerini ve kendi yalnızlığımı tanıdım, dağınık bir ruhla…
Benim esaretimdi bu dağılmaktan kurtulamadığım…

Karanlığın gizemini, sırlarını, korkularını, azaplarını, öğrendiğim kadarıyla kaldığımda kendimi ufalmış hissettiğimde, asıl korktum senin gidişinden…
Kaç yıl daha, kaç yıl sürecek bu korkular girdabı… Ağlamaları yasak ettiğim kendim, bir boşunalık duygusallığı ile uğraşırken yalnızlıklar çöktü üstüme üstüme…

Yalnızlık tek başınalık, tam bir korku girdabı, dolanıp durmak cidarlarında…
Ne kadar da çoktu, doğrularla, yalanları ayırma zamanım…
Dolanıp dururdum bu çemberde, böcekler gibi sürünürdüm,bu kahredici düşlerin arasında, kendimden kaçarken…

Ellerim, kahredici ellerinin içinde terlerdi, ensemden dökülürdü ayrıca terleri…
Senden kaçıp özgür olmak istediğim zamanlarda, senden sonraki zamanlarda, senden azap verdi hep bana bu oyunlarda dolandıkça…
Sen gittiğinde, sen bende bittiğinde, herkes gittiğinde seninle birlik...
Bir feryat atacağım Çandarlı'daki boşluğa… Oh beee…
Yaşarsam eğer...
Ama bir gün hâyâl de olsa bir gün sen de bu dar kafeste kalacaksın...

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 27.10.2010 11:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    kalemin güzelliğine emeğine sağlık.güzel bir haleti ruhuye

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mustafa Yılmaz 4