Hep birilerini özledim ben.. Hiç gelmediler dünyaya belki. Yada hiç görmediler beni.. Ne bileyim, tutamadığım ellerini ve ona en içerden, taaaa içerden 'caaan' diyemediğim; desem de duyuramadığım insanlardı onlar.. Dedimya, hiç gelmediler belki dünyaya, yada hiç görmediler beni.. İşte onları, sadece onları.. Birtek onları özledim ben.. Hiç tanımadığım insanlara çiçek toplayıp yüksekçe bir dağdan, acaba beğenir mi korkusuyla onlara uzattım ben.. Üstelik kirliydi ellerim, titrekti dudaklarım.. Yüzüm vardı birde evet.. Utangaç bir yüzüm.. Çiçeklerin kokusunu ve anlamını bertaraf eden o kirli yüzüm.. sevindiler mi, sevinmiş gibi mi yaptılar bilmiyorum ama sevdiler.. Hem de nasıl sevmek.. Ama sonra, çiçeği atıp; kusurlusun, yüzün kirlenmiş dediler.. Sen kocaman yanardağa çık ve yana yana en güzel çiçekleri topla.. Bu yüzden yaksın ateş seni ve kirletsin bedenini.. Yine de, titrete titrete ellerini çiçekleri bağlayıp ver onlara.. Ve haykır en sessiz halinle "Al caan, bu çiçekler benden sana hatıra" de.. Onlar çiçekleri unutup, senin o hislenmiş, kirli yüzünü hatırlasınlar.. Yüz kirli olsa neye yarar lan, bak işte..! Kirlenmiş olsa da o benim yüzüm..!
Şimdi yanımda bana eşlik eden bir hüznüm, iki elim, iki ayağım ve iki gözüm ile.. Ve bir de hızlı hızlı çarpan kalbim ile.. Özlüyorum işte hepsi bu.. Gölgeleri tarafından terkedildiğim ve ruhlarını özlediğim ve en önemlisi de hiç görmediğim birilerini özlüyorum.. Nasıl olsa gelicekler biliyorum.. Üstelik, bir gece vaktinde, geçerken önümden, beni tanımayacak kadar geç gelecekler.. Ve.. o kirlenmiş yüzümü bile, özleyecekler...
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta