Biri Elimdeki Şu Kalemi Alsın

İbrahim Şahin 2
532

ŞİİR


24

TAKİPÇİ

Biri Elimdeki Şu Kalemi Alsın

BİRİ ELİMDEN ŞU KALEMİ ALSIN

Düz yolda görünmez kazaya kurban gittim.

Yolda yürümesini bilmeyen ben yürümeyi bırak dokuz takla attım. Ayakta iki çatlak, üç kırık. Doktorlar şaşkın’’ Nasıl olur da iki çatlak üç kırık…’’ Ben bir yandan acıdan kıvranıyorum bir yandan haykırıyorum ‘’ İki çatlak, üç kırık böyle olur.’’ diyorum. Doktorun biri geliyor, biri gidiyor. Ağızlarını bıçak açmıyor.
Nasıl olduysa üçüncü gün doktorun birinin eşref saatine rast gelmiş olmalıyım ki ağzından bir cümle duyabildim. ‘’ Acelemiz yok altı ayda iyileştiririz.’’ Bu iyi bir haberdi, ayağım kesilmeyecekti.

Hanım bir telaş bir telaş ‘’ Ne zaman ameliyat edecekler sormadın mı?’’ Gel de anlat hanıma altı aydan bıçak açan doktora nasıl sorarsın.

Hanım beni dinlemedi sordu. Yalvardı yakardı ‘’ Acil vaka.’’ dedi. Doktor olanca sakin, olanca bilge ‘’ Acil vaka ölümcül vakadır, hastanız çok şükür nefes alıyor.’’

Şükür yatışımın beşinci günü nefes aldığımı öğrendim. Kırılan ayağımın bir yere gideceği yok üstelik atelle sabitlenmiş.

Şükür koğuşta yalnız da değilim. Kafa tası param parça olanlar mı dersiniz, kaburgası lime lime olan mı… Kol bacak garnitür…

Koğuşun bir iyiliği; bir aylık yatanla bir günlük yatan arasında fark yok. Hiçbiri ‘’ Daha sen dün geldin.’’ demiyor. Her biri kendi acısını unutup bir başkasını teselli ediyor. Kıdemlilerin tek farklı söylemi ‘’ Seninki de kırık mı?’’ Sen geçen hafta çıkış yapan hastayı görecektin sargısız bir ağız deliği vardı, bir göz çukuru.’’ Yandaki hasta ranzanın demirine vuruyordu ‘’ Şeytan kulağına kurşun.’’

Hemşirelerde bir saygı bir saygı… Bizim çığlıklar dans ediyor, gök kubbe inliyor, onlarda çıt yok. Ya çay molasındalar ya sigara. Allah var yukarda hiç biri de dememiştir ki ‘’ Ağız tadı ile bir çay içirtmediniz.’’

Üç günde bir, beş günde bir birimiz alınıyorduk ameliyathaneye. Üç günde bir, beş günde bir biri çıkış yapıyor, biri yatış.

Eskilerden bir ben kalmıştım. ‘’ Sıra bana gelmiştir.’’ derken yeni gelen alınıyor ameliyata. Bir yeni, bir yeni derken dayanamadım sordum ‘’ Neyin nesi?’’ Onlar sıra alarak gelmişler.

Yatışımın altı ayı dolmadan çok çok evvel ay dolmadan bir sabah vakti ansızın aldılar beni ameliyathaneye. Oturttular bir sedyeye. Önümde bir perde gerili. Perdenin arkasında ben ve bir bayan teknisyen, önünde doktor, üç beş teknisyen. Perdenin önünde olup biteni göremiyorum. Konuşulanları duyuyorum. Konuşan hep doktor ‘’ Pul ver, vida ver.’’ Arada bir çekiç sesi ‘’ Tak, tak…’’ Perdenin arkasındaki teknisyen sürekli beni konuşturuyor, arada bir önde olan bitenden haber veriyor.

Saatler ilerliyor, çekiç sesleri susmuyor. Sanırsınız kat üstüne kat çıkıyorlar. Doktor acıkmış olmalı ki ‘’ Dikişini atın yemeğe yetişelim.’’ dedi. Kat bitmiş olmalı.

Şükür ameliyat oldum, bu defa ‘’ Ne zaman ameliyat olacağım?’’ sorusunun yerini ‘’ Ne zaman çıkış yapacağım?’’ sorusu yer aldı. Sorular yanıtsız.

Bir gece alel acele çıkışım yapıldı. Çıkış var rapor yok. Hanım üç gün geldi gitti. Doktor ya toplantıda ya ameliyatta. Üçüncü günün sonunda 45 gün rapor.

Üç , beş gün evde yatağım sıcak. Çay buram buram. Yemekler lezzetli. Hepsi acıyı unutturmaya yetiyor da artıyor.

Hanım işe gidiyor, çocuklar okula. Televizyonla baş başayım her gün.

Hangi kanalı açsam gündem aynı, söylem aynı.

Kanalın birinde kaynana yarışıyor, birinde gelin. Gelinlerin her birinde aynı cümle ‘’ Zevkime hitap etmedi.’’ Zevklerine hitap etmeyen eşya, dekor milyonların rüyası. Soruyorum kendi kendime ‘’ Aynı gezegende mi yaşıyoruz?’’

Tek bir cümle ‘’ Zevkime hitap etmiyor.’’ Tek bir cümle bilen kanal kanal dolaşıyor reyting üstüne reyting kırıyor. Gel de sorma ‘’ Çocuklarımıza fazla cümle kurmayı öğreterek geleceği ile mi oynuyoruz’’ Allah'tan eşler yarışmaya dahil değil. Düşünsene gelinlerden birinin birbirine ‘’ Sendeki zevke şaşarım.’’ demelerini...

Kaynanalar dersen aynı ‘’ Damak zevkime uygun değil.’’ Gel de utanma bizdeki damak zevkinden.

Bende bir küfür, bir küfür. Önüme gelene küfür etmeye başladım.

Elim dersen yerinde durmuyor meğer ayağımın kırılmasını beklermiş. Ayağıma nispet yapıyor. Elimde kalem yazıyor da yazıyor. Önüne gelene çatıyor, önüne gelene küfür ediyor.

Başlangıçtaki küfürler tebessüme yol açıyordu. Gün geçtikçe kalem sivrildi. Küfürler can yakmaya başladı.

Kalem elimden hiç düşmüyor, salladıkça sallıyorum, birinin ….ne değdi değecek.

Beni bir korku sardı canı yanan biri öteki ayağımı da kıracak. Ne olur öteki bacağım kırılmadan biri şu kalemi alsın.

İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 15.12.2018 18:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Şahin 2